AHMET DERYA VARİLCİ

Tarih: 23.04.2024 18:37

Ahmet Erkan Birben

Facebook Twitter Linked-in

En ön safta bayrak taşımasıyla kazındı belleğimize…

Anasu Mahallesi’nin bıçkın delikanlısıydı.

Dost canlısıydı.

Ünye’de herkesi tanır, bilirdi…

Herkes de O’nu tanırdı, severdi.

 

Ortaokul’a başladığım yıl kesişti yollarımız.

Ali Kayadelen hocamızın emeğiyle yeni bir ivme kazanan Elit Grubu’ndaydık.

Benden birkaç yaş büyüktü. Fiziğiyle, hareketleriyle göz dolduruyordu.

Elit jimnastik grubunun simge isimlerindendi.

Bir numarada Cevat Sarıkaya vardı, fazla kalmadı. Mezun olup gitti.

Sonraki yılların 19 Mayıs gösterilerinde birlikte olduk. 

Farklı sınıflarda okusak da okulda hep birlikteydik.

O, jimnastik dışında başka etkinliklerde de yer alıyordu.

Folklorda Kafkas oynarken hatırlıyorum...

Cihan Kocaoğlu ile birlikte sahnede oynarlarken kalmış aklımda.

(Cihan da ayrıldı aramızdan, ebediyete uğurlandı birkaç yıl önce.)

Kayadelen’den sonra Beden Eğitimi öğretmenimiz Selman Acar olmuştu.

Selman hocanın da gözde öğrencisiydi.

Birben’in vefatını duyunca üzülmüştü Selma hoca, “rahmetle güzel çocuk” diyordu.

Ne güzel çocuklardık biz, hayat ne çabuk tükendi?

İyi ki yıllar sonra yeniden bir araya gelebilmişiz.

Ünye’nin Dünkü Çocukları olarak yadetmişiz eski günlerimizi.

Ateş çemberinden geçip, taklalar atmışız.

Tentürük çevirip, çuval yarışı yapmışız.

Yeniden Ali Kayadelen hocamızla meydanlara çıkmışız.

 

Lise Yıllarında Başlamıştı Arkadaşlıkları

 

Ahmet Birben’in hayat arkadaşı Gülay hocadan bahsetmeliyim:

Gülay Sümer Orta Çarşı’da komşumuzdu.

Annesi annemin, babası babamın en yakın arkadaşıydı.

Çocukluğumuz Orta Çarşı’da geçti.

Lise yıllarında ise Gülay’la Ahmet Birben’in tanışmasına tanık olduk.

Lise sonrası her birimiz ayrı yerlere dağıldık.

Gülay’la Ahmet’in yolları tüm engelleri aşmıştı.

Yıllar sonra evlendiklerini duyduk.

Her ikisi de renkli kişiliğe sahip insanlardı.

İkisi de öğretmendi.

Gülay öğretmenliğinin yanı sıra ressamdı.

Ahmet’in öğretmenliği ise, Ünye İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyeliğine kadar vardı, orada noktalandı.

Hayatının her dönemi farklı etkinliklerle devam etti.

Siyasi uğraşlarının yanı sıra hareketli bir yaşamı vardı.

Üniversiteyi Trabzon’da okudu. 

Siyasi faaliyetlerine orada başlamış olmalı.

Sportif yaşamı üniversitede de sürdü. 

 

Bayrak ve Vatan Aşkı

 

Ünye Lisesi’nden aynı yıl mezun olmuştuk.

Yollarımız ayrılmıştı.

Ben Batı’ya giderken, O Doğu’yu tercih etmişti.

Ben İzmir Ege Üniversitesi’ne, O Trabzon Teknik Üniversitesi’ne…

Sadece okullarımız değil, siyasi düşüncelerimiz de farklıydı.

Ama dostluğumuz baki kaldı.

Yıllar sonra Ünye’de karşılaştığımızda, bir parça burukluk duysak da…

Birbirimizi anlamakta tereddüt etmedik.

Bayrak ve vatan aşkına her ikimiz de saygılıydık.

Çünkü bayrak bağımsızlıktı, özgürlüktü.

Vatan hepimizindi.

 

Bir gün iş yerime elinde fotoğraf albümüyle geldi.

Tarayıp dijital ortama aktarmamı istedi.

Dediklerini yaparken, fotoğraflar üzerinden derin bir sohbete başladık.

Her karenin ayrı bir öyküsü vardı. 

Birinde okuldan çıkıp yürüyüşe geçmişler.

Önde Ahmet, okulun kitlesine yön veriyor.

Birden okuldaki yaşantım canlandı gözümde…

Aksi yerlerde olsak da aynı heyecanı yaşamışız hep.

 

Bir başka karede bayrak direğine yapışmıştı, açıklaması şöyleydi:

“Baktım direkte bayrak yok, ben de kendimi çektim göndere bayrak gibi.” 

“Zaten hep en öndeydin” demiştim, “bayrağı taşımak senin görevin!” 

 

Son Karşılaşma

 

Mart ayının ikinci gününde Gülay’ın Resim Sergisi’nde karşılaştık.

Sergi’nin açılışı öncesi Ünye’de Sanat’ın Geçmişi üzerine Gülay’la bir sohbet gerçekleştirdik. 

Söyleşide benim bulunmamı Ahmet önermiş, “sana zahmet verdik” dedi.

“Estağfurullah” dedim, “Benim için zevkti, Gülay kardeşim için her zaman…”

Sonra kalabalığa karıştık. Gülay hocamın tabloları arasında gezindik.

Ahmet Birben’i son görüşümmüş.

Söyleşi sırasında sormuştum Gülay’a “neden hep atları çiziyorsun” diye…

Bir hocasının önerisiyle yoğunlaşmış at figürlerine.

“Sen kendini bu desenle daha iyi ifade ediyorsun” demiş hocası…

“At, murat demektir” diyordu annem, “insanları kavuşturur.”

Bu defa öyle olmadı.

Yaşar Kemal’in dediği gibi, güzel insanlarımız…

O güzel atlara binip gittiler. 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —