BERKAY YALIN


ARAPLAŞMAK


Arap bir gazetecinin sözleri: 

 

“Siz Osmanlı’nın 400 yıl bizi yönettiğini söylüyorsunuz, ama biz sizi çocuklarınıza verdiğiniz isimlerden, cenazenizi nasıl defnedeceğinize, düğünlerinize ve selamlaşmanıza kadar 1400 yıllık masallarımızla yönetiyoruz zaten.." 

 

Arap alfabesini kutsal alfabe, Arapçayı Allah kelamı, 

sahabe isimlerini kutsal adlar, Arap milletini "kavmi necip" görenler… 

 

* Günde beş kere minarelerden ezan okunur, Arapça... 

 

* Nereye baksan minare, cami. İki kelime de bir Arapça... * 

 

Konuştuğu dilde 7 bine yakın kelime Arapça... * 

 

Arapça kelime kullanmadan 10 tane cümle kuramaz. * 

 

Arapça kökenli isim oranı yüzde 60, Türkçe kökenli isim oranı sadece yüzde 19. * 

 

Selam verir Arapça, selam alır Arapça. * 

 

Selamünaleyküm, aleyküm selaaam Arapça... *

 

Tanrıya ibadet eder Arapça. Bütün ömür çalışır, emekli olur, ömründe bir kere yurtdışına çıkma imkânı vardır, onda da gider Arapların dedelerinden kalma, Beytullah'ı ziyaret eder. 

 

Arabın içtiği suyu kutsal diye bidon bidon doldurur getirir, törenle içirir konuklarına... 

 

Orucunu hurmayla açar. Neden armutla açmaz acaba ? 

 

* İşe başlar Bismillah... 

* İşini bitirir "Çok sükür..." 

* Vukuunu dilediği işler, olur inşaallah, beğenir maşaallah, istemediği durum varsa maazallah.!.. 

* Tanrı dersin kızar, ille de Allah diyeceksin der, Arapça...

* Çocuğu doğar, kulağına ezan okur, Arapça... 

* Pipisini keser sünnet, yemeği sıyırır sünnet, yerde yemek yer sünnet, başına sarık sarar sünnet.. 

 

* Ölür cenaze namazı kılınır Arapça... 

* Mezar taşına yazılır huvelbaki, o da Arapça... 

* Sonra da der ki: Biz Araplaşmadık, Müslüman olduk.. 

 

Fesubhanallah.. 

 

* Müslüman olmak demek Araplaşmaktır. 

* İtiraz eden önce adının bir Arap adı mı, Türk adı mı olduğuna baksın... ,

 

* Bir Türk Arabistan'da 20 yılda araplaşır, dilini unutur.. 

 

* Arabı getirin Türkiye'ye 500 yıl geçse de Türkleşmez, Türkü araplaştırır.. 

 

* Nedeni; Arap dini ve din diye pompalanan Arap kültürüdür.. Araplar dünyanın en katı ırkçılarıdırlar.. 

 

* Bilim yok, sanat yok, edebiyat yok, felsefe yok, üretim yok. 

* 80 yıldır "vatan, millet, ezan, bayrak" diyerek ülke yönetiyor.. 

 

* Şeyh çok, türbe çok, cami çok, imam çok.. 

 

* Lâkin din yok, iman yok.. 

* Çünkü vicdan yok.. * Vicdansızca yönetebilir. Bunu din kisvesiyle yaparlar ruhun duymaz.. Şu an bunların tamamı kendilerine Arap derler.. 

 

Öküzün öküzlüğü doğallığından geliyor. Beyin vardır, ama zeka yoktur. Öküz olmak ve öküz gibi yaşamak zorundadır. İnsanın ise, insanlığı her ne kadar doğal yapısından geliyor ise de, beyni ve işleyen, işletilen bir zekaya sahiptir. Ancak beyni hurafelerle doldurulmuş ise, üstümüzü, başımızı yırtsak doğruları anlatamayız, karanlıktan aydınlığa çıkaramayız. 

 

CEHALET İNTİKAM MI ALIYOR? 

 

Büyük Friedrich, Aydınlanma Çağı'nın önde gelen hükümdarından biri. İlham kaynağı Voltaire... 

Neler yapmıştı: 

1. Orduyu kuvvetlendirdi. 

2. Prusya’yı adil bir devlet yaptı. 3. Okul sayısını artırdı. Aklı ve bilimi rehber edindi. 

 

III. Mustafa… 

Cahil bir adamdı. Ülkeyi müneccimlere danışarak yönetirdi. Prusya girdiği bütün savaşları kazanınca, 

”Her halde onun müneccimleri, benimkilerden daha iyi," 

diye düşünerek, Friedrich’ten üç müneccim rica etti. 

Kral, müneccim yerine akıl gönderdi: 

- “Benim üç müneccimim: 

1. Güçlü bir ordu, 

2. Güçlü bir ekonomi ve dolu bir hazine, 

3. Tarih okuyarak günü anlayıp, geleceği öngörmek,” dedi. 

 

Bizimki anlamadı tabi Kral’ın ne demek istediğini; 

 

- “Kefere yardım etmek istememiş,” dedi. Hatta, “Batı bizi kıskanıyor” diye aklından geçirmiş bile olabilir. 

 

O sırada, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi olan amcasını ziyaret için İstanbul’a gelen Baron de Tott ile tanıştı. 

 

Baron kurmay subaydı. Fırsatı kaçırmak istemedi bizimki ve Osmanlı ordusunu inceleyerek kendisine bir rapor vermesini rica etti. 

 

İnceledi Baron ve dedi ki: - “Silahlarınız çok eski, subaylarınız bilgisiz. Okula ihtiyacınız var.” 

 

Yutmadı tabi Sultan; -“Medreselerimiz ve orada çok bilgili büyük alimlerimiz var” diye karşılık verdi Ve karar verdiler, beraberce medreselerimizdeki alimleri sınamaya. 

 

Sultan, - “İstediğin adama istediğin soruyu sor” dedi. Adam göklerden değil, yerden bir soru sordu. 

 

- “Bir üçgenin iç açılarının toplamı kaç derecedir?” Kimsede cevap yok. Sonunda Medrese Emini bir cevap vermek zorunda olduğunu hissederek, -“Üçgenine göre değişir, Sultanım,” dedi. 

 

Baron bunu Avrupa’da ilkokul öğrencilerinin bildiğini söyleyince, Sultan yeni okullar açılmasını kabul etti. 

 

Bu arada, Çeşme Deniz Savaşı çıktı ve cahil subayların kumandasındaki Donanmada bir gemi dışında tümü Ruslar tarafından yakıldı. Kurtulan gemi Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın gemisiydi. 

 

Bu facia üzerine, öncelikle bahriyeli subayların eğitilmesi için okul açıldı; 

Mühendishane-i Bahri Hümayun; yıl 1773. 

 

Bu tarih mühendis eğitiminin başlangıcı olduğu için İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de kuruluş tarihi olarak kabul edilir. 

 

Bugün ülkemizde Prusya Kralının bahsettiği üç müneccimle kastettiği olgu, 

ne yazık ki yok. 

 

Hala depremin bizim sınanmamız için gerçekleştiğini sananların çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşıyoruz. 

 

Yıl 2024... 81 ilin Valisi İmam Hatip mezunu. 250 sene sonra müneccim devrine döndük hamdolsun. 

 

BAKALIM, CEHALET BİZDEN DAHA NE KADAR İNTİKAM ALACAK ?

 

(Alıntıdan derlenmiştir.)

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593