ARİF TAKICI


Hayat Öğretmeni


Öğretmek kutsal ve çok değerli bir vericiliktir. Öğreten cömerttir, verendir, verdiğine göre görendir, gördüğünü gösterendir.

Öğrenen için ise öğrenmek ve bilgiye ulaşmak önemlidir, bilgiyi algılamak, hıfzetmek, idman etmek, azmetmek, tecrübeyle yoğurarak hedefe varmayı ideal ve gaye edinmek ve bunun için didinmek önemlidir.

Bilgiyi öğreticilerden almayız sadece. Hayatın, daha doğrusu hayat öğretmeninin sunduğu gelişmeler ve olaylardan, yani planlarımızın dışında kaderin önümüze koyduğu hadiselerden öğrendiklerimizde hayatımızın mihenk taşlarını oluşturur bir anlamda. 

Demem o ki, hayat bazen en büyük öğretmendir. Allah akıl melekelerimizi kullanmak ve bu noktada hayat öğretmeninin öğretilerini algılayabilmek gibi büyük bir nimet bahşetmiştir bizlere.

Öyleyse en küçük olay karşısında ahlayıp vahlanacağımıza ve nefsimizin hep daha hep bana sesine kulak asacağımıza, Allah’ın ve onun hikmetiyle hayatın önümüze koyduğu öğretilerle neden hayatımızı ve ruhumuzu daha güçlü kılmayalım?

Nasıl ki hapishanelerimizdeki 365 bin hükümlüye varan doluluğun çoğunun sebebi sudan nedenlerdir.  İnsan mutsuzluğunun çoğunluğu da dünya da şu an yaşanan sorunların çoğunluğu da aynı şekilde insanların bencil cahil ve nefse köle olan hastalıklarından kaynaklanmaktadır.

Şeytana bir diyeceğim yok… O görevini anlaşıldığı kadarıyla başarıyla sürdürüyor.

Meleklere bir denecek yok… Onlar rabbimizin emirlerini yerine getirmek ve eşrefi mahlûk olarak yaratılmış insanların hür iradeleriyle yaptıkları yanlışları not etmekle meşguller. 

Öğreticiler, yani öğretmenler, aileler ve bilhassa hayatın kendisi de insanlara gösteriyor öğretiyorken hayatın olması gereken nizamını… Cenabı Allah Peygamberler ve kutsal kitaplarla göstermişken dünyadaki yaşamımızın intizamını…  Yirminci asır insanları nasıl bu kadar cani, bencil, acımasız, olabiliyorlar? Anlamıyorum.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, asrımızda insanlar hala uygarlık seviyesinin alt katmanlarında kalmıştır.

İnsanlık medeni düşünce ile merhamet ve adaleti hâkim kılamamış, henüz o seviyeye gelememiş, insanlık erdeminin en az 1400 yıl gerisinde kalmıştır.

Teknolojinin hayranlık verici seviyeye gelmiş olması asrımız insanının uygarlaştığı ve olması gereken asgari insanı değerleri idrak edebildiği anlamı taşımıyor.

Bu zamana kadar medyanın üst seviyede kullanılarak dünyaya pompalanan Avrupa ve Amerika medeniyeti maalesef Akif’in tek dişi kalmış canavar tarifinin ötesine gidememiştir.

Birinci dünya savaşı orta doğu coğrafyasının paylaşım savaşıydı, emperyalistlerin kendi aralarında paylaşımı uygun ve yeterli bulmadıklarından birincinin rövanşı olarak ikinci dünya savaşı yapıldı.

Fakat ikinci dünya savaşın dada sınırlar suni ve sömürü siyasetiyle çizildiği için, aradan yüz yıl geçmesine rağmen orta doğuda haritalar yeniden çizilmek isteniyor.

Televizyon kanallarındaki haber yorumlarında da gördüğünüz gibi orta doğu ile ilgili haritalar havalarda uçuşuyor. Batı ve Amerika İsrail’e verdikleri destekle orta doğuda değişiklikler yapma, İsrail’in Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar hezeyanının gerçekleşmesine destek vermektedirler.

Tabi bu paylaşım planının içerisinde ülkemizin doğusu da var. İsrail Amerika ile birlikte taşeronları olan PKK ve aynı sop olan PYD’yi bu paylaşımda saha elemanları olarak kullanıyorlar.

Tabi bu terör unsurlarının kullanım tarihi geçtikten sonra bertaraf edilecekleri muhakkak.

Körfez ülkeleri İsrail zulmü karşısında tarafsız olduklarını dile getirdiler. Birileri onlara bir öküz hikâyesi var, onu anlatmalı… Hani benekli öküz soruyor ya öküzlerin reisine, biz Arslanlar karşısında bu savaşı neden ve ne zaman kaybettik? Diye.

Öküzlerin lideri diyor ya, ilk o sarı öküzü Arslanlara verdiğimiz zaman! Diye.

Körfez Arap ülkeleri inşallah aynı soruyu hayli perişan olduktan sonra sormazlar… Biz bu savaşı ne zaman kaybettik? Diye

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593