KIRK KÜP,
KIRKININDA KULPU KIRIK KÜP !..
1400'lü yillarin baslarinda
Mahmut isminde bir çiftçi, tekke bogazi tarafindaki tarlasini sürerken içi altin dolu üç büyük yekpare oyulmus küp bulur.
Bergamali çiftçi bu altinlarin devlete ait oldugunu düsünüp Küpleri yetkililerine bildirir.
Üç küp Osmanlinin baskenti Bursa’ya gönderilir. O zamanlar II. Murad tahttadir.
Padisah Bergamali çiftçinin bu davranisindan etkilenerek;
-“Iki küp bizim, bir küp senin, hangisini istersen al” der..
Çiftçi: -
“Madem ki altinlar için buyruk yoktur o halde su agzi kirik küp bana kalsin der”.
II Murad Çiftçinin altinlari da kabul etmemesine çok duygulanir. Çiftçiyi pasalik unvani ve Bergama’da büyük bir arazi ile ödüllendirir.
Üç küpten daha yüksek, dis yüzeyi pürüzsüz ve söbü sekilli olan ikisi de baskentte kalir.
O iki uzun küp bugün Ayasofya'dadir.
Zenginlesen Bergamali çiftçinin ogullari, sonradan bir hamam insa ettirirler ve bu küpü de bas köseye yerlestirirler
Hamam, o günden sonra Küplü Hamam olarak bilinir. Yaklasik dört yüzyil boyunca küp hamamin bas kösesinde durur.
17 ve 18. yüzyillarda Bergama'ya gelen Avrupali gezginler küpü fark ederler ve satin almak için hamam sahiplerine para teklif ederler.
Bergamalilar dede yadigarina sahip çikip küpü satmazlar. Fakat Osmanlinin en modernist padisahlarindan olan II. Mahmut bu küpü isteyen bir Fransiz'i kirmaz ve Pasa’nin torunlarina bir ferman gönderip küpün derhal Fransiz’a verilmesini emreder.
Bergama Kralligi’nin baskenti Bergama'da bin yildan daha fazla boyunca toprak altinda kalan, bulunduktan sonra kisa bir süre Osmanlinin baskentini ziyaret eden ama tekrar Bergama'ya dönen ve dört yüzyil boyunca bir hamami süsleyen küp artik Fransa'nin baskenti Paris'e ulasmistir.
Bu küp, bugün Louvre Müzesi’nin nadide eserleri arasindadir.
Paris'e yolunuz düserse Louvre'a müzesine ugrayin, Bergamali’larin ugruna servet degerindeki teklifleri geri çevirdigi KÜPLÜ HAMAMIN KÜPÜNÜN yanina vardiginizda derin bir iç çekin !...
(Sn. Gönül Öcalan’dan derlemedir.)