MUSTAFA ÇAKMAKÇI

Tarih: 31.08.2021 09:17

Merhaba

Facebook Twitter Linked-in

Zaman çok çabuk geçiyor. Lise yillarindan baslayan bir davanin pesinde olma dürtüsü üniversite yillarinda bir bilince, sonrasinda ise bir politik karaktere dönüsünce, sosyal faaliyet ve siyaseti beraberinde getiriyor.

Hayatimizda bazi kusurlarimiz olsa da dava bilinci, bizi belirli bir çizgide tutuyor. Insani degerler bu çizginin ana hattini olusturuyor.

Sosyal yasam ve memleketimizde olup bitene ve ya olmasini istediklerimize dair, düsünceler ve birkaç söz paylasmak da bir ihtiyaç oluyor.

Hele siyasetin içinde yogrulmus bir geçmisiniz varsa siyasetten kopamiyorsunuz. Bazen emeklerimize saygisizca tacizler olabiliyor. Yeni yüz, eski yüz, metal yorgunlugu gibi vefasiz bahanelerle teskilattan uzak tutulsaniz da sosyal yasam, siyaset yapma hevesinizi hep canli tutuyor.

Bu minvalde düsüncelerimi paylasirken surçilisan etme olasiligina karsi simdiden affiniza siginiyorum.

Ancak yazilarimi okurken  zevk alacaginizi simdiden söyleyebilirim.

"Bir toplum yalanlarla yasamaya alismissa, dogrular afaroz olur"

"Bir toplum inandigi gibi yasamazsa, yasadigina inanir"

Diyerek bu günkü yazima geçmek istiyorum...

SIYASETIN GÖZ ARDI ETTIGI TEORI:

KALP ADAMI GEÇER AKLI GEÇMEZ!...

Muhalefetin sözü hiç önemli degil. Yalanlar söylüyormus. Yalanlarla algi yaratiyormus. Adama-söze bakar, yalan der geçeriz biz. Önemli olan aklin kalbe söyledikleri..."kalp akli geçmez" çünkü...

Akil, yerinde 1-2 lira olanin, rafta nasil 8-9 lira olduguna bakar. Sütün litresi 8 lira, yagin bes kilolugu 90 lira... Devlet iradesinin buna nasil müsade ettigini anlamaya çalisir...Bir kaç tutanagin, devletin kontrol sorumlulugunu yerine getirmek mi yoksa göz boyamak mi oldugunu anlar. Hele gramaj oyunlari ile zam ve devletin körlügü ayri bir trajedi... Yani, denetimsizlik mi göz yummak mi?..  Onca konusulmasina ragmen  rafta yapilmis olan %50 fiyat degisimine bakip, devletin görmedigini degil, görüp de göz yumdugunu not eder... Hele çifçi, milyonlarca lira degerindeki tarlasinda binlerce liralik emek ve harcama ile aylarca ter dökerek ürettigini, tezgahta sadece basinda on saat bekleyen birinin daha fazla kar ile sattigini görünce kinlenir...

Akil, bir Merkez Bankasi baskani  "yüksek zam yapmasinlar diye firmalardan rica ediyorum" dediginde düsülen dramatik durumu anlar. Ayrica benzer ürünlerdeki bir iki kurusluk fiyat farkliliklarini serbest piyasa ve rekabet kurallarina indirgerken, ayni etiketlerdeki fahis zamlarin, firmalardan olusan  örgütsel "zam tekeli" yapilarin tefecilik anlayisi oldugunu bilir.

Akil, emekli ve ücretlinin maaslarinin tamamini harcadiklari bütün kalemlerdeki artislarla kendilerine yapilan artislari kiyaslar. Buradaki erimisligi ve bu erimisligin altinda ezilmisligi görür ve aradaki uçurumun farkinda degilmis gibi davranilmasini not eder.

 

Akil, enfilasyon denilen seyin, teknik verilerden uzaklasildiginda, etiketlere yazilan rakamlardan ibaret oldugunu görür. Bu rakamlarin bir maaliyet degil, kâr yüklemesi oldugunu ve mali para, rafi da banka kabul edip, mali rafa koyarak, parayi mevduata koymus gibi etikete mevduat faizi eklemek oldugunu görmesini bilir...

Akil, vatandasin bankada kredi ve ya kredi yapilandirmasi talebi sirasinda görülen belediyelerce konulmus icra ve blokelerin bu talebi engelledigini gördügünde, belediyeye kosup, blokenin  kaldirilmasini istediginde, kesinlikle kaldirmayacaklari cevabi ile vatandasin kredi çekme ve yapilandirmalarini engellemesi karsisinda bilinç altina nefret tohumlari eker...

Akil, olaylara kaliplasarak bakan kanunlari cehalet olarak görür. Kanun proaktif bir bakis açisi ile her meseleye çözüm bulmalidir... Bazen mahkemeye düssen bile emsal karar olsun diye kanun degistirecek ve ya kanun çikartacak insiyatiflere cesaret göstermeyi bas taci yapar. Aksi tutumlari ise kendini statikoya mahkum etmis, antipati kuramayan bir korkaklik olarak yaftalayip elinin tersi ile iter. ..

Akil, stabil kalmayi akip giden zaman karsisinda küçülme, geçen zamani da kayip zaman olarak görür. Hersey biter ve bilinç altina "basiretsiz" olarak kayit eder.

Akil, zaman kavramini geçmise yaslamaz. Hatta yüzyillarca ileriyi zorlar... Geçmis dedigimiz sey aklin gidasidir. Yenmistir bitmistir. Sofraya konacak son yemege ve yarinlarin yemek listesine bakar. O nedenle geçmisten hele 20 yil öncesinden getirilen ikna sözlerini dikkate almaz. Hatta biraz daha uzatilirsa bunu basa kakma ve hatta kendisine hakaret kabul eder.

Akil, gençlerin karsisinda egildigi tek seydir. Gençlik geçmisi yasayan ak sakalli bir ihtiyara degil; artik agabeylerin, dedelerin, ak sakalli Dede Korkut'un yerini alan "bilgisayar arama motorlari" ve uzak gelecegi yasamaya odaklanmis son derece proaktif bir dijital zekaya itibar eder. Gençlik aklin ve akilciligin olmadigi yaklasimlara, ya umursamamazlik ya da baskaldiri ile tepki koyar. Bu gün akil genç beyinlere çok hizli girmekte ve gençligi ailesinin tutkularindan uzaklastirip çok hizli degistirmekte.

SIMDI;

Bizim muhalefet yalanlari ile ugrasmamiza hiç gerek yok, çünkü akil, yalancinin mumunun sönecegi "yatsi vaktidir". Biz onlarin yalanlarini geçelim...

Bizim "akli" ikna edecek "akla", akli temsil edecek "akillilara" ihtiyacimiz var!... Siyaset bu gün su teoriyi göz ardi ediyor:

 "Kalp akli geçmez. Savasta geçer ancak!..

GÜNÜMÜZÜN SEÇMENI AKILDIR...

AKIL, DEVLETI, RAFLARDAKI EKONOMI VE GENÇLERDEKI SÖZLER  ILE DEGERLENDIRIR.

Saygi ile..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —