İLK OKUL YILLARI

1959 Yılında ilkokula başladım, Ünye’de Kaledere ilkokulu, Anafarta ilkokulu, İnönü ilkokulu Meçhulasker ilk okulu ve Atatürk ilkokulu olmak üzere toplam 6 ilkokul vardı.

Canik Dergisi 20.06.2019 08:40:53 1617 0
İLK OKUL YILLARI

Nedim Tasoglu

Emekli Baskatip

 

                    1959 Yilinda ilkokula basladim, Ünye’de Kaledere ilkokulu, Anafarta ilkokulu, Inönü ilkokulu  Meçhulasker ilk okulu ve Atatürk ilkokulu olmak üzere toplam 6 ilkokul vardi. O yillar ilkokul 5 yil ögrenim veriyordu.

 

 

Benim  oturdugum (o zamanki adi ile Nuriye köyü)Nuriye mahallesine  en yakin okul olan Kaledere ilkokuluna beni kayit yaptirdilar.Abeyim olan Metin Tasoglu’da  ayni okulun  2. sinifa gidiyordu.Ilkokul 1.sinifa ilk gittigim günü hiç unutamam.Ilk gün,benimle birlikte okulu baslayan amcamin oglu Musa Tasoglu’nu ve beni  abeyim ile birlikte annem okula götürdüler.Ilk günün heyecani ile okulda  ne  oldugunu pek bilemiyorum.Ancak okuldan eve gelirken çok yagmur  yagiyordu, eve gelene kadar  çok islandik.

                   Evden okula birbuçuk saatte gidiyorduk.O tarihlerde köyümüzün ilerisinde bulunan Yazkonagi (Lahna )köyünde okul olmadigindan o köyden okula giden ögrencilerde  bizim gibi yaya olarak okula gidiyorlardi.Onlar, evlerinden bizden çok önce  çikiyorlar,biz de evimizin yanindan geçen yolda , belli bir yerde onlari bekliyor hep birlikte okula gidiyorduk..Yolumuz tenha  oldugundan  okula gidip gelirken korkuyorduk.Sabahleyin okula giden ögrenciler  yolda  bulusup okula hep birlikte gidiyorduk.Fevziçakmak mahallesi Kefeli camii yanina  geldigimizde Fatsa tarafindan  Denizbükü köyü,Günpinari köyü ve  diger  köylerden gelen ögrencilerde  bize katiliyordu. Köprübasina  geldigimizde , Gürecili ,Dösemedibi ,Saylan ve Taflancik köylerinden gelen ögrencilerde bize katiliyorlardi.Niksar  caddesine  geldigimizde de Saraçli mahallesinden gelen ögrenciler de bize katiliyor, büyük bir gurup halinde okula gidiyorduk.Saraçli mahallesinden gelen ögrencilerin  okula gitmeleri için simdiki pazaryerinden geçmelerine imkan yoktu.Mutlaka Hükümet caddesinden Büyük Caminin önünden geçerek okula gitmek  zorunda idiler.    

                          Okula gittigimiz yillarda Fevziçakmak mahallesindeki sahil yolu yeni yapiliyordu.Araçlar  iç yoldan yani simdiki Fevziçakmak caddesinden geçiyorlardi.Bize annem ,babam sakin deniz kenarinda yeni yapilan yola çikmayin ,orada yol çalismasi var,size bir sey olur ,dediklerinden dolayi biz devamli olarak iç yoldan gelip gidiyorduk.Okuldan çikip eve giderken  yanimizda birlikte gittigimiz arkadaslarimiz ile oyun oynuyorduk,bir kismimiz Fatsa istikametinden gelen araçlari sayiyor,diger kismimizda  Samsun istikametinden gelen araçlari sayiyorduk.Hangi taraftan fazla araç gelirse  diger taraftaki arkadaslari yendik diye bagiriyorduk.Zaten gidecegim yol boyundan  3 veya 5 tane araç geçiyordu.Sabahleyin okula gelirken  en çok korktugumuz yerlerden birisi, Fevziçakmak mahallesinde simdiki Orman Isletme Müdürlügü ve Fevziçakmak ilkokulunun bulundugu yerde bulunan  Kürt mezarligi ismi ile bilinen çok eski bir mezarlik idi.Mezarligin  içinde sarmasik sarilmis bulunan büyük  akasya agaçlari , bas ve ayak uçlarinda  yüksek  taslar bulunan mezarlar vardi.Buradan geçerken korkuyorduk,Fevziçakmak mahallesinde, kefeli camii ile Tabakhane köprüsü arasinda 10 ve 15 tane ev vardi.Simdiki Fevzi Çakmak  pazarinin  kuruldugu yer tamamen misir tarlasi idi.Kirkevler yeni yapiliyordu.  Fevziçakmak Polis Karakolunun bulundugu yerde ,”Rusenlerin “  diye bilinen çömlek  firini vardi.Burada  çamurdan tugla,  çömlek ve  Ünye kiremidi yapiliyor.Kirkevlerin tuglasi da burada yapildi.Bir taraftan öküz arabalari ile tashaneden getirilen taslar kirilip firinda yakilarak kireç yapiliyordu.Bu nedenle   Fevziçakmak mahallesi   “kireçfirini” olarak biliniyor.Burada isçiler çalisiyor,bizde okula gidip gelirken  onlarin çalismalarina  bakiyorduk.Kefeli camii sapagi, Atabak geçidi ,Polis karakolunun yanindan ve eski lastik fabrikalarinin bulundugu yerden olmak üzere  sahil yolunun altindan 4-5 yerden  iç taraftaki yolun suyu  , büzlerle  denize akiyordu.Deniz  çok dalgali oldugu zamanlar dalga suyu sahil yolunun altindaki büzlerden geçerek iç yolu kadar geliyordu. Iç yol çok bozuk idi araçlar geçerken  kendimizi  kenara  almak zorunda  kaliyorduk.Mezarligin yanindan geçtikten sonra köprübasina dogru gelirken hemen yolun kenarinda  tabakhane vardi.Tabakhanede hayvan derisi isleniyordu,yigili halde tuzlanmis deriler vardi.Islenen deriler kurumasi için  tahtalara çakilip  güneste  kurutuluyordu.Öyle bir pis koku vardi ki biz oradan  geçerken burnumuzu  tutuyorduk.Deri kokusu lastik fabrikalarinin konusu ile karisiyordu.Köprünün basinda ,yolun saginda ve solunda olmak üzere   üç tane lastik fabrikasi vardi.Lastik fabrikalari da çok kötü kokuyordu.O tarihlerde lastik fabrikalarindaki motorlar  elektrikle degil mazotla çalisiyordu.Motorlar çok gürültü çikartiyordu.Lastik fabrikalarinin yanindan geçerken de korktugumuz sey,fabrikanin kazanindan  sitim denilen sicak suyunun bosaltilmasi sirasindaki çikan acayip ses idi.Çok korkunç bir ses yapiyordu.Lastik fabrikalarinin yaninda  dükkanlarda  elma aliniyordu.Ünye’de  hemen her yerde elma alinan dükkanlar vardi,bu dükkanlara  elma magazasi deniliyordu.Magazada çalisan kadinlar  elmalari kasalara dizip kasaliyor,daha sonrada elmalar kasalarda gemilerle  Istanbul’a götürülüyordu.Elmanin yaninda dükkanlarda ip yapmak için kendir, tane fasulye ,kasalarda saman içinde yumurta aliniyordu.Bunlarda Istanbul’a gönderiliyordu, elma magazalarinin yanindan elma  kokusundan geçilmiyorduk.Oraya geldigimizde  elma yemek istiyorduk.Tabakhane köprüsünden geçip Ünye istikametine gelirken  yolun hemen solunda irmagin kenarinda hayvan pazari vardi.Hayvan pazarinin  orta yerinde büyük bir çinar agaci vardi, hafta günleri  burada hayvan satilirdi.Köprübasinda yolun saginda ve solunda ,sehre kadar 10-15 kadar ev vardi.Iç kisimlar bos misir tarlasi  idi.Avcilar otoparkin yaninda bulunan çamlikta üç tane büyük çinar agaci vardi, çinar agaçlari Fiskobirligin önünden asagiya dogru  siralanmisti. Buraya üç kavaklar dibi denirdi. Agaçlarin bir tanesi çam agaçlarinin içinde  halen   duruyor. Agaçlarin bulundugu yere Akkus kereste Fabrikasindan kamyonlarla getirilen firinlanmis gürgen keresteleri  yigilir, yigilan keresteler  deniz kenarinda büyük deniz motorlarinin arkasina  çelik halatlarla baglanmak suretiyle  açikta bulunan gemiye götürülürdü.Okula gelip giderken biz bunlari seyrederdik.

                                       Niksar caddesinde ,Saglik ocagi ve  sehir stadindan sonra  pek ev yoktu.Büyük camiye dogru gelirken yolun sol tarafinda  baraka dükkanlar ,sag tarafinda ise birkaç tane ev vardi .Büyük caminin yanindan okula  dogru giderken simdiki pazar yerine bakamiyorduk.Pazar yeri (simdiki Belediye dükkanlari  saglik ocaginin yanina kadar ) tamamen mezarlik  ve mezarlarin  aralarinda büyük agaçlar vardi. Orada yolun sag ve solunda iki tane han vardi,Pazar yeri tarafindaki  han , Arifin hani (Arif Özalp’in hani))idi,diger han ise  hatirladigim kadari ile  Soytürk’lerin hani idi.Hanlarin yanindan geçerken ,hanlarda at , esek ve öküz hayvanlarinin ayaklarina çakilan nallari dövdüklerinden devamli olarak çekiç sesi vardi.Biz geçerken onlarin nal dövmelerini  seyrederdik,Arifin haninin yanindan pazaryerine dogru mezarligin kenarina  hayvan baglaniyordu. Pazara  at ve esek ile gelenler ve  öküz  nallatmaya gelenler  hayvanlari  hanin yanindaki hana  ait yere bagliyorlardi.Karsiliginda da hayvani alirken han sahibine para veriyorlardi.Hana ait yere hayvan baglamayip baska yere hayvan baglayanlarin hayvanlarinin ipleri çözüp hayvanlari saliyorlardi..Pazaryerinden gelen su hanlarin yaninda bulunan ve üstü kubbe seklinde kapali olan bir kanala akiyor bu kanalda Belediye sinemasinin yanindan denize akiyordu.Eski büyük caminin etrafinda  ayakkabi satan ve tamir eden dükkanlar vardi.Kaledere ilk okulunun önünden Çinarlik mahallesine baktigimizda ,Mehmet Akif Ersoy Ilkokulunun bulundugu yerde  büyük bir mezarlik ve mezarlikta selvi agaçlari.  

                              Ilk okulda okurken son derste bize süt veriyorlardi. Okulda Rasim amca (Rasim Aydinli) ve  Melek Teyze dedigimiz iki tane hizmetli vardi.Hizmetliler son derse  yakin bir zamanda büyük kazanlarda su kaynatiyor,kaynayan suyun üzerine de Amerikan yardimi olan süt tozunu karistirarak döküyor ,daha sonra süt kivamina geldikten sonra büyük demliklere koyarak  siniftan giden nöbetçi ögrenciye veriyorlardi Nöbetçi ögrenci de sinifa getirip bize dagitiyordu.Her ögrencinin çantasinda küçük bir bezden yapilma agzi bagli torba , içinde seker ,çay kasigi ve birde plastik bardak oluyordu.Plastik bardak olmasinin sebebi  cam bardak çantada kiriliyordu. .Nöbetçi ögrencinin bardaga koydugu  süte seker karistirip içiyorduk. Sütün yaninda  incir kurusu, üzüm kurusu  bazen paket halinde sana yagi ve yuvarlak ekmek veriyorlardi.Biz verilen yiyeceklerin hepsini yiyemiyorduk,yemedigimizi çantamiza koyup eve götürüyorduk.Ögretmenimiz bize  sütü mutlaka içmemiz gerektigini söylüyor.Süt içip içmedigimizi kontrol ediyor içmeyene bagiriyordu.Bizim inek hayvanimiz oldugundan ve onun sütünü içtigimden süt tozu ile yapilan sütü degisik bir kokusu oldugundan dolayi içemiyordum, sütü bardagima aliyordum , bir miktar arkadaslarima verdikten sonra çok az içiyordum.          

               Ilkokul birinci  siniftan 4.sinifi kadar  ögretmen Avni Mutlu bizi okuttu,4 sinifta baska okula tayin olmasi nedeniyle bizi Hilkat Toker isimli bir bayan ögretmen  okuttu,Avni Mutlu benim teyzemin esi idi,4.sinifta okuldan ayrilmasina çok üzülmüstüm. O tarihte  Basögretmenimiz  Osman Öztuncer, diger ögretmenler ise hatirladigim  kadari ile Aydin Hasdemir,Turgut Fahri Özden,Ziya Kurt ,Hikmet Çevik  vardi.

              Son ders okuldan çiktiktan sonra hemen bir araya toplaniyorduk, aynin geldigimiz gibi guruplar halinde  evimize gidiyorduk.Sabahçi oldugumuzda  evden karanlikta  çikiyorduk, ögleden sonraci oldugumuzda da gece karanlikta eve gidiyorduk.Bes yilim böyle geçti. .

            Besinci  sinifta okul bitince karne almadim,okul tatil olduktan bir hafta sonra  iki üç gün ara ile bes yil  içinde gördügümüz tüm derslerden sözlü olarak sinava girdik.Sinifta  ögretmenler ,bizi okul numarasina göre sinava çagiriyorlardi.Sinava girmeden önce hep abdest aliyor , abdestli olarak  sinava gidiyorduk.Sinavda basarili olamayanlar  besinci sinifi bir yil daha okumak zorunda idi.O yil besinci siniftan  hiç sinifta kalan olmadi  hepimiz mezun olduk. 

 

ILKOKUL YILLARI

Kayit oldum gidiyorum ilkokula,

Gidiyorum ama içimde büyük bir heyecanla,

Çikti karsimiza ögretmenimiz Avni Mutlu ,

Onu gördügüm an içimi sardi bir korku .

 

Sinifa girdi ismimizi sormaya basladi ögretmen,

Heyecandan adeta yerimde duramiyordum ben,

Ismimi söyledikten  sonra biraz  rahatladim.

Ilk günü  böyle baslayip sekiz ayi atlattim.

 

Ders yili sonunda almistim ki karnemi

Hemen baktim sinifimi geçip geçmedigimi.

Birde okudum ki sinifimi geçmisim.

O zaman içinde yükseldi okuma sevincim.

  • Salı 7.9 ° / 6.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 6.1 ° / 1.1 ° Şiddetli yağmurlu
  • Perşembe 7.5 ° / -0.1 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    9404,43%0,26
  • DOLAR

    38,00% 0,07
  • EURO

    41,74% 0,71
  • GRAM ALTIN

    3670,58% 0,82
  • Ç. ALTIN

    6048,57% 0,00

Ordu

08.04.2025

  • İMSAK 04:24
  • GÜNEŞ 05:54
  • ÖĞLE 12:35
  • İKİNDİ 16:14
  • AKŞAM 19:07
  • YATSI 20:31
https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593