Paraşütçü Ünye’li Kıbrıs Gazisi’nin anıları “Kıbrıs’a Nasıl İndik?”

Paraşütçü Ünye’li  Kıbrıs Gazisi’nin anıları “Kıbrıs’a Nasıl İndik?”

ARİF TAKICI- KIBRIS GAZİSİ

Rum radyolari Türkçe, “Bekledim de gelmedin” sarkisini çaliyordu. Ama geldiler, yagmur gibi indiler

 

BU YAZI, 13 SUBAT 1975 KIBRIS TÜRK FEDERE DEVLETININ KURULUSU VE DEVLETIN KURUCU CUMHURBASKANI MERHUM RAUF DENKTASIN HATIRASINA ATFEN YAZILMISTIR.     

 

Mücadeleyle geçen ömrünün belki de tek hesap hatasini, Türkiye ile saat farki yüzünden yapti. 20 Temmuz 1974 Kibris Baris Harekâti’ni Bayrak Radyosu’ndan 1 saat erken duyurmustu. Rum radyolari Türkçe, “Bekledim de gelmedin” sarkisini çaliyordu. Ama geldiler. Lefkosa semalarinda Türk parasütçüleri gören Denktas, arkadaslarina sariliyor ve “Yagmur gibi indiler. Rauf Denktas En mutlu günüm” diyordu. O gün 20 Temmuz 1974’tü

 

 

 BIR DEVLETIN DOGUSU

1963 kanli Noel diye hatirlanan,  gece yarisi Lefkosa’nin Türk mahallelerine Rum EOKB tedhis örgütü tarafindan yapilan baskinda zalimce öldürülen masum insanlarin, saklandigi küvette öldürülen bebek resimlerinin oldugu gazeteler büyükler tarafindan üzüntüyle okunup, hadiseler konusuldugu siralarda, ben dokuz yasindaydim.  Kendimi olayin tesirine o kadar kaptirmis ve hassasiyet göstermistim ki, hayallerimde sadece Kibris barinabiliyordu. Çocukluk hayallerini bilirsiniz iste! Masum çocukluk reaksiyonuyla hayaller kuruyor, arkadaslarimla baskani ben oldugum bir tim kuruyor, gizlice Kibris’a girerek Rumlara gününü gösteriyordum. Hele bir de agabeyimle Konak Sinemasi’na gitmis savas filmi izlemissem, durmayin hayallerimin önünde!…  Yil 1974… Babam, subede yapilacak askerlik muayenesinde judocu oldugunu söyleme sakin, seni komando yaparlar sonra, zayifsin dayanamazsin, dedi. Askerlik Subesinde Judocu oldugumu gururla söyledim, komando yaptilar… Egitim standardiyla dünyada dördüncü gelen Egridir Dag Komando Okulunda çetin geçen 4 aylik egitimimizi tamamlamis olarak Kayseri’ye gönderilecegimiz gün birligimizin önünde vedalasiyorduk… Tayfun Çavus, Arif, su: Elbet bir gün bulusacagiz, sarkisini son defa söyle de dinleyelim, bu veda ile iyi gider, dedi. ( Sarki söylemem sayesinde mutfaktan yirtiyordum) sarkiyi bitirdigimde, birçok kisi agliyordu.

19 Temmuz 1974, Kayseri Hava indirme Tugayi tadat alani… Tam tekmil tugay komutanin gelmesini bekliyoruz…15 Temmuz’da Makarios’a yapilan darbenin ardindan tugayda olaganüstü durumlar gözleniyordu zaten. Tugay komutanimiz, tüylerimizi diken diken eden konusmasini; ben de sizlerle birlikte geliyorum, egitimde çok ter dökmeyen asker savasta çok kan döker… Sizler egitimlerinizde çok ter döktünüz,  bu bakimdan,  savasta çok kan dökmeyecek ve muzaffer olacagiz insallah, diyerek tamamladi…    Kayseri Askeri Hava alani, Saat 17.oo civari. Kayseri müftüsünün yaptigi duayi müteakip kurban kesilmesinin ardindan, cephanelerimiz ve erzaklarimiz dagitildi, herkesin hangi uçagin hangi kapisindan atlayacagi okundu. Artik savas dislisinin çarklari dönmeye baslamisti. Oldugumuz yerde beton zemine uzanmis vaziyette,   bir bilinmezligin arifesinde konusu savas olan sohbetle, sabah uçaklara binecegimiz saati beklemeye koyulmustuk. Birbirimize sorular soruyor, karmasik, ama irdeleyen, endiseli ama korkmayan, fakat firtinali bir ruh haliyle gözümüze uyku girmeden vakit gece yarisina geldiginde, gözlerimiz kisilmaya baslamisti.

 

Sabaha karsi kalk komutuyla kaldirilip parasüt kusanma ve hazir olma emri aldigimizda geri sayimin basladigi ve savasla karsilasmamiza az kaldigi gerçegi ile bulusan ruh halimiz, içimizde tarifi zor duygu firtinasini baslatti. Birbirimize yardim ederek parasütlerimizi kusandik. Ancak meselenin ilginç bir boyutu, bizim 54/1 tertiplerin bu ilk atlayisi olacakti… Bizden önceki devreler egitim atlayislarini yapmislardi. Hem ilk atlayis, hem de ilk atlayisi savasta yapmak, gerçekten çok heyecan vericiydi. Tugay Komutanin emri, parasüt egitiminde basarili olanlari atin, gerisi helikopterlerle intikal ettirilsin, seklinde olmustu. Uçak bin, emri üzerine herkes uçagina dogru hareket etmis, ben de sag kapisindan atlayacagim dokuzuncu J 130 nakliye uçagina dogru yürümeye baslamistim. Daha dogrusu kendimi sürüklemeye baslamistim… Zira üzerimdeki yükü bir esek zor tasirdi: Sirtimda parasüt, önde yedek parasüt, içi erzak, battaniye ve ihtiyaç maddesi dolu olan sirt çantasi, sir çantasinin altina bagli portatif çadir malzemesi, ekmek torbasi ve mermilerim, G3 tüfegim, tanesi 3,5 kg agirliginda 4 adet roket mermisi olmak üzere bir katir yükü malzemeyle uçaga girdim… Uçakta portatif oturaga oturdugumda bir oh çektim… Uçaklarimiz gökyüzünü yirtarcasina ilerlerken, kimsenin agzini biçak açmiyordu. Artik herkes sözün bittigi yerdeydi!  Bu gidis, benim 9 yasimdayken Kibris’i kurtarmaya gidisime, ya da seyrettigim savas filmlerine hiç benzemiyordu! Iste bu savasin ta kendisiydi! Ne olacakti simdi, ilk günümüz nasil geçecekti, esir düsmek zorunluluguyla karsilasirsam ne yapacaktim? Acaba babam, hele anam savasa gittigimi duyunca ne yapardi?  Pilotun mikrofondan çikan tok sesiyle irkildim… Merhaba arkadaslar, su anda Akdeniz’in üzerinde alçak uçusla Kibris’a ilerliyoruz… Hava kuvvetlerimiz sabahin erken saatlerinde bombardimana baslamis olup, atlayacaginiz mintikalarda emniyet saglanmistir. Su anda bombardiman uçaklarimiz koruma amaçli bizlere refakat etmektedirler. Atlayacaginiz sirada endise etmeyin, atlama sahanizda tüm tedbirler alinmistir… Kazaniz mübarek olsun arkadaslar!! 

Kapidan atladiktan 4 saniye sonra parasütümü kontrol için kafami kaldirdigimda, gökyüzünün papatya tarlasi gibi oldugunu gördüm. Gördüklerim kartallar gibi süzülen, üstün komando egitimi görmüs, seçkin ve mümtaz kahramanlardi. Çikarma ile açiklamayi Bayrak Radyosundan yanlislikla bir saat önce veren Rauf Denktas, parasütçü komandolarin inmeye basladigini görünce sevinçten havaya zipliyor, arkadaslarina sariliyor, yagmur gibi indiler, en mutlu günüm, bu gün benim bayramim diyordu.  Egitim tecrübemin verdigi refleksle yere yaklasirken tedbirimi aldim, yumusak bir inisle bugday tarlasina indim. Etrafimi kontrol ettim, savas uçaklarimiz bes parmak daglarini bombaliyordu. Dagda ki Rumlar tarafindan, indigimiz taban araziye havan ve top mermileri atiliyor, makineli tüfek atesi yapiliyordu.  Etraftaki arkadaslarla bulusma yerlerimize ilerlemeye baslarken önümüze birden kiyafeti Türk askerine benzemeyen biri çikti… Kibris mücahidi oldugunu anlamakta gecikmedik. Onlar atlayacagimiz bölgede önlem almislardi. Mücahitle yillarin hasretinden sonra bulusan iki kardes gibi kucaklastik! Yaralilara yardim etmek ve askerlere mevki hakkinda bilgi vermek için arazide gece yarisindan beri saklanmis vaziyette bekliyorlarmis.  Bir süre yürüdükten sonra bir hayli sayida asker toplandik… Su an için Rumlarin atesi bize çok etki edecek vaziyette degildi. Bulustugumuz yerde bol su içtik, tarladan domates toplayip yedik. Bu arada radyodan haber spikerinin heyecanla Kibris savasini anlattigini duydum… Etrafa bakindim, ses, bir askerin transtörlü küçük radyosundan geliyordu. Bu ne enteresan bir olaydi? Siz savastasiniz ve savas haberini, yani kendinizi, savasan bir askerin radyosundan dinliyorsunuz.  Biz burada bunlari düsünürken, ayni dakikalarda, Bolu Koman Tugayi komandolari helikopterle bogaz mevkiine indiriliyor, tank ve piyade dolu gemiler Girne’nin güneyindeki platin plajina çikarma yapiyor, savas uçaklarimiz tas üzerinde tas birakmiyor, sürekli düsman mevzilerini bombaliyordu. Sunu anladim ki, hava üstünlügü kimde ise galip olacak olan odur. Bazi nedenlerden dolayi, Yunan uçaklarinin Kibris’taki Türk kuvvetlerini bombalamasi, ihtimal dâhilinde görülmüyordu.  Jetlerimizin bombardimani sebebiyle besparmak daglari yaniyordu.

. Gazilerimizi saygiyla, Sehitlerimizi rahmetle aniyorum. Ruhlari sad olsun.