FATMA CANBULAT ERDEM

Tarih: 05.02.2022 08:30

Kardan Adam

Facebook Twitter Linked-in

Ünye’nin çamli sokaklarina kar yagdiginda adeta ünlü bir ressamin elinden çikmis bir manzarayla karsilasirsiniz. Yokustan çikmaya çalisan arabalrin kaymasini izlerken çocuksu bir mutluluk kaplardi içimi. Arabalarin çikamadigi o yokus, biz çocuklar için kayak merkezine dönüsürdü bir anda. Annemizden izni kopardigimizda alirdik solugu yokusun basinda. Altimiza koydugumuz naylon veya bos gazoz kasasiyla kendimizi karlarin üzerine birakirdik. Asagiya kadar kayanlar sansliydi, bazen yönümüzü sasirip agaçlara çarptigimiz, tepe taklak yuvarlandigimiz olurdu.

Sira kardan adam yapmaya geldiginde kollektif  bir çalismaya girerdik. Herkes kardan adam için gerekli malzemeleri almak için kendi evine kosardi. O sirada ev isiyle yorulmus, baslari kalabalik annelere bazen yalvarmak zorunda kalirdik. Havuç, atki, kömür, süpürge, sapka almak hiç kolay olmazdi evlerden. Alamadiysak da sokakta ne bulursak onunla süslerdik kardan adamimizi. Bazilarimiz çok iyi kar topu yapardi. Kardan adam için gerekli büyük kar topunu yapma isini onun liderliginde basarirdik. Özenle adeta bir heykeltiras edasiyla son haline getirdiginde sevinç çigliklari ile kutlamalari kabul ederdi. Cep telefonlari olmadigi için öyle her animizi fotograflayamazdik. Ancak duyarli ve bizim gibi neseli bir komsu abla fotograf makinasini alip gelirse bu kareyi ölümsüzlestirebilirdik.

Kar topu savaslari basladiginda ise isler daha da eglenceli hale gelirdi. Parmaklarimizi artik soguktan hissedemesek de pes etmek bize göre degildi. O yalanci deri botlarimizin içinden çoraplarimiz islanip ayaklarimiz üsümeye çoktan baslamis olsa da oyunu birakmaya gönlümüz razi gelmezdi. Ne zaman ki annemiz pencereyi açip “hadi yeter artik, hasta olacaksiniz, girin içeri” diye bagirdiginda önce duymazdan gelir, sonra biz de bu seslenisi bahane edip, sicacik kabuk sobasinin dibinde solugu alirdik.

Çitir çitir yanan kabuk sobasinin sicakliginin verdigi mutlulugu en çok bu zamanlarda yasardim. Islak çoraplari ve eldivenlerimi çikarip sobanin borusuna takili olan tellere asar, ellerimi soba borusuna yaklastirip isitmaya çalisirdim. Annemin sobanin üzerinde kaynattigi ihlamura bir kasik bal katip elime tutusturmasi ve simsicacik ihlamurun içimi de isitmasi hosuma giderdi.

Karli günleri sevme nedenlerim bunlarla da kalmazdi tabi ki. Her yerin beyaza bürünmesi ile kendimi bir masalin içinde hayal ederdim. Karlar ülkesi gibi gelirdi Ünye bana, pamuk gibi bembeyaz oldugunda her yer. O çam agacinin dallarinin güzelligi görülmeye degerdi. Evlerin çatilarina, balkonlara konan kuslara islatilmis ekmek atardim ki, karinlarini doyurabilsinler. Deniz ise bir baska görünürdü karli günlerde bizim balkondan. Ucu bucagi görünmez gökyüzüyle birlesmis farkli bir evren gibi. Karin yagmasiyla dünya degisir ve ben bir masal dünyasinin içine girmis olurdum.

Yokus asagi inenlerin kayip düsmesine gülerdim. Bir taraftan da annemin “aman insallah bir yerlerine bir sey olmamistir” demesiyle gülmeyi birakip, sag salim kalkmalarini dilerdim.“Allahim bu karda kista açta açikta olanlara yardim et” duasini duydugumda annemden, karin simsicacik evinde olan, istedigi zaman disari çikip oynayan biz çocuklar için eglenceli ve mutluluk kaynagi oldugu gerçegiyle yüzlesirdim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —