Birinin sonsuz sevgisine denk geliriz diyerek kendimize verdiğimiz zararların hattı hesabı güdülmedi bunca zaman. Kıymeti yalnızca kıymet verenden almak ve bilmek istedik.
Hiçbir teferruat gözetmeksizin olayı da sadece vermeden alma kısmına denk getirir olduk.
Hiçbir döngü böyle ilerletilmedi. Lakin burnunun dikine gitmeyi hedef kılanların yarı yolda kalmışlıklarına şahit olduğumuz da çok oldu açıkçası.
Asıl kıymetin kendimizi sevmekten, kendimizi tanımaktan ve anlamaktan geçtiğini unutarak karşımızdaki yabancılardan sevgi kırıntılarına dilenir olmayı çözüm bildik kendimizde.
Böylece bizler de şiddetin diğer türlüsüne denk gelir olduk.
Şiddet dediğimiz kavram yalnız görüntüden ibaret değildi. Sessiz psikolojik şiddetin ayrı bir kırılma noktası olup, insanı içten içe nasıl bitirdiğine de şahit oluyoruz bugünlerde…
Sevginin azı çoğu olur mu kısmına gelecek olursak şayet; evet sevginin azı çoğu olur.
Sevmenin de sevilmenin de bir ölçüsü olabileceği gibi sevginin de azı çoğu olabilir.
Duvarların da sevgisi olabilir mesela.
Veyahut kullanmış olduğumuz telefonların.
Ya da şöyle mi demeliyim?
Evet yastığımda beni seviyor olabilir ama ben bunu bilmiyorum…
Bilmek değil yani asıl olan. Kıymet verilen somut eşyalarımız bile özen gösterdiğimiz kadarıyla hayatımızda varlar aslında.
Mesela çiçeğe verdiğimiz sevgi bile çiçeğin solmasını engeller ve böylelikle de açmasını sağlar.
Ve verdiğin sevginin karşılığını almaktır aslında buradaki ince detay
Sevgidir bunun adı…
Sevgidir yaşam boyu bizleri yeşertecek olan şey.
Sevgidir mutluluk hormonlarımızı salgılayan…
Demem o ki;
Kendimizi kandırmanın da hiçbir anlamı yok. Çünkü sonsuz sevgi kuramı diye birşey de yok ayrıca. Sevginin bütünleşmiş hali vardır. Karşılıklı alıp verme döngüsü vardır. Ve sevgidir asıl olan iyileştirici en büyük ilaç…