TURGAY GÜVEN


BAKÜ’ DE BİR TÜRK TUGAYI


“Sehitler  ölmez, vatan  bölünmez.”                                                                                  Haykirislar  ve  ayak sesleri yeri gögü  inletmekte. Türk  Komando  Tugayi, Bakü’ de   resmi geçit  töreni yapiyor. Televizyonda  ve  sosyal medyada  videolarda tekrar tekrar izliyorum. Büyük  bir  onur  ve  gurur  duyuyorum.                                                                                                                             “ Her sey  vatan için…”                                                                                                        Her sey,  güzel  günler  görebilmek için, ülkemizde  basimiz dik, anlimiz açik yasayabilmek  için. Her  sey  bizim  için.                                                                     Aslinda, çogu kisi, olaya,  1918  yilinda  Bakü’ye  giren Türk Ordusu’nun, Bakü'de   düzenledigi askeri geçit töreninin, bir  tekrari, Kafkaslari kaybetmemizin bir  rövansi  olarak  bakmaktadirlar. Olayin,  siyasi  düsünce  yönünden farkliliklari olabilir, ama, dogrudur.  Sonuçta, Türk Ordusu,  yüz yil sonra,  yeniden Kafkaslar’dadir  ve de  konu  çok genis ve  derindir.

 Biz  yeniden en basa  dönelim ve  olayi  kisaca  toparlayalim. Önce,  Azerbaycan  tarihinden söz edelim. Milattan önceki  dönemlerde  Iran’da  kurulmus  Med ve  Pers Imparatorluklarinin  hakimiyeti altinda, çok fazla  bir  tarihi özelligi olmayan    bu günkü  Azerbaycan  bölgesi,  Pers Imparatorlugunun  Büyük Iskender  tarafindan yikilmasi ve  Iskender’in   ölümüyle,  Suriye  ve Iran’a  hakim olan  Selevkoslarin   egemenligine  girmis, Romalilarin bölgeye  kadar  gelmeleriyle, Roma’nin Dogu sinirlari  olarak  yasamis,  sonunda     Roma egemenligini kabul etmis, zamanla  Iran-Sasani hükümdarligi  bölgeye  hakim olmus, Zerdüst  dinini  yasayan  Sasaniler  zamaninda,  Baskent niteligindeki   Gence sehri,  Zerdüstlügün önemli dini  merkezlerinden biri olarak,  siyasi bir   rol oynamistir.

Yedinci  yüzyilin  ortalariyla   beraber, Kafkasya’ya  Islam akinlari baslar. Halife  Ömer  zamaninda Müslüman Arap  Ordulari tarafindan  feth edilen Azerbaycan,  Emeviler  ve özellikle  Abbasiler  zamanlarinda,  orta Asya  ve  Türkistan’a kadar uzanan  fetihler sayesinde,  o devirlerde yeni gelismeye baslayan  Çin- Bati  Asya ticaret yolu-ünlü  Ipek Yolu ile bölge önemli bir gelisme  gösterir.

 Asyali  kavimlerin bölgeye  ilk gelisleri, Büyük  Hun Devleti zamaninda olmustur. Daha  sonra, Bati Hun Imparatoru Attila,  Kuzey Kafkaslara  düzenledigi akinlarla bölgeye  hakim olmaya çalisir. Daha sonralari,  Oguz kökenli Göktürkler ve Hazarlarda bölgede  büyük hakimiyetler  gösterirler. Ilk kalici  Hun kökenli Kipçak  yerlesimleri, 11.Yüzyilda   baslar.

Bölgede  hakimiyet  gösteren ilk  Müslüman  Oguz-Türkmen  devleti , Büyük Selçuklu Imparatorlugu’dur. Selçuklular  zamaninda, Selçuklu Atabegleri  denilen,  yerel hanedan üyelerinin hakimiyetlerinde  yönetilen Azerbaycan,  zaman içerisinde, Harzemsahlar Devleti,  Mogol-Cengiz Imparatorlugu  ve  Timur Imparatorluklarinin  hakimiyet  dönemlerini  yasar. Mogollarin güçten  düsmeleriyle de Müslüman Ön Asya  Mogol Devleti-Ilhanlilar, Oguz kökenli   Karakoyunlu  ve  Akkoyunlu hükümdarliklari tarafindan idare  edilir.

Bu  dönemlerde,  bölgede iklimin  uygun olmasi  nedeniyle  bolca  bulunan dut agaci sayesinde, Çin’den gelen  Ipek  böcegi  yetistiriciligi  ve  Ipek kumas üreticiligi çok gelismis, Tebriz, Bakü, Erdebil  gibi   bölge sehirleri önemli birer  ipek ticaret  merkezleri durumuna  gelmislerdir. Bölge  daha sonralari,  bölgeyi ve Ipek Yolu  ticaretini ele geçirmek isteyen Sii Safevi Devletiyle, Osmanlilar  arasindaki Savaslara sahne olacaktir.   Çok ilginçtir, savas sonralarinda, Osmanli’ya  savas tazminatlari Ipek kumas olarak  ödenmektedir.

Daha önce, Uzun Hasan’in  kurdugu  Akkoyunlu  Devleti  ve   Sah  Ismail’in kurdugu   Sii Safevi  devleti  ile  Osmanlilar arasindaki iliskilerden söz etmis, 15. Yüzyilin  sonlarinda  Fatih’le  Uzun Hasan arasindaki  Otlukbeli Savasi’ndan itibaren baslayan,  her iki  devletinde bugün Gürcistan, Ermenistan ve  Azerbaycan devletlerinin  bulundugu  bölgeye ve dolayisiyla  kervan ve  ticaret  yollarina-  tarihi  Ipek Yolu-  hakim olabilmek için  yaptiklari  mücadeleleri, Yavuz Sultan Selim ile Sah  Ismail  arasindaki  Çaldiran Savasi,  Kanuni’nin  Iran Seferleri , bu seferlerle, Tiflis  ve  Revan’dan  baslayip,  güneyde  Bagdat’a  kadar uzanan  bir hat boyunca, Nahçivan, Gence  ve  Karabag’i da  içine  alan , Dagistan’a ve  Hazar’a  kadar uzanan  bölgenin Osmanli hakimiyetine  katilmasi,  4. Murat’in  Bagdat Seferi  ve  sonunda, Bagdat’in Osmanli  hakimiyetine  girmesi  ve  yüzyillarca  sürecek olan   Türk –Iran Siniri’nin  kabul edildigi, 1639,  Kasr-i  Sirin Anlasmasi ‘ni  anlatmistik.

Azerbaycan, 18. Yüzyil sonlarina  kadar,  özerk Hanliklar  seklinde  varligini  korumus, daha  sonralari,  Çariçe  Katerina’nin güneye –sicak denizlere, sicak  ülkelere  inme  politikalari  ile,  Rus ordulari, Kafkaslar’a  girmisler, Müslüman Kafkas halklarinin ünlü  Seyh  Samil  Destani’ni  yaratan direnisleri,  gerek Ruslarin düzenli ordulari ve güçlü  silahlari ve gerekse   Osmanlilar’in  bölgedeki  zayif  politikalari nedeniyle, basarili olamamis,  19.yüzyil ortalarinda, Ruslar  kuzeyden, Iran-Kaçar  Hanedanligi  ise,  güneyden,  Azerbaycan’i isgal  etmislerdir. 1828 yilindaki  Türkmençay  Anlasmasi ile Aras Nehrinin kuzeyindeki bölge  Azerbaycan, Erivan, Nahçivan   ve  Talis’in  bir kismi  birlikte   Kuzey Azerbaycan; Ruslar  ve  güneyindeki bölge ise Tebriz  merkez  olarak  Güney Azerbaycan; Iran tarafindan, iki ayri millet ve   kültür  arasinda  ikiye  bölünmüstür.”

 Bir  halk türküsü çok sey  anlatir. “Aras üste buz üste, kebap yanar köz üste, oy beni  götürsünler, bir ala  göz kiz üste…”  O ala gözlü kiz  Güney  Azerbaycan’dir  ve  Azeri   Özvatani’ nin  ikiye  bölünmesiyle, yürekleri buz tutan    Azerican’ larin  yürek  agrisini, hiçbir ates  isitamamaktadir..”

1.Dünya  Savasi  sonunda Çarlik  Rusyasi’nin  yikilmasiyla, Azerbaycan'a hakim olan Rus ve Ermeni birlikleri, Müslümanlari bölgeden göçe zorlarlar. 1918 Mart Olaylari. Bunun üzerine, Harbiye  Naziri  Enver Pasanin  Kardesi  Nuri Pasa komutasinda,  Osmanli  Devleti’nin  Sarki  Ordular  Gurubuna  bagli  olarak olusturulan ve Osmanli, Azerbaycan ve  Dagistan askerlerinden olusan Kafkas Islam Ordusu-Yesil Ordu-,  Azerbaycan’a  girer. “ Hos gelisler ola, Kahraman Enver Pasa..”   Ruslarla Ermenilere  yardim etmek için, daha  dogrusu  Azeri Petrollerine  el koymak için  Bakü’ye  gönderilen Ingiliz Ordusu’nu Bakü önlerinde  yenen  Kafkas Islam Ordusu,  15 Eylül 1918'de Bakü'ye  girer. Bakü Zaferi. Halkin sevgi gösterileri arasinda  Bakü’de büyük bir  geçit  töreni düzenler.

 Bakü’nün  kurtarilmasindan sonra Dagistan'da  kurtarilir  ve  bölgede,  Azerbaycan Demokratik  Cumhuriyeti kurulur. Ancak, gerek o  günlerin siyasi  ortami  ve  Anadolu’da  güçlü bir  devletin- Türkiye Cumhuriyeti’nin-   henüz  kurulamamis  olmasi  dolayisiyla, yalniz kalan Azerbaycan’in  bagimsizligi   çok  uzun sürmez  ve 1920 yilinda  Bakü ‘nün Rus- Sovyet  Ordusu  tarafindan isgal edilmesiyle Azerbaycan,  Sovyetler Birligi’ ne katilir.

Ileride olacak, olabilecek gelismelerden de  kisaca  söz edersek, günümüzdeki tüm olaylar, Bati’nin  Dogu Akdeniz, Ege, Karadeniz, Kafkaslar  yoluyla  Hazar  Havzasi  Dogal Gaz  ve  Petrol  Yataklari’na  ulasma  hedefinin  bir  düzenlemesidir. Hazar’ in  batisindaki, Bakü-Azeri   petrol  kaynaklari  Bati’nin  kullanimina  açilmistir,  ancak, Dogu Hazar, yani  orta Asya  Petrol  ve özellikle de , zengin Dogal  Gaz  Yataklari da,   güçlü bati  sermayesinin bölgeye  ulasmasini  ve  kaynaklarin  paraya  çevrilmesini  beklemektedir. Bati’daki ve  Dogu’daki  tüm devletlerde, yani   alici da, satici da  bu isi sessizce  halletmeye  çalismaktadir. Yoksa bizi  öyle  kolayca  Bakü’ye  sokarlar miydi? Hele bir, Nahçivan ile  Azerbaycan arasindaki   Zangezur  geçis koridoru  açilsin,  siz  ondan  sonra  görün. Taa,  Kazakistan’a, Kirgizistan’a, Türkmenistan’a,  Afganistan’a, Pakistan’a, Hindistan’a, Çin’e  kadar  giden bir  enerji ve ticaret yolu. Iran  bosuna mi  köpürüp  duruyor? Bati ile  Dogu  arasindaki tek geçis  yolu  olma avantajini  kaçirmak  üzere. Hele birde,  Güney  Azerbaycan ve Tebriz’i  kaybederse…

Elbette ki, Türkiye’de  bu  oyunda  önemli  roller  almayi  arzu etmekte ve  buna  göre hazirlanmaya  çalismakta. Kendi  imkanlarimizla  ve  yüksek    oranda  yerli  üretimle  gerçeklestirmeye  çalistigimiz  modern  silahlar ile  donatilmis  Silahli  Kuvvetlerimiz de,    Geçmis yillardan birinde  Türk  Deniz  Kuvvetlerinin en seçkin  savas gemileriyle  gerçeklestirdigi Barbaros  Deniz  Görev  Gurubu’nun Afrika  Seferi’de,  Libya’daki , Somali’deki , Katar’daki askeri  üslerimiz  ile  diger  yurt disi  görev  birliklerimiz, uzun  menzilli  füze  denemelerimiz  vb. de  hep  bu  çabalarin  eseri. Burada önemli olan,  bunun  ne  kadarinin, bizim   kendi çikarlarimiz  dogrultusunda ve yararimiza  olacagidir. Her ne ise, simdiden Hayirlisi  Olsun.

 Saygilarimla. Turgay Güven

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593