Deprem yaralarını milletçe sarmanın çabası içerisindeyiz şükürler olsun.
Türk milletinin genlerinde olağanüstü zamanlarda milli birlik ruhu içerisinde hareket etme teamülü ve kabiliyeti vardır. Orta Asya’dan başlayan konargöçer geleneklerinin ve Moğol istilalarına karşı pekiştirdiği zor zamanlarda birlik olma geleneği, Türk milletinin vazgeçilmez değerlerindendir.
Gençlerimizle ilgili, şu bu kuşağı diye başlayan eleştirilerin pekte geçerli olmadığı, depremde gençlerimizin yardımlaşma konusunda ortaya koyduğu dayanışma ruhuyla çok bariz şekilde anlaşılmıştır.
Deprem sonrası gerek millet olarak, gerekse dış ülkeler olarak zuhur eden yardımlaşma ruhu, hem birlik beraberlik ve insanı değerler açısından, hem de ülkemiz ve dünya barışı açısından ümit verici gelişmelerdir. Tabi yardımlar devam ediyor devam etmelidir, eski hızda olmasa bile yardımlar bir yıl daha devam etmelidir… Çünkü deprem yaralarının sarılması en az bir yılı bulacak, belki de geçecektir. Bu zaman zarfında bölgede hem barınmaya çalışacak vatandaşlarımız, hem de onlara hizmet edecek görevlilerin başta yeme içme gibi ihtiyaçları için yardımlar devam etmelidir.
Yapılan genel yardımların yanı sıra, Televizyonların ortak yayınlarıyla Türkiye Tek Yürek kampanyasıyla gerçekleşen yardım kampanyasında 115 milyarı aşkın para toplanması gerçekten güzeldi. İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Dr. Hakan Koman’ın ifadesine göre, Toplanan 115 milyar ile depremde kaybedilen binaların yüzde otuzu yeniden yapılabilirmiş. Depremde 60 bin bina yıkılmıştır.
Depremde yüzlerce unutulamayacak yaşanmışlıklar vardır… Bir tanesi, gazeteci Yüksel Aktuğ’un bir alıntısı hakikaten unutulamayacak anılardan olduğundan, köşemde paylaşmak istedim: Kahramanmaraş Belediye binasının karşısındaki yıkık binada çalışan arama kurtarma ekibinin yanına birden feryat figan eden bir anne geldi. Anne, kazı yapan kepçeleri durdurmaya çalışıyordu. Dedi ki,’’ Şu duvarın arkasında iki evladım var. Başka yeri kırmayın, oraya ulaşın. Kadın adeta çocuklarının koordinatını vermişti. Oysa o bölüm daha önce kurtarma ekipleri tarafından dinlenmiş, ısı algılayan kameralarla kontrol edilmiş, herhangi bir hayat belirtisine rastlanmamıştı. Âmâ anne ısrarlıydı. ’Çocuklarım orada… Ne olur onları kurtarın’’ diye haykırıyordu. Ekipler o bölgeye yoğunlaştı. Kadının tarif ettiği o duvarın arkasından iki çocuğu canlı çıkartan ekipler hemen müjdeyi vermek için anneyi aramaya başladılar. Ama kadın ortalarda yoktu. Enkaz altından çıkan çocuklardan 13 yaşında olanına durumu anlattılar. Annene nasıl ulaşabiliriz? Diye sordular. Çocuğun verdiği cevap üzerine kurtarma çalışmasına katılan herkes diz çöküp dua etmeye başladı. Benim annem 4 yıl önce vefat etti ağabey…
Tabi depremle ilgili sorunlu iddialar, çabalar, arızalı tutumlar vardır: Şimdi iktidarı eleştirmek, iktidar depremin altında kaldı gibi ifadelerde bulunmak kolaydır. Afet riski alanlarının dönüştürülmesi hakkındaki kanunlar 2015 yılında görüşülürken, kanunun iptali için muhalefet Anayasa mahkemesine gitmişti. O dönemde bazı sol örgütlerde kanunun iptali için mitinkiler düzenlemişti. Hâlbuki bu düzenleme İskenderun’daki riskli altı mahalleyi de kapsıyordu. Ne yazık ki bu 6 mahallede 778 kişi hayatını kaybetti… Şimdi Başta CHP olmak üzere bu kayıplarda ikide bir Anayasa mahkemesine giden, ya da sadece yapmış olmak için muhalefet yapan partilerin vebali yok mu? Sadece bu da değil, aynı şeyi Afyon olmak üzere ülkenin başka yerlerinde de yaptılar.
Bazı televizyonların ve internet sitelerinin yaptığı yanlış yorum ve haberler bir yerden sonra ülkeye, dolayısıyla insanlara zarar veriyor. Örneğin Hatay da, Baraj duvarları patlamış diye haber yapılmasının yarattığı kaos ne derece zararlı olmuştur, düşünmek lazım… Kurtarma ekipleri bu yalan haber yüzünden geçici olarak çalışmalarını bıraktılar, oradaki insanların üzüntü ve kayıpları ne olacak.
Artık kim ne derse desin, şu internet konusunda da caydırıcı bir düzenleme yapmak gerek


