Yaşar KARADUMAN / Yaşanmış gerçek bir hikâye “Bedeli Çanakkale’de Kanla ödenecektir”

Yaşar KARADUMAN / Yaşanmış gerçek bir hikâye “Bedeli Çanakkale’de Kanla ödenecektir”

Çanakkale Savaşlarında geçen yüzlerce ilgin anı vardır. Bunlardan biri de bir sahte para hikâyesidir. Tarihe geçen kalpazanlık hikâyesinin baş aktörü Mehmet Muzaffer’in macerası.

Çanakkale’deki birliginin ihtiyaci olan kamyon lastiklerini karaborsadan bulan, ama parasi olmayan yedek subay Mehmet Muzaffer Bey, akla gelmeyecek bir plan düsünür.

 Zabit namzedi (yedek subay) olarak Çanakkale’ye giden ve aldigi emir geregi Istanbul’a kamyon ve otomobil lastigi temin etmek için görevlendirilen, ancak para olmadigindan, sahte para yaparak  görevini yerine getiren, Mehmet Muzaffer’in hikayesidir.  Bu hikaye geçen yillarda bir lastik reklamina da konu olmustu.

Mehmet Muzaffer, yedek subay olarak Çanakkale’ye gelir (Mart 1916).

Muzaffer, Çanakkale’ye vardiginda deniz savaslari bitmisti Çanakkale’deki birliklerin büyük kismi, Kafkas, Irak ve Filistin cephelerine sevk edileceklerdi. Hazirlanma ve noksanlarini ikmal emri aldilar.

 Alayin kamyon ve otomobil lastigi ile diger birtakim malzemeye ihtiyaci vardi. Bunlar ancak Istanbul’dan saglanabilirdi. Muzaffer açikgöz ve becerikli bir Istanbul çocugu oldugundan, karargah, gerekli malzemenin temin edilmesine onu memur etti. Gereken paranin kendisine verilmesi için de Erkan-i Harbiye Riyaseti’ne (Genel Kurmay Baskanligi) hitaben yazili bir belgeyi eline verdiler.

 

O yillarda Istanbul’da otomobil ve kamyon, nadir rastlanan vasitalardi, lastikleriyse yok denecek kadar azdi ve karaborsadaydi. Muzaffer aradi, ugrasti, nihayet Karaköy’de bir Yahudi saticida istedigini buldu. Fiyatlar pahaliydi ama yapacak bir sey yoktu.

Anlasmaya vardi… Lazim gelen parayi almak üzere Erkan-i Harbiye’ye (Genel Kurmay Baskanligi) gitti. Elindeki belgeyi ödeme kismina havale ettiler.

Muzaffer az sonra yasli bir yarbayin huzuruna alindi. Yarbay uzatilan belgeyi okudu, karsisinda hazir olda duran genç subaya bakti.

Isteyecegi paranin miktarini sormadan, “Ne alinacak?” dedi.

“Otomobil ve kamyon lastigi” cevabi verince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik bakti:

“Bana bak oglum! Ben askerin ayagina postal, sirtina kaput alacak parayi bulamiyorum. Sen otomobil lastiginden bahsediyorsun! Haydi yürü git, insani günaha sokma… Para mara yok!”

Muzaffer selami çakti, disari çikti. Harbiye Nezareti’nin (Savas Bakanligi) bahçesinden dis kapiya agir agir yürürken, ne yapacagini düsünüyordu. Eldeki (Almanlarin verdigi) iki Mercedes

kamyon ve iki binek arabasi lastiksizdi. Diger malzemelerde mutlaka lazimdi. Malzemeyi bulmustu fakat para yoktu. Eli bos dönemezdi, bir çaresini bulmak lazimdi…

 

Aradigi çareyi bulmustu.

Dogru Yahudi tüccara gitti:
“Paranin muamelesi aksamüstü bitecek, ezandan sonra gelip mallari alamam, gece kaldiracak yerim yok, yarin ögleden evvel vapurum Çanakkale’ye kalkiyor, yetistirmem lazim. Onun için sabah ezaninda gelecegim, mallari mutlaka hazir edin…”

Tüccar peki dedi. Muzaffer tam ayrilirken ilave etti:

“Altin para vermiyorlar, kagit para verecekler! (Cihan Harbi’nin baslarina kadar alisveris altin ve gümüs parayla yapilirdi. Harple beraber “evrak-i nakdiye” denilen kagit paralar çikarilmaya baslandi. Bunlarin üzerinde, karsiliginin altin olarak ödenecegi yaziliydi.)

Yahudi yine peki dedi. Ertesi sabah Muzaffer, Merkez Kumandanligi’ndan sagladigi araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi’nin kapisindaydi, ortalik henüz isiyordu, tüccar, mallari hazirlamisti.

Fenerin yarim yamalak aydinlattigi loslukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kagit para ( resmi fiyatiyla 100 altin demekti) verdi. Araba dörtnal Sirkeci’ye yollandi, lastikler hemen gemiye aktarildi, biraz sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmustu.

 

Osmanli Bankasi Parayi Bozmadi

Üç gün sonra, Yahudi satici elindeki yüzlük kagit parayi bozdurmak üzere Osmanli Bankasi’na gitti. Bozmadilar… Zira elindeki para sahte idi.
Muzaffer, para basiminda kullanilan kagidin aynini Karaköy kirtasiyecilerinden temin etmis, bütün gece oturmus, çini mürekkebi ve boya ile, gerçeginden ilk bakista ayirt edilemeyecek kadar güzel taklit bir para yapmisti!..

Tüccara verdigi para buydu.

O devrin hakiki paralarinin üzerinde “Bedeli altin olarak ödenecektir” yazili idi Muzaffer, yaptigi taklit parada ise bu ibareyi:

“Bedeli Çanakkale’de altin olarak ödenecektir..” diye yazmisti
Onun burada “altin” dedigi, Çanakkale’de Mehmetçigin akittigi, altindan da kiymetli kani idi…

Çanakkale’den ayrilan Mehmet Muzaffer, birligi ile birlikte, Sina Cephesine gönderildi, 1917 yilinda Ingilizlerin çok üstün kuvvetleri karsisinda, geri çekilme sirasinda çarpisa çarpisa sehit oldu.

 

“Sahte paraya gelince…
Yahudi tüccar bunu mesele yapmadi.  Ancak olay bütün Istanbul’a yayildi. Dünyada emsali olmayan  bu olay, Sehzade Abdulhalim Efendi’nin kulagina kadar gitti. Sehzade hemen Yahudi tüccari buldurdu, yüzlük taklit kagit parayi, bedelini altin olarak ödeyerek aldi. Sedef kakmali bir mücevher çekmecesine yerlestirip, Istanbul Polis Okulu’ndaki Emniyet Müzesi’ne hediye etti. Bu emsalsiz parça, müzede seref mevkiinde muhafaza olundu.

Bu olayi gazeteci merhum Naci Sadullah, “Parmak Izi” mecmuasinda yayinlayarak bugünkü nesile duyurdu ve sayi 5, Sayfa 5, 7 Mayis 1935 te  taklit paranin  siyah beyaz fotografini basti.
Para, Istanbul’dan Ankara’ya göç ettirilen müzenin birbirinden kiymetli esyalariyla beraber saga-sola savrulmus, perisan olduktan sonra, “Polis Laboratuarlari Daire Baskanliginin Grafoloji ve Sahtecilik Subesi”nin bir dosyasina koyarak bu emsalsiz parçayi korumaya almislar.

 

Taklit Parada ilginç bir nokta daha
Sehit Muzaffer’in taklidini yaptigi paranin asli 50 liralik kagit paradir. Bu seri paralarin en büyügü 50 liraliklardir. Yüz lira olarak bu tipte hiç basilmamistir.

Sehit Muzaffer aslinda iki tane ellilik kagit para yapmasi gerekirdi oysa tek bir yüzlük yapmistir. Bu kagit paralar yeni çiktigindan ve veren de subay oldugundan, tüccar yüzlük para olup olmadigini arastirmaya gerek görmemis olmalidir.

Esasen Muzaffer paranin iyice incelenmesine imkan birakmamak, hem de sabahin o saatinde giderek saga sola sormak ihtimalini de ortadan kaldirmak istemistir..

Bugünkü teksir ve fotokopi makinelerinin henüz icat edilmedigi yillarda, elle bu derecece basarili bir taklidi bir gecede yapabilmek, büyük bir sahtekarlik degil, 19 yasinda, grafikerlikten anlamayan bir gencin, o devirde bir gecede böyle bir  sanat eseri meydana getirmesi sasilacak bir seydir.

Kagit para halen Ankara Gölbasi Kriminal Polis Labaratuari Müdürlügünde çelik kasada koruma altinda tutuluyor.

Kaynak AA