Dünya da 284 milyon görme engelli, 39 milyon ise kör mevcuttur.
Ancak dünya da körlüğün % 60’ının tedavi edilebileceği, yüzde yirmisinin ise önlenebileceği bilinmektedir.
Ülkemizde baktığımızda 1,039.000 kişi görme engelli vatandaşımız yaşamaktadır.
Bu rakamlar fiziki olarak görme engelli insanların sayısını vermektedir. Ancak meseleye gerçekten samimi ve objektif baktığımızda görmeyenlerin sayısının bu kadar olmadığını görürsünüz.
Çünkü yukarıda verdiğim rakamlar baktığında gözünün özrü sebebiyle görmeyenleri ifade eder.
Bir de baktığında özrü olmadığı halde göremeyen milyonlar vardır… Gönül gözü açık olmayan, baktığını anlamayan, idrak edemeyen, algılamayan, gönül penceresinden bakamayan milyonlar vardır.
Hani demiş ya üstat, ölmek değildir ömrümüzün en feci işi, müşkül odur ki, ölmeden evvel ölür kişi.
Burnunun dibindeki güzellikleri göremeyen, onları okşayıp sevemeyen milyonlar vardır.
Günlük yaşamın gel gitleri arasında kendisine bahşedilen manzaraları, güzel anları, tabiatın güzelliklerini, tabiatın ahengini sağlam gözle göremeyenler vardır.
Ne güzel söylemiş Hz Ali: gören göze karanlık perde olmaz, görmek istemeyen göze ışık ne yapsın.
Sabahleyin erken kalkarak, gecenin gündüz olmak için geçirdiği değişime şahit olmayanlar, yeryüzünde hiçbir şey görmemişlerdir. Her şey güzeldir, ama herkes göremez.
Şayet insanlardan farkınız olsun istiyorsanız bakmayın, görün!
Görünene göre karar verenler, ne kadar az gördüğünü bilmeyenlerdir. Aşk baktığında gözü değil, senin için atan kalbi görebilmektir. Gerek yok her sözü laf ile beyana, Bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana. Hz Mevlana.
Âşık Veysel fiziki olarak göremiyor diye görmüyor değildir, bilakis birçok bakandan daha iyi görebilendi. Çünkü o gönül gözü ile bakıyordu varlığa, bunun için aldırmıyordu darlığa. Darlık elde olmamasından değil, kanaat var olmamasındandır.
Yıllarca bakıp gerçeği görememekten öte görme özürlü var mıdır?
Yakınındaki nimetleri göremeyen, eşinin çoluğunun çocuğunun Allah’ın bahşettiği nimetler olduğunu göremeyenler görme özürlü değil midir?
Bakıp ta görmeyenlerden, konuşup ta dinlemeyenlerden, dokunup ta hissetmeyenlerden ne umulur?
İnsanlar vardır gördükleri yerin üzerinde durmazlar. Bakışlarında derinlik yoktur.
Adeta bakmak için bakarlar, görmek için değil… Baktıkları şeyi tarif edemezler bu yüzden.
Çünkü sığ bakmış ve görememiştir. Bu yüzden bu insanların gözleri ile gönülleri arasında bağ kopukluğu vardır
Bu öyle bir kopukluktur ki, şayet göz ile akıl, ruh, kalp, gönül kavramlarını kolektif bir değer denkleminde sentezleyemezseniz, o zaman bakarsınız ama göremezsiniz. Böylece analiz yapma yetiniz yetersiz kalır. Bu durumda sadece maddelere bakmadaki idrak zafiyetiniz değildir konu olan… Ya da bir tablonun güzelliğini, sanatkârın o resimle neyi anlatmak istediğini anlayamıyor olmanız değildir mevzu. Mevzu, manevi körlük girdabında mısınız, değil misinizdir? Çünkü manevi sakatlık olduğu gerçeğine toslamışsa durum, bakıp ta görememek böyle bir merhaleye uzanmışsa, bu durum sizi bakan kör yapar.
Bakan körün gönül gözü de göremez… Allah’ın bahşettiği bin bir türlü nimetleri, tabiatta bitkilerin ve kuşların nasıl raks ve meşk ettiklerini de göremez… Bunları göremeyen sevgiyi, hatta aşkı da göremez ve bilemez.
Zira göz tek başına bakmakla tamamlayıcı değildir, göz akıl, ruh, gönül ile idrak süzgecinden geçirdiği görselleri idrak ile memurdur. Tüm görme engelli kardeşlerime hayırlı ömürler dilerim