İsa Maral, madenciliğe karşı olmadığını söyleyerek, “Plansız programsız doğanın tahrip edilmesine ve Dünya’da terk edilmiş olan siyanür ile altın işletmeciliğine karşıyız.” vurgusu yaptı.
Vahşi altın kartellerine ülkenin mevcut iktidar tarafından neredeyse peşkeş çekildiğini belirten Maral, “Devletin Enerji Bakanlığı’ndaki bürokratların yabancı sevdasına tutulmamaları gerekiyor. İkincisi yerel yöneticilerin de makam mevki hırsında biraz uzaklaşıp insanlık yolunda bazı davranışlar sergilemesi gerekiyor.” dedi.
Bu işin bir politikası olması gerektiğini de ifade eden Maral, “Belirli bir alan bunun için belirlenmeli ve orada üretim bittikten sonra başta ÇED raporunda belirtilen doğaya terk edilme koşullarını sağlayıp da geri verilmeli.” diye konuştu.
CHP Ünye İlçe Başkanı İsa Maral, 91.1 frekansında Şahane Radyo’da Gazeteci Ali Öztürk’ün sunduğu “Kentin Sesi” programına konuk olarak, merak edilenleri yanıtladı.
Gazeteci Ali Öztürk’ün, “Ordu’yu sanki madenciler biraz sardı. Her tarafta maden aranıyor. Yaşama alanımızın yüzde 75’i maden alanı olmuş. Ne olacak bu durum? CHP bu konuda Ordu’da önderlik yaptı. Perşembe Yaylası özellikle CHP Ordu Milletvekilleri Seyit Torun, Mustafa Adıgüzel, Altınordu Belediye Başkanı Ulaş Tepe oradaydı. Sizde gittiniz ne gördünüz? Madene karşı mısınız?” sorusuna Maral, madene karşı olmadığını, ancak arama yöntemine karşı olduklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
-“Madenciliğe karşı değiliz”
“Bu sadece Ordu’nun başında olan bir musibet değil. Tabi ki madenciliğe karşı değiliz. Ben kendi mesleğim açısından bir teknik eleman olarak da bunu söylüyorum. Ama şuna karşıyız; birincisi plansız programsız doğanın tahrip edilmesine, ikincisi de Dünya’da terk edilmiş olan siyanür ile altın işletmeciliğine karşıyız.
Ordu coğrafyasının şuanda yüzde 75’i maden sahası. Baktığınız da Giresun’un yüzde 84’ü, Gümüşhane’nin yüzde 92’si. Bunlar ne yazık ki başımızda doğa ile barışık olmayan bir yönetim var. Nereden ne kazanırsak, nereden ne üretirsek bugünün karı deyip, gelecek nesillere de çok kötü bir miras bırakacak olan bir anlayış ile karşı karşıyayız. Biz bunun mücadelesini yeni vermiyoruz. Fatsa Bahçeler’deki bizim Erenyurt Mahallemize de çok yakın bir bölge bu işin ilk başlangıcında bunlara karşı çıktık.
-“Buradan çıkan altın madeninin bir getirisi de yok.” -
Vatandaşı yoksullaştırıp, yoksullaştırdıktan sonra malının, mülkünün kıymetini bilemeyecek duruma getirip, oradan yararlanılıyor. Bugün ki madencilik anlayışı ile bugün ki teknoloji ile siyanür ile altın arama faaliyetleri. Altın fiyat olarak bugün yarısının altına düşmüş olsa bu madencilerin hiç biri burayı işletmezler ve giderler. Buradan çıkan altın madeninin bir getirisi yok. Bunun ekonomisi hesaplanmış değil. Biz şu kadar tarım arazisini burada ziyan ediyoruz. Bu kadar posa oluşturacağız. Bu kadar siyanüre bulaşmış milyonlarca ton toprak bırakacağız. Fakat bunun karşılığında şu kadar gelirimiz olacak. Bununla da ülke şu kadar kalkınacak diye bir hesap yapıldığını düşünmüyoruz.
“Vahşi altın kartellerine ülke peşkeş çekilmiş durumda”
Vahşi altın kartellerine ülke neredeyse peşkeş çekilmiş durumda. Bunu yerel halkın direndiği bazı noktalarda yapamadılar. Mesela Tunceli’de yapamadılar. Burada temel görev halkın kendisine düşüyor. Ama şöyle bir olay var, maden şirketleri böyle bir işe girişirken önce mahalli temsilcilerini, mahalledeki vatandaşı kendi propagandaları ile önceden sempatisini kazanma yoluna gidiyorlar. Yani cehennemi cennet gibi göstererek bir sunum yapıyorlar. Ondan sonra yerli halka şunu vaat ediyorlar, kimisine kamyon alır burada çalışırsınız diyorlar, kimisine çocuklarınız işçi olarak çalışır diyorlar. Sonra mülki amirlere okul sözü veriyorlar, kamu dairelerine bilgisayar sözü veriyorlar. Kamunun bazı ihtiyaçlarını karşılama sözü veriyorlar. Burada halkın birinci derecede bu işlere karşı çıkması, ikinci derecede de bu işe göz yuman veyahut bu işi kamu yararı olduğunu belirten kamu görevlilerine gerekli ikazlarda bulunmak lazım.
-“Bu işin bir politikası olmalı” -
Bentonitte bundan farklı olarak şu var, yine çok geniş bir alandan üretim yapılıyor. Bunun burada bir planlaması da yok. Öncelikle kendi arazisinden vaz geçen vatandaşın onayını alıyorlar. Yani öncelikle devletin bazı şeyleri belirleyip, belirli bölgeleri göstermesi gerekiyor. Bunu Boyabat’ta tuğla üretiminde, Zonguldak’ta Çaycuma’da her yere saldıran tuğla üreticileri vardı. Daha sonra devlet oradaki hazine arazilerinden ve rezervi yüksek bölgelerden arazi tahsis etti. Yani bu işin bir politikası olmalı. Belirli bir alan bunun için belirlenmeli ve orada üretim bittikten sonra başta ÇED raporunda belirtilen doğaya terk edilme koşullarını sağlayıp da geri verilmeli.
-“Siyanürla altın arama konusunda Ünye’de çok ciddi bir tehdit altında” -
Siyanürla altın arama konusunda Ünye’de çok ciddi bir tehdit altında. Şuanda Üçpınar, Yeşilkent, Çiğdem ve Gölceğiz’de sondaj yapıldı. Bu sondaj dördüncü gurup olan ki bunun içinde ağır metallerde var. Bunları da kapsayacak şekilde yapıldı. O zaman bize bentonit denildi. Tabi bu da sıkıntı ama siyanür kadar değil. Siyanürde milyonlarca ton zehirli toprak bırakacak bir yer. Burası heyelana müsait ve çok fazla yağmur alan bir bölge. Bunun içme sularına karışma ihtimali. Siyanür sadece altını çözmüyor. Ağır metallerinde yer altı sularında ve içme sularında ciddi bir anlamda çözünüp karışmasını sağlıyor. Burada yapılması gereken şey şu, devletin Enerji Bakanlığı’ndaki bürokratların yabancı sevdasına tutulmamaları gerekiyor. İkincisi yerel yöneticilerin de makam mevki hırsında biraz uzaklaşıp insanlık yolunda bazı davranışlar gerekiyor. Öyle yöneticiler var ki siyanürün zararlı olduğuna inanmıyorum diyebiliyor.
Vatandaşı ciddi şekilde manipüle ediyorlar. Fatsa Bahçeler Mahallesi’ndeki toplantıya bizim mahalle temsilcimiz de katılmıştı ve neredeyse ikna olmuştu. Oraya ilk gittiğimizde Bahçeler’deki vatandaşlar bize karşı çıktı. O zaman bize iş verin dendi. Orada kamuyu yönetenlerin, halkın seçtiği yerel yöneticilerin biraz el insaf demesi gerekiyor. Fatsa Belediye Başkanı çıktı açıklama yaptı, bir altınımız var. Onu da elimizden almayın. Bu bir yerel yönetici olarak söylenecek bir söz değil.
-“Kendi siyasi geleceği açısından bir risk” -
Aybastı’ya gittik. Halkın katılımından memnun olduk ve Aybastı Belediye Başkanı’nın da oraya gelmesinden de ayrıca mutluluk duyduk. Bu kendisi açısından bir risk. Kendi siyasi geleceği açısından bir risk. Ama oraya gelmiş olması bile oraya bazı afişleri asması, iş makinalarını tahsis etmesi bile o etkinlik alanını tahsis etmesi bile yeni bir gelişme. Biz bunların hiç birini Fatsa Bahçeler’de yaşamadık.”
Ünye Kent / Yücel ARSLANTEKE