FATMA CANBULAT ERDEM

Tarih: 14.12.2024 09:00

70’li Yıllarda Misafirlik

Facebook Twitter Linked-in

Ayfer Tunç “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek” kitabında 70’li Yıllardaki Hayatımızı anlatmıştı. Hayatımın ilk on senesiydi benim 70’ler; o günleri düşününce sade ve samimi bir yaşam, annemin kabul günleri, sokakta oynadığımız oyunlar, Yalı Kilisesindeki düğünler, siyah önlüğümün yakasındaki kırmızı kurdelem, komşunun incir ağacından düşüşüm, alt komşumuzun kapısını çalıp “Müsaitseniz annemler size gelecek,” deyişim canlanır gözümde.

Ayfer Tunç şöyle anlatıyor 70’li yılların misafirliklerini ve misafir odalarını; Haberli habersiz, eli boş-dolu ya da geç gelse de gelip beş dakika oturup gitse de yatıya kalsa da başköşeye kurulup gitmek bilmese de misafir kutsaldı. Bir evin bereketi olduğuna inanılır, her türlü kaprisi çekilirdi. İletişimin günümüzdeki gibi yaygın olmadığı yıllarda her an, her durumda, her türden misafir gelebilir, hepsinin kusursuz bir şekilde ağırlanması gerekirdi. Misafir odasına alınması şart olmayan misafire, samimi misafir denebilirdi. Bu tür misafirler teklifsizce gelip giderler, kendilerini ev halkına yakın hissederlerdi. 

Bu tür misafirler genelde bizim kiracılarımız, yengemler ve teyzem olurdu; onlar büyük mutfağımızda divanda otururlardı misafir salonunun kapalı kapısı onlar için açılmazdı. Annem fasulye ayıklarken, yemek yaparken onlar bir taraftan el işlerini yapar bir taraftan da muhabbet ederlerdi. Samimi misafirler bir kahveye diye gelip akşama kadar da oturabilirdi onun yanında, ikindi çayında yemek için salata, börek, kek yapılırdı. 

Ağır misafirler öyle değildi, onların yanında bir işle meşgul olmak ayıptı, onlar genellikle haberli gelirlerdi ve evin yasaklı bölgesi olan misafir odasına alınırlardı. Onlar bizim için Ayşe Hanım Teyze ve Ali Bey Amcaydı geldiklerinde ellerini öpüp kolonya dökmek evin kız çocuğu olarak bana düşerdi. Sonrasında ise misafirin yanında oturmak ayıptı, gelen misafirin çocuğuyla içeride oynamak gerekirdi, misafir çocuğunun anne babası rahat rahat konuşsun otursun diye onu oyalamak biz çocukların işiydi.

Abim ve kardeşim ile tüm oyuncakları önüne dökmek mi istersin, koridorda top oynamak, saklambaç oynamak misafir çocuğu eğlendirmek üzere tüm hünerlerimizi sergilerdik. Abimin çocukluktan kendini gösteren sanatçı ruhuyla Hacivat Karagöz oynattığı o sahne ise aklımdan hiç çıkmaz.

Misafir odaları evin en iyi döşenmiş en büyük odasıydı. Misafir gelmedikçe kapısı açılmaz, kışın sobası yakılmazdı, temizliğine çok önem verilirdi, en iyi perdeler buraya takılır, çerçeve içinde aile fotoğraflarının, seramik ve gümüş bibloların, süs eşyalarının bulunduğu vitrin bu odada olurdu. Salon iki odadan oluşurdu aradaki camlı bir kapı iki yana açık dururdu o araya sarmaşık canlı bitki konulmuştu, devetabanı ve fil kulağı da salonu süsleyen yeşil yapraklı çiçeklerdi. Salonun bir odasında babaannemden kalan XV. Louis klasik oymalı kahverengi oturma takımı ve mermer yuvarlak yemek masası, diğer odasında bordo kadife etekleri püsküllü rahat oturma takımı, orta sehpanın üstünde özenle yerleştirilmiş her marka sigaranın bulunduğu gümüş gondol ve masa çakmağı olurdu.

Misafire izzeti ikram çok mühim bir meseleydi; önce kolonya ve şeker tutulur, sonrasında evin hanımı “kahvenizi nasıl alırsınız” sorusunu yöneltir, kahve yaparken bir taraftan çay suyunu koyar, kahve servisinden bir müddet sonra çay ve pasta servisi yapılır, meyve ikramı yapılmadan misafirin kalmasına müsaade edilmezdi. Hatta meyveler mutfakta anneler tarafından dilimlenip çatalla ikram edilirdi. 

“Yedi, içti kaçtı demezseniz biz müsaadenizle kalkalım” diyen misafirlere “tabi nasıl isterseniz” denilmez aksine, vaktin daha erken olduğuna, misafire daha doyulmadığına ilişkin cümleler sarf edilir ve ziyaret kısa sürdüyse “bunu saymayız” denirdi, misafir de karşılığında “sıra sizde” derdi.

 

 

 

 

alla-

ha-

ısmar-

ladık.

 

Ayrılıklarda, giden tarafından kalana söylenen veda sözü. Seni Allah’a emanet ediyorum manasındadır. Arapça kökenli Allah kelimesiyle, Farsça kökenli ısmarlamak kelimelerinin melezlenmesinden oluşmuştur.

 

“Bu fakir ve mert insanların arasından allahaısmarladık diyerek ayrılıyoruz. Düşüyoruz tozlu yollara.”

Oğuz Atay

Tutunamayanlar

 

Kaynak: LUGAT365


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —