Osmanli Devleti, yillarca daha önceki bazi uygarliklarda mevcut olan ve bir taraftan
kolay yönetilebilir küçük köylü yapisinin korunmasi bir taraftan da sipahilerin
güçlenmesini önleyen timar sistemini yüzyillarca uygulayagelmistir. Bu sistem, savas
ekonomisinin merkezi hükümete yük getirmesini önledigi gibi tarimsal üretim ve vergi
gelirlerinin sistemli bir sekilde icra edilmesine olanak saglamistir. Yönetime hiçbir
dönemde muhalefet olmayan ya da olamayan küçük köylülük, gelistiremedigi
muhaliflikten dolayi gerici, onun ehlîlestirilmesi, modernlestirilmesi adina
topraklarindan göçe zorlanmasi ilericilik olarak tanimlanmistir.
Türkiye’de seçim sandigindaki agirligi ve çok partili siyasal rejime geçiste tarimsal
üretici artislarinin etkisiyle Ikinci Dünya Savasi sonrasinda tarim sübvansiyonlari fiyat
desteklemeleri artis egilimi göstermistir. 1980 sonrasinda ise ekonomik krizler, mali
kaygilarla birlikte artan dis baskilar neticesinde destekleme modellerinin yavas yavas
terkedilmesi gündeme gelmistir.
Eksiklik, son yillarda mali yükü bir hayli yüksek olan eski politikalarin
terkedilmesiyle olusan boslugun siyasal iktidarlar tarafindan, yeterince güçlü ve kendine
özgü politikalar üretmek yerine bazen kendiliginden bazen de uluslararasi kuruluslarin
direktifleri dogrultusunda politika transfer edilerek doldurulmasidir.
Her ülkenin kendine özgü yapisi dolayisiyla olusturduklari tarim politikalari
çerçevesinde desteklemek zorunlulugu hissettigi tarim, geçmiste oldugu gibi yasanilan
anda ve gelecekte de stratejik önemini her zaman koruyacak bir alandir. Beslenme
kosullari saglanamadigi sürece diger gelisimler bir noktada insan faktörü dolayisiyla
tikanacaktir. Türkiye özelinde uygulanmaya çalisilan tarim politikalarinda da üretim
artisinda süreklilik hedeflenirken maliyetin agirligi ve hedef kitleye ulasimda yasanan
sorunlar mevcuttur.
Tarimda hâsila bakimindan gelinen noktaya ragmen net ithalatçi konuma oturan ve
gida güvenligi riskinin her geçen gün arttigi Türkiye, üreticinin üretimden çekilmesi,
Görülüyor ki modernlik; kimim, neyi, ne kadar paylasilacaginin betimlendigi zamanlama
periyodudur. Bu dogrultuda, IMF, DB ve AB gibi kuruluslarin direktifleriyle belirledigi politikalar yerine
kendi kültür, arazi ve iklim cografyasina özgü yerel bir politika belirlemek zorundadir.
Sorun, hâsiladaki ya da salt üretimdeki basarinin üretim disi alanlara
yayilamamasidir. O nedenle verimlilik kadar önemli olan diger parametreler kalite, katma
deger, markalasma, ar-ge, inovasyon ve pazarlama stratejileridir. Yaklasim tek boyuttan
ilerleyen tümevarim degil diger etmenlerin de içinde oldugu bir bütüncüllük olmalidir.
Son yillarda tarimsal nüfusun kentsel nüfusa oranla daha az egitim olanaklarina
sahip oldugu, bu nedenle egitim olanaklari basta olmak üzere diger imkânlarin saglandigi
kent yasamina olan akimi dolayisiyla, kirsalda yasayanlarin yas ortalamalarinin giderek
yükseldigi bir tablo ortaya çikmaktadir.
Ekonomik kalkinma ayaklarindan birini olusturan tarim, dünya nüfusunun
gelisimine paralel olarak gelecekte en stratejik alanlardan olacaktir. O nedenle Türkiye
açisindan hâlihazirdaki potansiyelinin yapisal sorunlarindan bir an önce siyrilmasi
gereklilik arz etmektedir. Tarim toplumundan sanayi toplumuna geçislerde, toplumlarin
tarima bagimliliklari dolayisiyla sancili bir süreçle ortaya çikan toplumsal problemler
dogurmasi olagandir. Itekleyici güç dolayisiyla her bir domino karti digerini etkileyecek,
harekete geçirecektir.
Ihtiyaçlarin bir kisminin ikame edilebilecegi ancak gidanin ikame
edilemeyeceginden hareketle, yapilan ya da yapilacak yasal düzenlemelerin, etkileyecegi
insan ve toprak faktörleri ile birlikte cografi kosullar açisindan uygulanabilirligi analiz
edilmelidir. Beklenen ile gerçeklesen arasinda fark ne kadar az ise yasal düzenlemelerin
topluma nüfuzu bakimindan, o kadar içsellestirildiginin açik göstergesi olacaktir. Tarimsal
faaliyetlerle ilgili çalisma yapip sorunlari tespit eden akademik çevrelerin ülkenin tarim
politikalari belirlenirken etkinliginin yüzeysel boyutta kalmasi ve siyasi kaygilar
çerçevesinde hükümetlerin yeterince inceleme yapmadan, sorunlarin rakamsal boyutla
çözülecegi yanilgisina düserek, ülke gerçeklerine uymayan politikalar gelistirmesi
yadirganmasi gereken bir durumdur.
Tarim politikalarinin disaridan müdahalelerle belirlenmesinin politik yansimasi, bir zamanlar tarim
üreticilerinin ülkenin tarim bakaninin adini bilmese de IMF Türkiye Masasi Sefi Cotarelli’yi net
olarak ifade etmesinde görülmektedir.
Tarimsal alanlarda yasanan sorunlarin önlenmesi açisindan; köye dönüs projesiyle
birlikte köylerin yenilenmesi, yasanabilir bir alan olmasinin saglanmasi, kooperatif ve
birlik gibi örgütlenmenin tesvik edilmesi, kirsal alanda egitimin kurumsal alt yapisinin
güçlendirilmesi, mesleki egitim faaliyetlerinin artirilmasi ve gen kaynaklarinin korunmasi
üzerinde durulmasi gereken basliklardir.
Tarimsal politikanin belirlenmesinde, bu etkenlerin sorunlari çözülerek üretimin iç
ve dis talebe uygun gelistirilmesi, gida güvencesinin güçlendirilmesi, üretici örgütleriyle
birlikte piyasalarin gelistirilmesi dolayisiyla kirsal alanin refah düzeyinin diger bir tabirle
yasanabilir alanin tesis edilmesi hedef nokta olmalidir.
Tarim disi sektörlerden gelen taleplere karsi tarim, orman, çayir ve mera
alanlarinda kullanma ve koruma dengesinin gözetilmesi, bitkisel üretim ile hayvanciligin
uyumlu oldugu bir planlamanin yapilmasi elzemdir. Toprak, tarimsal üretim için öncelikli
üretim faktörü oldugundan ve birlikte degerlendirilmesi gereken diger faktörler nedeniyle
seçiciligi fazla oldugundan, çevre düzenleme planlarinda tarimin ilk seçici olmasi
gerekliliktir.
Yeter ve dengeli beslenme esasi göz önüne alindiginda; alt yapisal sorunlarinin
çözüldügü, örgütlülügün ve verimin yüksek oldugu, etkin ve talebe binaen üretim yapisiyla
uluslararasi rekabet gücü kazanmis, dogal kaynaklarla birlikte dogal olani korumayi
dolayisiyla kültürel miraslarin ve kültürel kodlarin tasiyiciligini yapan bir tarimsal hayatin
olusturulmasi hedeflenmelidir.
Kanun ve yönetmeliklere dayandirilarak kurulan kooperatif, birlik ve konsey gibi
kuruluslar ile tarimsal faaliyetlerin yerel temsilcileri olan odalarin siyasi etkiden
arindirilmasi ve bu kuruluslarda tarimin içinden gelenlerin görev almasi, sorunlarin daha
iyi anlasilmasini saglayacaktir. Genel hayata dair alanlarla birlikte siyasetin getirim araci
vasfindan kurtarilarak tarim üzerindeki getirim bölüsümünün engellenmesi
amaçlanmalidir.
Bu alana dair yasal düzenlemelerle birlikte toplumsal hayati etkileyecek olan
kanunlarda, kanun sonuna eklemlenen “-bilir” eki; yürütme erkine düzenleme,
uygulayicilara uygulama, yargi erkine yorum esnekligi saglayabilir. Ancak uygulamanin
adil, yargisal anlamda da adaletli olup olamayacagina dair kuskulari da beraberinde getirir.
O nedenle özellikle kanun metinlerinin kesin ifadeler tasimasi, adalet inancinda süpheye
yer vermeyecek tarzda dil kullanilmasi önem arz etmektedir.
Son bir not; tarimsal hayatta sorunlar, gündelik hayatta kullanilan deyimiyle
masaya yatirilamaz. Çünkü masa terimi tarimsal hayat bileseni degildir