Kurban bayramının yaklaştığı bu günlerde siz değerli okuyucularımla çok önemli bir hususu paylaşmak istiyorum.
Hz İbrahimin (as) ve Peygamberimiz (as) ın sünneti olan kurban ibadetini her yıl ifa ediyor ve bütün Müslümanlar aynı anda bu sünneti hayatımızın merkezine koyuyoruz. Bu gerçekten Allah’a yaklaşma ve müminlerin birbirilerini hatırlamaları adına büyük bir ibadettir. Bununla beraber Diyanet İşleri Başkanlığımızın uhdesinde ülkemizin her bir köşesinde vekaletle alınan kurbanlar yurt içinde ve yurt dışında ihtiyaç sahiplerine büyük bir titizlikle ulaştırılıyor olması ayrı bir zenginliktir, ayrı bir güzelliktir. Hatta yurt dışında birçok gayri müslim kişilere bile bir pay verilmesi bu babdandır.. Bunun yanın da Müslüman kardeşlerimizle sadece kurbanı değil selamı ve muhabbeti paylaşıyor olmamız ayrı bir bayram sevincidir.
Güzel ülkemizin her köşesinde hummalı bir alış veriş ve hayvan pazarlıkları yapılarak sosyal ve ekonomik hayat canlanıyor. Birçok güzel birlikte yaşanıyor.
Bu yazımda Kurban ibadetinin nasıl yerine getirildiğinden, öneminden vs bahsetmeyeceğim. Bunlar zaten bilinmesi elzem olan hususlar. Daha ziyade her yıl bizi çok derinden üzen ve bir mümine, Müslümana yakışmayan önemli bir hususu paylaşmak istiyorum.
Dinimizin önemli bir anayasası şudur. Ne zarar vermek vardır. Ne de zarara uğramak.(Le zarara vela zırar) ( Müsned 313) Bu bizim en önemli çizgimizdir. İslamda doğal hayatın ve çevrenin korunması görevi insana yüklenmiş, çevre kirliliğine ve tahribata engel olmak onun ödevi kabul edilmiştir. (Hud Suresi 61.Ayet) Müslüman olmanın, mümin kalmanın ölçüsü de işte budur. Bu husus iyi bilinirse kimseye zarar vermeyiz. Bu durum her işimiz için böyledir. Sadece ibadetlerimiz değil. Muamelatımız, günlük işlerimiz doğal hayatımız ve çevremiz vs her şeyimiz için böyledir..
Benim kardeşim Kurbanını kesiyor. Sakatatlarını, işkembesini vs. uzuvlarını dereye tepeye, yollara ve akarsulara bırakıyor. Her tarafı kirletiyor. Gelene gidene, şehirde çöp konteynırlarında toplayan ve temizleyenlere büyük sıkıntı çıkarıyor. Bu durumu geldiğimiz şu zamanda bile halen her yıl yaşıyoruz. Her birimiz buna muttali oluyoruz. Böyle sorumsuzca davranıştan ve insanlara zarar verilmesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Bu husus büyük bir kul hakkıdır. Hak ihlalidir.
Bu hususta diyoruz ki, kardeşim kurbanını güzel bir şekilde yerine getirdikten sonra, artıklarını hemen bulunduğun mekâna veya uygun mekana torağa gömüver. Yâda doldur bir kaba uygun bir mekâna toprağa gömüver. Bu hem sağlık açısından, hemde dinimizin insanlara zarar vermeme tavsiyesi açısından çok önemlidir.
Bakınız İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden söz ediyorlar. Konusu insan hakkı ve haklarıdır. Hâlbuki bize kurbanı Allah’a yaklaşma ve O’nun rızasını kazanma için yaptığımız bu ibadeti tavsiye eden Efendimiz(as) her şeyin ötesinde söylenecek en güzel ve en kapsayıcı sözü söylemiş, yasayı ortaya koymuştur. “Kendin için istediğini, mümin kardeşin içinde istemedikçe gerçek mümin olamazsın.”(Buhari İman 7) Bir Tercihten, bir diğerkâmlıktan, bir empatiden bahsediyor. Allah’ın Resulü.(sa) Kendini o kardeşinin yerine koysan bütün mesele bitecektir.
Mesala şöyle konuyu muşahhaslaştıralım. Kesilen kurbanın artıklarını senin evinin yoluna, merdivenine, senin rahatsız olacağın bir yere komşun bırakıverse hoşuna gider mi? Bundan rahatsız oldun değil mi?
Öyleyse bütün işlerimizde, amellerimizde, günlük yaşantımızda kimseye zarar verme hakkımız olmadığını ve bunun çok insanlık dışı bir davranış olduğunu bilmemiz gerekmez mi?
Kıymetli kardeşlerim, hepimiz ayını coğrafyanın, aynı kültürün, aynı yaşanmışlıkların çocuklarıyız.
Bir işimizi yaparken kendimizin hoşlanmayacağı, rahatsız olacağı bir meseleyi bir işi ona göre yapalım. Kimseye zarar vermeyelim. Kimsenin hak ve hukukuna girmeyelim. Bize de yakışan bu değil midir?
Bayramınız mübarek, ibadetleriniz makbul, hayatınız bayram tadında olsun. Selam ve dua ile.