ARİF TAKICI

Tarih: 04.08.2023 17:11

GÜZEL AHLAKI MİlLİLEŞTİRMEK GEREK

Facebook Twitter Linked-in

 

 Güzel ahlakı millileştirmek bir ülkenin istikbalinin var oluş ve nizamının ana temelidir. Milli bir eğitimle ahlak ve yurttaşlık bilinci geliştirilmedikçe, o ülke dışardan gelebilecek kültür transferine açık olup, yabancı kültürlerin alıcısı olurlar.

   Güzel ahlak eğitimini hurafelerden arınmış, mantık ve değer yargılarını içeren, dolayısıyla milli kotları ortak payda yapan değerlerle güçlendirmek gerektir. Böylece bizlerle özdeşleşmiş olan değer yargılarımızı millîlik potansiyelinde sentezleyebiliriz.

 Bu durum sadece bizler için değil, tüm milletler için geçerlidir. 

 Belki diyeceksiniz ki, deminden beri iyi ahlak diyorsun da,  iyi ahlak için dinden niye bahsetmiyorsun?

    Dostlar önce ahlakı tüm argümanları kullanarak evrensel insani değerler seviyesine yükseltmeliyiz… Aksi takdirde hiçbir kitabi dine tabi olmayan Japonlar, Çinliler kötü ahlaklı olurdu değil mi? Oysa Japonların ne kadar nazik ve saygılı insanlar olduklarını biliyoruz.

     Sadece dini bilgileri öğreterek iyi ahlaklı olunsaydı, benim kapalı sporun altında unuttuğum ve mutlaka birinin aldığını bildiğim şemsiyem hala orada duruyor olacaktı… Balıkçı irilerini üstüne üstüne koymayacak, fırıncı kepek ekmeği diye gıda boyası ile esmerleştirdiği ekmeği size yutturmaya çalışmayacak, komşu mütemadiyen çıkardığı yüksek müzik sesiyle sizi rahatsız etmeyecek, çamlıktaki piknikçi giderken çöpünü bırakmayacaktı. Daha çok saysam köşem yetmez!

  Bu durum kitabi dine tabi olmayan ülkelerde az görülüp daha ziyade İslam ülkelerinde görülüyorsa, demek ki ahlak eğitimini yeterince veremiyoruz demektir. İşte ispatı: öfkesini kontrol edemeyenler, haram yiyenler, milleti huzursuz edenler, sosyal alanlarda başkalarının haklarına saygı göstermeyenlerin çoğu Müslüman değil mi, yaz kuran kurslarına gitmediler mi? Okullarda az ya da fazla din dersi görmediler mi? Gördüler! O zaman neden demlenmemiş ruhlarla çokça sosyal hatalar yapan normalin üstünde ve kaygı verici oranda çoğunluk var. Demek ki gerek yaz kuran kurslarında, gerekse okullarda verilen dini dersler yeterli olmuyor… Çünkü o verilenler ezbercilikten öteye gidemiyor. 

 O zaman önce edep ve hayâ ile iyi mayalanan ahlaki eğitimi öncelememiz gerekiyor. Yani okulda ve evde önce iyi ahlaklı olmayı, iyi yurttaş öğretmemiz gerekiyor. Bunu sağlarsak, ezberci değil, ruhlara nüfuz eden dini eğitim ile o güzel ahlak demlenir, Mevlana’nın dediği gibi hamlığı gider, yanar, pişer ve olgunlaşır.

   Yoksa iyi ahlakı daim ve kaim kılamazsak, her sene yaz kuran kurslarına gönderdiğimiz çocuklar Arap harflerini tanıyan ve birkaç dua ezberleyen, ya da kuranı az çok okuyan olabilir, ama iyi ahlaklı olamaz. Örnek: Sürekli insanları rahatsız eden, hakkını yiyen, sosyal alanları kirleten, mesela çamlıkta çöplerini ardında bırakıp gidenlere Müslüman mısın? Diye sorsan, dayak yersin… Çünkü Müslümanlığına laf kondurmaz. Ama Müslüman gibide yaşamaz. Müslüman gibi yaşasak iyi huylu, medeni, bilinçli, demokratik, hoşgörülü, samimi, mütebessim, sevgi ve saygıyı eksik etmeyen olmamız gerekiyor değil mi? Demek ki neymiş… Ne Müslüman gibi, ne de iyi eğitimli bir gayri Müslim gibi yaşayamıyoruz.  Ya nasıl yaşıyoruz? Acayip yaşıyoruz!

  Eskiden bu milletin sarhoşunda hırsızında bile bir edep olabiliyordu. Durup düşünebiliyordu.

   Şimdi çok konuşan, bol laf kesen, hep kendi bilen, üst perdeden bakan tavırlar uyanıklığın sembolü oldu. 

 En güzel erdem olan dinleme sanatı örselendi… Herkes sabırsızca dinlerken ‘’daha doğrusu dinliyormuş gibi yaparken’’ daha üstün olma dürtüsünün esaretiyle cevap hazırlama derdinde. 

   Dinlemenin de,  az ve öz konuşmanın da fazileti sizlere ömür. Herkes daha çok konuşma ve mutlaka haklı çıkma kriptosunda ruhunun türbülansını ve çoraklığını fark edemez olmuş... Hâlbuki ruh yaradılışı itibarıyla çoraklığı değil, sevgiyle, ilgiyle ve bilgiyle beslenmeyi sever… Vermek gerek ona istediklerini ki,   saadet bulalım.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —