BERKAY YALIN


BAYRAM NAMAZI


Babam Jandarma Astsubayı idi. Lise’yi Mersın’de okudum. 

 

1963 yılında mezun oldum ve Adana’da yapılan ODTÜ sınavlarına girdim. O yıllarda merkezî sınav sistemi yoktu, her yüksek okulun sınavı ayrı yapılırdı.

 

ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni kazanıp bir arkadaşımla birlikte trenle Ankara’ya gidip kaydımızı yaptırdık. 

 

ODTÜ henüz şimdiki yerine taşınmamıştı. TBMM yakınında bir binada kaydımızı yaptırdık. Arkadaşım da ODTÜ Makine Mühendisliği’ni kazanmıştı. 

 

Abim benden bir yıl önce Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Filolojisi’ni kazanıp Ankara’ya gitmiş, Millî Savunma Bakanlığı Öğrenci Yurdu’nda kalıyordu. Ben de okul açılınca o yurtta kalmaya başladım.

 

Ankara Cebeci Dikimevi semtinde bulunan bu Öğrenci Yurdu’nu anlatmalıyım.

 

Yurt binası eski bir Tavla binasının öğrenci yurdu olarak kullanılması için düzenlenmiş hali idi. Tavla, Askeriye’de atların bakımlarının yapıldığı yere denir. Yani atların beslenip tava getirildiği yer. Silahlı Kuvvetler’de atların yerini motorlu araçlar alınca bu tavla da terkedilmiş ve sonra yurt binasına çevrilmiş. 

 

Genelde Üniversite öğrencileri için ayarlanan yurtta sayıları çok az da olsa Lise öğrencileri de vardı. Alt sınıfta okuyanlar üst sınıfta okuyanlara bilmedikleri yerleri sorar öğrenilerdi. Tam bir abi kardeş havası vardı.

 

Yurt binası, herbiri otuz kişilik üç koğuştan oluşuyordu. Altlı üstlü ranzalarda yatardık. Koğuşların ortasında kocaman bir soba vardı ve soğuk kış gecelerinde koğuş nöbetçisi öğrenci tarafından sabaha kadar sönmeden yakılırdı.

 

Binanın bodrum katında, yemek saatleri dışında çalışma salonu olarak kullanılan, yemekhane vardı. Bu yemekhanenin ortasında öyle büyük bir soba vardı ki, biz ona “totem” derdik. Totem’in yakılması görevi de her gün değişen yemekhane sorumlusu öğrencinin idi. 

 

Yurdun bahçesinde de büyükçe bir askerî baraka çay salonu gibi kullanılırdı. Yurt Müdürümüz sivil bir görevli olan Niyazi abi idi ve çok anlayışlı bir insandı. 

 

Yurt komutanı ise Sait Albay’dı. Biz ona Saito derdik. Erzurumlu, iri yarı esmer bir komutan idi. Saito’yu pek sık görmezdik ama gördüğümüzde de metrelerce uzaktan hazırola geçerdik.

 

Yani sizin anlayacağınız, biz asker değildik ancak yarı asker disiplinine tâbi idik. Ne de olsa asker çocukları idik ve alışkındık bu tür disiplinli hayata.

 

Her öğrenci için Yurt İdaresi’ne 60.-TL ödenirdi. Bu para diğer öğrenci yurtlarına bakınca çerez parası gibi kalırdı. Anlaşılan, Yurt giderleri Bakanlık tarafından sübvanse ediliyordu.  

 

Bir bayram öncesi arife günü abim dahil birkaç arkadaş “Bayram Namazı’nı Hacı Bayram Camii’nde kılalım” diye kararlaştırdık. 

 

Yurt Dikimevi’nde, Cami Ulus’ta. Arada bilmem kaç kilometre var. Kış günü. Ankara’nın soğuğu meşhur, hele sabah ayazı çekilmez.

 

Sabah erkenden kalktık. Buz gibi çeşme suyunda abdestimizi aldık. Sıkıca giyindik ve birer de battaniye alıp sarındık. Sabah soğuğunu hissetmemek için sohbet ede ede Cami’ye geldik. Cami bizden önce neredeyse dolmuş. Kapıya yakın bir safta yerimizi aldık. 

 

Hacı Bayram Camii’nde bayram namazları çok uzun sürer demişler ve bizi uyarmışlardı da dalga geçiyorlar sanmıştık. Meğer doğruymuş. 

 

Hoca vaazı uzattıkça uzattı. Tabi biz mükellef bayram kahvaltısını kaçıracağız diye endişe etmeye başladık. Neyse biz yerimizde kıvranırken hoca konuşmasını tamamladı. Bütün cemaat hocanın ve cemaatin bayramını kutlamak için tek sıra olduk. Aceleyle bayram kutlamasını tamamlayıp yola düştük. 

 

Dikimevi, Ulus’tan rakım olarak yüksektir. Camiye gelirken iniş aşağı rahat gelmiştik. Dönüşte ise yokuş yukarı epey yorulduk ama kahvaltıyı düşündüğümüzden hiç hissetmedik desem yeridir. Kıvrak kıvrak yürüyüp yurda geldik. Kahvaltıya yeni başlamışlar. 

 

Yurt Müdürü bizim Hacı Bayram’a gittiğimizi bildiği için bizim kahvaltılarımızı özel hazırlatmış. “Geç kalsanız da sizin kahvaltıları özel hazırlattım, merak etmeyin.” dedi. 

 

Herkesin kahvaltısı mükellefti ama bizim kahvaltılar biraz daha mükellefti. O kahvaltının tadını, onca yıl geçti aradan, halâ unutamadım. Bayram sabahlarında bu anımı anlatmaktan zevk alırım.

Neydi o kış günü sabahın buz gibi soğuğunda battaniyeye sarınıp kilometrelerce yol yürüdükten sonra Hacı Bayram’da bayram namazı kılmak?

 

Her yaşın, her günün, her anın ayrı bir zevki vardır. Yeter ki, siz o zevki tatmak isteyin…

 

Ankara Cebeci Dikimevi’ndeki Millî Savuma Bakanlığı Öğrenci Yurdu’nda o kadar anlatılacak müstesna anılarım oldu ki. Zaman zaman o anılarımı sizlerle de paylaşmaktan zevk alacağımı bilmenizi isterim.

 

Bayramın tüm güzellikleri üzerinize olsun. 

 

BAYRAM, tüm ülkemize SAĞLIK, HUZUR ve BEREKET getirsin. 

 

Bayramınız KUTLU olsun.

 

Hüsamettin Ataman

ODTÜ, Mimar

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593