TOPLU SÜNNET VE HÜKÜMET ADAM...
YAZAN-ÇİZEN-SÜNNET ÇOCUU: İHSAN KOCAGÖZ
Sünnet, çocukların korkulu rüyâsı olsa da büyüdükleri zaman arkadaşlarına ve çocuklarına anlatacakları hoş bir hikâye barındırır kendi içinde.
Hamidiye mahallesindeki yaşıtlarım olsun, benden bir iki yaş küçük veya büyük arkadaşlarımda dahil, hepsinin sünnetine katılmaya çalışmışımdır.
70’Lİ YILLAR… BİR KERE ŞAVROLE TAKSİLERLE ÜNYE TURU VAR…
Sünnet töreninin yapıldığı davet sahibinin evinin önünde ev baklavası, Limonata, Çataltepe Gazozu, Yedigün, Meysu, kola gibi yiyecek ve içecekler de mevcut.
Sünnetçinin eve gelmesi ve sünnet olacak çocuğun da curcunasıyla tam bir şenlik havasına bürünürdü sünnet. O zamanlar sünnet operasyonu ve davetleri, sünnet olacak çocuğun evinde olurdu genelde.
Sünnetçi de eve gelir ve görevini yapar, oradan başka bir davetlinin evine giderek görevine devam ederdi.
BELKİ DE SÜNNET ÇOCUĞUNUN TEK MUTLU OLDUĞU KISIM HEDİYE KISMIDIR.
Ters çevrilmiş şapkaya konulan paraların yansıra; hediye güzel bir saat, iyi bir oyuncak tabanca, fiyakalı oyuncak bir araba sünnet acısını biraz unutturabilirdi.
NASIL OYUNA GETİRİLDİM?
1970'li yılların ortalarını biraz geçmişiz.
Hamidiye Mahallesi, Mescit Sokaktaki oturduğumuz gecekonduda sabah altı gibi kalkılmış.
Evin içinde bir telaş var. Beni de kaldırdılar. Giyindirmeye çalışıyorlar. Uyku sersemi saat yedi gibi soluğu dışarıda aldık. Babam "bugün parkta toplu sünnet var. Seni çocukların sünnetini seyrettirmeye götüriyk" dedi.
Babamla Annemin ortalarında meydana indik. Oradan Orta Camiye giden sokağa saptık. Orta Camiye az kala, sol tarafta bir binanın ikinci katında Türk Hava Kurumu şubesi var.
Şubenin olduğu kata çıktık, bir erkek memur karşıladı. Babamla ayaküstü biraz konuştular.
Babam anneme dönüp "üstünü çıkar çocuğun!" diyerek, o ara memurun verdiği büyükçe bir kutuyu uzattı. Kutuyu alan Annem, kutuyu açarak içinden sünnet elbiselerini çıkartıp, alelacele üstüme giydirmeye başladı. Öylece afallayıp şubenin orta yerinde öyle kalakaldım… Daha şenlikli olsun diye bööle yapiilardı zaar?
SEYRETMEYE GELDİĞİM SÜNNET TÖRENİNİN BİR PARÇASI OLMAYA BAŞLAMIŞTIM BİLE.
İster istemez oyuna getirilmiştim. Anladım ki bu oyunu mecburen oynayacaktım, artık kaçarı yoktu.
Şubeye bizden sonra çocuğunu alıp gelen birçok aile oldu. O çocuklar da şaşkın bir halde ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Bizi iyice bir hazırladıktan sonra, cümbür cemaat aşağıya indirdiler.
Baktım kapının önünde 3,4 tane Şavrole dizilmiş bizi bekliyor. Bizi üçer beşer taksilere bindirdiler.
Başladık Ünye içinde tur atmaya. Elimde nerden geldiği belli olmayan yarım bir simit parçası, yemeye iştah mı kaldı? Elimde öyle duruyor. Şavroleler korna eşliğinde yaylana yaylana bize epey bir tur attırdılar.
NETİCEDE BU GEZME İŞİ, YUNUS EMRE ÇAY BAHÇESİNDE SON BULDU.
Ailelerimiz toplanmış bizi orada bekliyorlardı. Belli aralıklarla birçok yatakları da bahçenin muhtelif yerlerine de yerleştirmişler. Bu yataklara sırayla yatırıldık. Belli ki Belediyenin organize ettiği, Türk Hava Kurumunun da destek verdiği bir toplu sünnet töreniydi bu!
Ünye’ de bulunan Radar Üssünün askerleri ve askerî cipler de oradaydı. Dip köşeye askerî bir sıhhiye çadırı kurmuşlardı.
ANLAŞILAN DANANIN KUYRUĞU ORADA KOPACAKTI.
Öyle de olmaya başladı yavaştan. İki kişi gelip, sıradan bir çocuğu yataktan aldılar. Çadırın içine bağırış çağrış içinde soktular. Bu işlem bana gelene kadar sürdü.
SIRA BANA GELDİĞİNDE, AĞLAMA EŞLİĞİNDE BÜYÜK BİR DİRENİŞ GÖSTERDİM.
Başarılı oldum galiba, en sona bıraktılar beni. Bütün çocukların sünnetedilme olayı bitti. Sıra yine bana geldi haliyle…
İki kişi bu sefer ağlamama aldırış etmeden çadırın içine soktular beni. Sünnetçiyle yüzsüze geldim "korkma yavrum acımıycak" dedi gülümseyerek...
Beni konuşturmaya çalışırken de… “OLDU DA BİTTİ MAAŞALLAH! DAMAT DA OLUR İNŞAALLAH!”
O iki kişi tekrar beni alarak yatağıma getirdiler.
Yattıktan sonra bir de resimli bir kitap dağıttılar. Kitapta trafik polisi resimleri, trafik ışıkları vardı.
Kitap bir nebzede olsa hoşuma gitti. Belki resmi sevmeme de vesile oldu.
BİR ARA BAŞIMDA BEKLEYENLERDEN BİRİ "HÜKÜMET HER ÇOCUĞA PARA DAĞITACAKMIŞ!" DEDİ.
Baş ucumda duran şapkamı iç boşluğu yukarı gelecek şekilde çevirmemi söylediler.
Gözlerimle “Hükümeti” aramaya başladım.
BAKTIM Kİ “HÜKÜMET ADAM” TAM KARŞIMDA DURUYOR!
Her yatağın başındaki şapkaların içine, biraz yeşil ve mora bakan renklerde yüz lira bırakıyor…
“Hükümet” denilen adam; şişmanca, gözlerinde siyah güneş gözlüğü ve ayağında sandalet olan irice biri!"
“VAY BEE! HÜKÜMET BU ADAMMIŞ DEMEK" diye geçiriyorum içimden…
Yatağımın baş ucuna gelip, başımı okşayıp, bir yüz lirayı da benim şapkamın içine koyuyor…
Akşama doğru alt tarafımız naylonlara sarılı olarak, birer birer Radar Üssünün ciplerine bindirilerek evlere dağıtılıyoruz.
SABAH YÜRÜYEREK ÇIKTIĞI EVE, HAVALI-ASKERÎ BİR CİPLE GELİYOR İKSAN ABİYİZ; ŞU ZENGİNLİĞE, ŞU ŞATAFATA ŞU İLGİYE BAK SEN!
Kucağa alınarak, gecekondunun salonuna kurulan yatağıma yatırıldım. Şapkamı da çevirip başucuma koymayı da unutmuyorum tabii…
YENİ “HÜKÜMET ADAMLAR” GELİR DİYE…
***********************
TEBRİKLER!
GAZETEMİZ SAHİBİ ALİ ÖZTÜRK VE SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜMÜZ HACER COŞKUN ÖZTÜRK’ÜN HAFTA SONU SÜNNET OLAN
YAKUŞUKLULARI
YUSUF AYBERK VE HASAN EMRE’Yİ
VE KARDEŞLERİMİZİ TEBRİK EDİYOR,
“ALLAH DAMATLIKLARINI DA GÖSTERSİN İNŞAALLAH” DİYORUZ.
“İKSAN ABİNİN YERİ”
***********************
***********************