Taş Devri, insanlığın ilk ortaya çıkışından, M.Ö. yaklaşık 10.000 yıl öncesine kadar süren arkeolojik çağdır.
Bu çagda insanlar hayvan kemiklerinden aletler yapmaya,
besinleri pisirmeye baslamislardir.
Tas devri de üçe ayrilir: Kaba tas devri, en uzun ve en ilkel dönemdir, bu dönemde insanlar magaralarda yasiyorlardi..
Tarih öncesi dönem olarak adlandirilan tas devri, Dünya tarihinin en eski çagidir. Tas devri dönemlerine ait bulgularda; çakmak tasi, boynuz, insan kemikleri bulunmustur. Ayrica bir dönem ileri gidildiginde taslarin yontularak biçak, testere, balta, ok gibi araçlarin icat edildigi gözlemlenmistir.
Ünye’de ilk yerlesim tas devrine rastlayan zamanda Cevizderesi yöresini kaplayan Tozkoparan, Koytakkaya, Tilki magaralarinda olmustur. Bu magaralarda ele geçen bulgular MÖ. 15000 yillarinda insanlarin buraya geldigini göstermistir.
Insanlik tarihinin en uzun devresidir.
Bu dönemde yasayan insanlar magara duvarlarina duygu ve düsüncelerini anlatan çesitli resimler yapmislardir.
Küçük gruplar halinde avcilik ve toplayicilikla hayatlarini devam ettirmislerdir. Üretim faaliyetleri baslamamistir.
Tastan, agaçtan ve kemikten ilk defa araç-gereç yapimina baslamislardir.
Atesi bularak isinma, pisirme ve aydinlatmada kullanmislardir.
Magaralarda yasamislar ve duvarlara çesitli resimler yapmislardir.
Ünye’de yapilan arastirmalar yerlesimcilerin denizden yararlandiklarini ortaya koymustur. Deniz ürünlerinden süs araçlari yapmislar, ölülerini yirtici hayvanlarin les kokusuna gelmelerini önlemek için gömmüsler,
Ünye ve çevresi ile ilgili arastirma, kendisi de Ünyeli olan Ankara Dil-Tarih Cogrf. Fak. Arkeoloji Profesörlerinden rahmetli Ismail Kiliç Kökten tarafindan yapilmistir.
Ismail Kiliç Kökten atmisli yillarda üst üste birkaç yil Ünye ve çevresindeki
kazilari sonucu Milattan 15 bin yil önce Ünye’de topraga yerlesik hayatin basladigi anlasilmistir. Bu da tas devrine rastlar.
Ismail Hoca’yi Ünye’de o zaman Milli Egitim Müdürü olan Orhan Bora ilgilenir agirlardi. Orhan Hoca o zamanda benim böyle seylerle ilgimi bilirdi, beni üst üste birkaç yil Ismail Hoca ile kazilara gönderdi hem hocanin defteri kitabini tasirsin hem de “bakarsin ne yapiyor ne diyor, ileride bir arkeolog veya yazar olursan bunlari yazar bizi de anarsin” derdi. Ben her yaz mevsiminde Ismail Hoca ile çevrede ne kadar tarihi yer varsa dolastim ve kazilar yaptik.
Tarihçiler, yazinin bulunmasindan sonraki devirlere “Tarihi Çaglar”, yazinin bilinmedigi zamanlara da “Tarih Öncesi Çaglar” adini vermektedirler. Ilkyazi Mezopotamya’da ve Misir’da M.Ö. 3 binin baslarinda kullanilmaya baslanmistir.
Ünye’de yasamis kavimlere, geçmeden önce sirasi ile tarih çaglarindan baslayarak gelelim.
Atesi bularak madenleri eriten insanlarin, araçlar yapmaya basladiklari döneme “Maden Devri” adi verilir. Maden Devri, Tas devri, Bakir, Tunç ve, Demir Devri olmak üzere dört kisma ayrilir.
Tas Devri
Tas Devri, insanligin ilk ortaya çikisindan, M.Ö. yaklasik 10.000 yil öncesine kadar süren arkeolojik çagdir. Bu çagda insanlar, çakmaktasi, hayvan kemiklerinden aletler yapmaya, besinleri pisirmeye baslanmistir.
Tas devri de üçe ayrilir:
Kaba tas devri, en uzun ve en ilkel dönemdir, bu dönemde insanlar magaralarda yasiyorlardi. Yontma tas devrinde daha düzgün aletler yaptilar ve ateste kizartilmis bugday ya da misir yediler. Cilali tas devrinde tarim ve hayvancilikla ugrasmaya, topraktan kaplar yapmaya basladilar.
Maden devirleri: Bakir Çagi, M.Ö. yaklasik 5000-3000 yillari arasi, Tunç Çagi, M.Ö. 3000-1200, Kalay ve bakirin karistirilmasi sonucu sert ve dayanikli olan ve döneme adini veren tunç elde edilmistir. Demir Çagi, M.Ö. 4. yüzyilda bittigi kabul edilen ve demirin eritilerek kullanildigi dönemdir.
Ünye’de ilk yerlesim tas devrinde olmustur.
Ünye’de ilk yerlesim tas devrine rastlayan zamanda Cevizderesi yöresini kaplayan Tozkoparan, Koytakkaya, Tilki magaralarinda olmustur. Bu magaralarda Ilhami Kiliç Köktenin yaptigi kazilarda ele geçen bulgular MÖ. 15000 yillarinda insanlarin buraya geldigini göstermistir. Buralar dogal magaralardir. Yapilan sondajlar yerlesimcilerin denizden yararlandiklarini ortaya koymustur. Deniz ürünlerinden süs araçlari yapmislar, ölülerini yirtici hayvanlarin les kokusuna gelmelerini önlemek için gömmüsler, daha sonralari daha derin kazarak les yiyicilerin cesetlere ulasmalarini engellemeyi ögrenmislerdir. Kral ve kraliçelerini ulasilmasi zor yerlere yaptiklari kaya mezarlarina gömmüslerdir, bu mezarlardan bir tanesi Cevizdere Tozkopran’da halen durmaktadir.
Doga sartlari ile bas etmekte zorlanan ilk çag insanlari, yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandiklari hayvanlari yiyerek beslenmislerdir. Küçük gruplar halinde konar - göçer bir tarzda magaralarda barinmislardir. Atesi bu çagda bulmuslar ve besinleri pisirmeyi, ögrenmislerdir..Bu dönemdeki çukurlar seklindeki mezarlar, ilk insanlarin ölülerini gömdükleri hakkinda bilgi veren izlerdir bu kültüre Tas Devri çagi adi verilmektedir.
Ilk insanlarin ölü gömme usulleri
Bu dönemde ölü gömme gelenegi tas sandik ve küp mezarlardir. Çömlek mezarlara da rastlanilmistir. Bazi mezarlarda yari yariya yakilmis insan kemikleri de çikmistir.
, Tas devri çagi insanlari, vahsi hayvanlardan korunmak ve avlanmak için aletler yapmaya basladiklarini, ayrica bu devirde artik insanlarin ölülerini de sistemli bir biçimde gömmeye basladiklarini, cesetlerin küp içine yerlestirildigini, küplerin genelde agzi doguya, dipleri ise batiya bakar sekilde hafif yatik biçimde gömüldügünü yazar.
Tas devri insanlari mezarlarinda, ölüleri hiçbir mezarda, dümdüz yatirmamistir. Ölüler genellikle uyku ya da cenin pozisyonunda bulunmustur..
Eski Türkler can ve ruhu genel olarak tin (yani nefes) kelimesiyle ifade etmislerdir, insan ölürken caninin bir kus gibi uçup gittigi varsayilir. Orhun Kitabeleri'nde ölmek, uçmak, uçup gitmek olarak anlatilmistir.
Göktürkler 'ölüyü çadira koyarlar, çadirin etrafinda yedi defa dolasirlar, biçakla yüzlerini kesip kanli gözyasi dökerlerdi. Altaylilar ölülerini umumiyetle dag üzerindeki gizli yerlerde topraga gömerlerdi. Ölü giyinmis vaziyette mezara konur ve yanina, yol için bir torba yiyecek de yerlestirilirdi.
Uygurlar ölüyü gömerken yeni elbise giydirirlerdi Orta Asya'da, Hunlar’in ve Göktürkler’in iptidai boylarindan bazilari ölülerini tabutlara koyup agaçlara asarlardi.
Eski Türklerde ayrica mezarlara bayrak asma gelenegi vardi. Altay daglarinda yasayan Türk göçebelerinin kadinlari yas tutarken elbiselerini yedi gün ters giyerlerdi.
(Kaynak: KARADUMAN Yasar (Ünye’de tarih boyunca yasamis kavimler))
Dip notlar:
Nilgün Çiplak” Anadoluda ölüm sonrasi mezarliklar çevresinde olusan inaç ve pratikler”
Orhan Bora “Yesil Ünye Rehberi
Osman Dogan, “Tarihte Boyunca Ünye”
Muharrem Ergin, Orhun Abideleri
9031,82%-2,18
34,47% 0,05
36,46% 0,33
2945,19% 0,35
4929,17% 0,00
Ordu
21.11.2024