HÜSEYİN OKUŞ


Allah’a İman Eden Resül’e Uyar


Deki: Ey insanlar! Şüphesiz ki ben, Allah’ın tümünüze/hepinize (yolladığı) Resül’üyüm. O Allah ki göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği O’na aittir. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Allah’a ve Resul’ü olan ümmi Nebiye iman edin. O (Nebi), Allah’a ve O’nun kelimelerine iman eder. O’na uyun ki, hidayet bulasınız.(Araf 158) 

Bu ayeti celilenin bir kaç yönü bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz.

1-Muhammed (sav) bütün insanlara gönderilmiş son peygamberdir. Ondan önceki peygamberler belli kavimlere, belli bölgelere gelirken, Efendimiz (as) bütün kâinata gönderilmiş bir peygamber olması ayrı bir önem arz etmektedir. 

2-Yine ayeti celile de Rabbimizin kudreti dile getirilirken, kendisine ibadet edilecek tek yüce bir varlık olduğu vurgulanmaktadır.

3-Hidayeti bulmanın, sırat-ı müstakim üzere olmanın yolu Allah ve Resul’üne iman etmekle mümkün olacağı açık bir şekilde ifade edilmektedir.

4-Ümmi Nebiye uyun, O’da Allah’a ve O’nun kelimelerine uymaktadır diyerek, Rabbimiz bir silsileyi biz kullarına hatırlatmaktadır, öğretmektedir.

Bu ayeti kerimede bulunan bazı kavramlardan Ümmi Nebi: Kur’an’da altı yerde, ümmi veya ümmiyyun olarak geçmektedir. Peygamberimizin annesinden doğduğu şekliyle, okuma yazma eğitimi almadan, kendisinin Risalet’le görevlendirilmiş olmasıdır. Bu onun için eksiklik değil bilahare üstünlük vesilesidir. “Sen bundan önce ne bir Kitap okuyor (tilavet ediyor),ne de onu elinle yazıyordun. Öyle olsaydı, batıla uyanlar elbette şüpheye düşerlerdi. (Ankebut,48) diyerek Rabbimiz bu durumu başka ayetlerle açıklamaktadır.

Peygamberimizin mucizelerinden bazıları, “şekkal kamer” ayı eliyle ikiye bölmesi,“ parmağından suların akması” ve “az bir yemekle çok kişinin doyması” ve en önemlisi de ümmi olan nebinin (okuma-yazma eğitimi almadığı) peygamber olarak görevlendirilip bu büyük görevi ifa etmesidir.

Birçok ayeti kerimede yerlerin ve göklerin varlığından bahsedilmesi, Allah’ın azametinin ve kudretinin bir göstergesidir ki, kul için, neye iman ettiğini bir nebze bilmeye, anlamaya vesiledir. “Yerleri ve gökleri, arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık. (Enbiya,16)

Yine Peygamberi sevmek, O’na tabi olmak, Allah’ı sevmek O’na tabi olmak anlamı bu ayette de görülmektedir. “Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun (Peygambere) ki Allah’ta sizi sevsin. Günahlarınızı bağışlasın… (Al-i İmran,31 )

Burada da: O Resul, Allah’a ve O’nun kelimelerine uyuyor. Sizde o Resule uyun ve iman edin ki hidayete, doğru yola erişin. Bu anlatımdan Peygamberin sünnetinin yaşam biçimi haline getirilmesinin ne kadar önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Peygamberin hayatı açıklayan, istikameti gösteren hadisleri ve yaşam yolu olan sünnetini bazılarının farklı şekillerde menfi anlatış şekli bir yana, ayetin de dediği gibi mümine hayat (Enfal,24) vermektedir. Ruhani hayatını beslemektedir.

“Hidayet Bulmak”, doğru yola girmek, doğru yolu göstermek, amaca ulaşmak gibi kelime anlamları vardır. Hidayetten kasıt “Hüda” Allah yoluna girmektir. Aslında herkes kendisine bir yol çizmiştir. O yolun Hüda, hidayet yolu olduğunun göstergesi nedir? Peygamberimizin “Ey kalpleri eviren, çeviren Rabbim! Beni istikamet üzere, dinim üzere sabit kıl”(Tirmizî, Kader, 7) diyerek dua etmesi bu ayetin bağlamı ve manasıyla son derece uyumludur.

Hidayete ermenin yolu: O yolun üzerinde bulunmaya devam etmektir. Peygamberi rehber olarak örnek almaya devam etmektir. Allah’a ve O’nun kelimelerine/Kur’an’ına uymaya O’nu yaşam şekli yapmaya gayret göstermektir. 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593