Yazar Ayfer Tunç, ayni isimli kitabinda 70’li yillardaki hayatimizi anlatiyor. O yillar için; tutumluluk çagi diyor, yanan iki lambadan birinin söndürüldügü, kursunkalemlerin bir arpa boyu kalana kadar kullanildigi yillar diyor yazar.
Kimler hatirliyor siyah önlük ve beyaz yakali ilk okul kiyafetini? Ortaokul ve lisede ise siyah önlügün yerini kizlarda lacivert jile erkeklerde lacivert ceket, gri pantolon alirdi. Defter kaplamak uzun okul hayatimizin önemli bir etkinligiydi. Ögrenciler ders yaparken kursunkalem kullanir, basliklar kirmizi kalemle yazilirdi. Defterlerin sol kenarindaki bosluklara kenar süsü çizilirdi. Kursunkalemin kirilan ucunu açmak için, elinde kalemtirasla çöp kutusunun önünde kuyruk olurdu ögrenciler. Silgiyi kaybetmek pek çok çocugun kabusu oldugu için, genelde bir ip baglayip boyna asilirdi. O zamanlar tüketim toplumu olmaya çok uzaktik. Tasarruf egitimi almis ögretmenler ve ögrenciler için kursunkalemi verimli kullanmak, silgiyi kaybetmemek önemliydi.
Genelde kizlarin merak duydugu bir “Hatira Defteri” aliskanligi vardi. Okulun son günlerinde yazdirmak için birbirleri ile yarisirlardi. Hatira defterlerine yazilan klasik tekerlemelerden biri “sepet sepet yumurta, sakin beni unutma” olurdu. Bazen de o sayfalara “bana yüregin kadar temiz bu sayfayi ayirdigin için tesekkür ederim” gibi anlamli ve siirsel ifadeler yazilirdi. Hala okul yillarimdan kalan hatira defterlerimi sakladigimi söylesem sasirmazsiniz sanirim.
Evlerde mutfak ayni zamanda oturma odasiydi, kisin sobasi devamli yanar, yemek bu odada yenir, ödevler o masada yapilirdi. Mutfakta bir divan olur, o divan etekleri firfirli bir divan kumasi ile örtülür, üzerine de minderler dizilirdi. Divanin altinda bir selenin (sepetin) içinde ya çocuklarin oyuncaklari ya da babanin tamir aletleri bulunurdu. Sobanin borusuna mutlaka bir askilik takilir, hemen kurumasi istenilen islak bezler veya giysiler asilirdi. Üstünde kaynayan bir çaydanlik eksik olmazdi, bazi sabahlar sobanin üstüne tel konur üzerine ekmekler dizilir, kahvalti için kizarmis ekmekler hazir edilirdi.
Telefonun lüks, telgrafin kisa oldugu, internetin, faksin, cep telefonunun olmadigi yillarda uzaktaki ile görüsmenin hebarlesmenin en iyi yolu mektuptu. Mektubun yerini telefonun almasi ile birlikte hayatimizda çok sey degisti. Hayatimizin adeta bir belgesi olan mektuplarimiz çok özeldi o zamanlar. Mektup o kadar önemliydi ki, Türkçe dersinde mektubun ve zarfin üstünün nasil yazilacagi ögretilirdi. Ders kitaplarinda mektup örnekleri bulunurdu. Mektup arkadasi olurdu gençler, yazdiklari mektubun cevabini heyecanla beklerlerdi.
Takvimlerin hayatta önemli bir yeri vardi. Her gün koparilan Saatli Maarif Takvimi duvara asilirdi 1 Ocakta. O takvim yapraklarinda neler yazmazdi ki, büyük harflerle ayin kaç oldugu, altinda günlerden ne oldugu yazili olur, yapragin ön yüzünde hicri takvim, rumi takvim, ezan saatleri, o gün dogacak çocuga konulacak isim bulunur, mevsimlere iliskin bilgiler verilirdi. Yapragin arkasinda dini veya kahramanlikla ilgili bir hikaye, günün yemegi ve günün sözü bulunurdu.
Yorgan kaplamak ev kadinlarinin ve kizlarinin basli basina önemli bir isiydi. Her evde yorgan ignesi ve yorgan ipligi bulunurdu. Evin en genis alanina yorgan çarsafi serilir, üzerine yorgan konurdu. Kenarlari yorganin üstüne katlanir, sonra da bu katlar yorgan ipiyle, basit bir dikisle dikilirdi. Nevresimler hayatimiza 80’li yillara varmadan girdiginde yorgan kaplama da tarihe karismis oldu.
(Ayfer Tunç’un “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” kitabindan anektotlar)