HÜSEYİN OKUŞ


İnfak İncitmemektir

Müftü


“Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rabbinin katında özel bir karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.”(Bakara Suresi,262)

Mali yardımın, infak ve sadakanın Allah rızası için yapılmış olmasının kesin işareti, yardım yapılan kimseden hiçbir menfaat beklememek, onu yardım sebebiyle minnet altında tutmamak, incitmemek, hiç böyle bir şey olmamış gibi yani kendisine yardım vs yapmamış gibi davranmaktır. Allah katında büyük ecri bu şekilde yardımda bulunanlar alacaktır. Korku ve üzüntüden kurtularak saadete ulaşacaklar işte bu kimselerdir.

Bu ayetin nüzul sebebi de İki büyük sahabenin Hz. Ömer ve Abdurrahman bin Avf ‘un Tebük seferi sırasında yaptığı büyük bir infak yapmaları üzerine nazil olmuştur.(Elmalı M Hamdi Kur’an Yolu,s 421)

Bir medeniyet bir toplum inşa ederken en önemli hususlardan birisi yardımlaşma ve dayanışma kültürünü oluşturabilmektir. Öyle bir kültür ki karşılıksız verebilme, karşılıksız sevebilme, karşılıksız kardeşi için dua edebilme kabiliyet ve hassasiyeti olsun.

İşte islam medeniyetinin en önemli güzel hasletlerinden biri Allah için vermek, Allah için sevmek, Allah için buğzedebilmektir. İşte bu dinamikler üzerinden kuracağınız şehirler, karyeler, mahalleler; vermeyi sever. Misafiri sever. Evine Tanrı misafiri gelsin ister. Her gün evinde çorba kazanı kaynasın diye gayret eder. 

Bütün bunları yaparken de bir menfaatin, bir beklentinin, bir istek ve arzunun peşinde asla olmaz.

Nitekim daha on beş yirmi yıl öncesine kadar her birimizin bildiği güzel hasletler vardı. Özellikle Cuma günleri evin hanımları evlerin de yemek hazırlıkları yapar. Evin erkeğide cuma namazından sonra Cuma namazına gelmiş cemaatten birkaç kişi eve getirir. O yapılan yemeklerden ikram ederlerdi. Eğer eve boş gelir, yani yanında kimse olmazsa evin hanımı bey; hani misafirimiz yok mu derdi. Yani bu hal bir eksiklikti.

Bırakınız başa kakmayı, bırakınız incitmeyi, bırakınız karşı tarafı incitecek söz söylemeyi onu en iyi şekilde ağırlarlar ve dönüşünde de gerekirse hediyesini verirdi.

İşte bu medeniyet bu anlayış ilhamını bu ayetlerden alıyordu. İşte her bir şehrin, karyenin sakinleri bu kültür ve anlayışla evlatlarını yetiştiriyordu.

Yaptığı iyiliği söylemek bir tarafa hatırlatılsa kendisine onu ben mi vermiştim, ben mi yapmıştım diyerek hatırlamadığını ima ediyordu. İşte ayetlerin hayatın içinde yaşanmışlık hal buydu.

Rabbimizde bize bu ayetleri hayatınızın her safhasında yaşayın diye öğretmemiş miydi?

Bu gün kısır döngü de olmamızın hulasası bu ayetlerden kopmuş bir anlayışın ortaya çıkmış olması değil midir?

Yapılan en ufak bir işin arkasından bir beklentiye girmek, evine misafir geldiğinde acep ne getirdi diye merak etmek. Yâ da getirdiğini beğenmemek.

Bütün bunları şöyle bir gönül terazimizde tartıp değerlendirdiğimizde bir şeylerin yanlış gittiğini hep birlikte görmekteyiz. Bize geçici bir menfaatin dışında bir faydasının da olmadğı aşikâr değil mi?

Hâlbuki biz ebedi olanı, Allah rızası için olanı öğrenmiştik. Hâlbuki biz verdiğimizi, hayrımızı Allah rızası için vermiştik, yapmıştık.

Ama şöyle bir sonuç ortaya çıktı. Eğer beklentisiz yapmadıysan, karşına vefasız biri çıkıverdi. Sen inciterek verdiysen, sana nezaketsiz davranan bir kişilik ortaya çıkıverdi.

Karşılıklı muhabbetinde, saygınında, sevginin de kaynağı Allah’tır. Yeter ki onun sözlerine Hz Peygamberin hayat felsefesine ram ol. İncinmemek için infak incitmemektir. Hep vefasız çıktılar dememek için vefalı olmasını bilmektir.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593