“Ben Deniz” Hafize Şentürk Süalp’in ilk kitabı, Sapiens Yayınlarından çıktı.
Deniz’in çok sevdiği taze demlenmiş çayı alın elinize, eve yayılan kokunun verdiği huzur ile okumaya başlayın romanı. Bir kaşık su olmaktan çıkıp, uçsuz bucaksız bir okyanusa ulaşan bir kadının hayat yolculuğuna tanık oluyoruz. Hayatının akışını değiştirme cesaretini gösterip güçlü ve kendine güvenen bir kadına dönüşen Deniz’in bu yolculukta aşkı bulmasını, başarıya koşan iş hayatını, büyük kayıplarını, kazançlarını ve evlat özlemini içimiz titreyerek okuyoruz.
Okurlara kendinizi tanıtabilir misiniz Hafize Şentürk Süalp kimdir, bir roman yazmaya nasıl karar verdi?
1971 yılında Zonguldak’ta doğdum. 1989 yılında üniversite için Ankara’ya geldim. Kimya eğitimi aldım fakat mesleğimi yapmadım. Bir Network Marketing firmasında bağımsız dağıtıcı olarak çalışmaya başladım. Kendimi tanıma sürecim de bu dönemlere rastlar.
Roman yazmaya karar vermem yedi, sekiz yıl kadar önceydi. Okuduğum bir kitaptan çok etkilendim ve "insanın duygularını bu şekilde anlatabilmesi nasıl güzel bir histir” dedim eşime. O da “sen de denesene duygularını yazmayı” dedi. Sonra blog yazmaya başladım ve ardından BenDenİz’in yazım süreci de başladı. Yazmanın gerçek bir şifalanma yöntemi olduğunu düşünüyorum.
“Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?” Frida Kahlo
“BenDeniz” İLHAM OLSUN OKUYANA
Bu ilk kitabın doğumu nasıl oldu, sancılı mı, bir avazda mı?
Biraz sancılı oldu. Kitabımın taslağını yazmaya başladıktan bir süre sonra anne oldum ve ara verdim. Kızım biraz büyüdükten sonra tekrar yazmaya başladım. Bitirdim... Belgeler, anılar niteliği taşıyan taslağı roman formatına dönüştürmek için baştan yazdım. Bir yazarın en zor sınavlarından biriydi bu bence...
Okurlara bu kitapla ne vaat ediyorsunuz, “Ben Deniz” kitabını neden alsın okurlar?
Hiçbir şey vaat etmiyorum aslında. İnsanların kendilerine vaatlerde bulunmasını sağlayacak ilhamı vermekle daha çok ilgileniyorum. Hayatımın çok zor yıllarını yaşadığım bir dönem oldu. Çok genç ve tecrübesizdim. Böyle bir kitap o yıllarda elime geçse kendimi daha iyi hisseder ve daha güçlü olmakla ilgili ilham alabilirdim. Sonuç olarak bu kitabı tek bir niyetle yazdım. Yaşamıyla ilgili soruları olanlara cevaplarını getirecek bir aracı olmak. Zira beklediğimiz cevaplar bazen çok basit bir reklam filminden, okuduğumuz bir romandan, belki de yerde bulduğumuz küçük bir kâğıt parçasından da gelebilir…
“İçimde kırk kadın, kırkı da yabancı, kırkı da öteki…” - Frida Kahlo
Kitap bir kurgu mu yoksa gerçek hayat hikâyesi mi? Kitapta anlattığınız kadın, Deniz nasıl biri?
Deniz karakterini oluştururken elbette doğduğum ve büyüdüğüm coğrafyadan mesleğimden, yaşadığım aşktan, korkularımdan, sevinçlerimden ve hayatı gördüğüm pencereden bir harman yaptım. Bütün bunlara kurgusal bölümler de ekleyerek Deniz karakterini ortaya çıkardım. Aslına bakarsanız çevremizde o kadar çok Deniz var ki... Okurlarımı, kendi içlerindeki Deniz’i bulmaya ve onunla yüzleşmeye davet ediyorum bir bakıma.
SEVGİ ENERJİSİ SİZİ MUCİZELERE YAKLAŞTIRIR
Kitabın kapağı da çok ilgi çekici. Gri bir merdiven ve üzerindeki rengarenk bir bileği taşı. Bu fotoğrafın sizin için özel anlamından ve hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Her ikisi de çocukluğumun en taze anılarından aslında. Babamın bahçe işlerinde kullandığı bu merdiven, kışın kar yağdığında biz çocukların oyuncağı olurdu. Her yeri yokuş olan Zonguldak’ta üzerine oturup kayardık ve çok eğlenirdik. Bileği taşı da çocukluğumun en tanıdık bahçe araçlarındandı. Zamanla merdiven gerçek amacına hizmet etmeyecek kadar eskidiğinde babam bileği taşını ona monte etti. Zonguldak’taki evimizin bahçesinde duruyor. Ailemi ziyaret etmek için Zonguldak’a gittiğimizde çok yakınım olan ve fotoğraf konusunda muhteşem işler çıkaran arkadaşım Sema Ercan Çakır BenDenİz’e şimdi kapak olan kareyi yakaladı. Ayrıca Deniz’in aşkıyla ilgili kapağa bir gönderme de var kitapta. Şimdi bahsetmeyelim, henüz okumamış olanlar için sürpriz olsun. Okurlar tarafından çok ilgi gördü kapak gerçekten. Böyle güzel kareleri yakalayan arkadaşımın fotoğraf sergisini bekliyorum heyecanla.
Mucizelere inanıyor musunuz? Hayatınızın mucizesi nedir?
Kesinlikle inanıyorum. Mucizeler saf sevgi enerjisiyle kendini gösteriyor diye düşünüyorum. Korku enerjisiyle atılan adımlarla mucizelerden ne kadar uzaklaşıyorsak, sevgi enerjisiyle de mucizelere o kadar yaklaştığımıza inanıyorum.
“Bir gemi limanda güvendedir. Ama geminin amacı bu değildir.” - Paulo Coelho,
MASKELERİN ARDINA SAKLANMADAN KALBİNİZİN SESİNİ DİNLEYİN
Deniz “rahim istemese de yürek bir bebeği evlat yapabilirdi” diyor. Çok etkileyici bir cümle bu evlat edinmek hakkında düşüncelerini öğrenebilir miyim?
Evet. Anne olmak için ille de rahme ihtiyaç yok. Sevgi dolu bir kalp de bazen yeterli olabiliyor. Bu şekilde anne olan çok sayıda kadın var. Bir arkadaşımın annesinden duymuştum. Bu tür durumlarda sembolik doğum denilen bir yöntem uygulanırmış. Bebek anneyle buluşmadan önce annenin üzerine bir şal atılır, bebek şalın üstünden verilip aşağıdan alınarak anneye “bebeğin doğdu” denir ve kucağına verilirmiş. Böylece anne çocuk arasındaki ilk bağ kurulurmuş...
Hayatınızdaki kayıplar size neler kazandırdı?
Kayıplarla gelen mesajlara odaklanarak belki dersler çıkarabilir, belki de kendimizi sorgulamayı düşünürüz. Kişisel olarak kazanımlar elde ederiz. Kendi sınırlarımızı ve gücümüzü keşfederiz.
Hayatla kavga değil, dans edeceksin” diyor roman kahramanımız. Nasıl başaracağız dans etmeyi hayatla?
Kabulde kalarak. Yaşamın ritmine uyum sağlayarak. Müziğin etkisine bedenimizi bırakır gibi hayatın akışına teslim olarak. Doğru enerji kanalında kaldığımızda aynı frekanstaki enerjileri davet ederiz hayatımıza. Hayatla savaş halindeysek, savaşmak zorunda kaldığımız gerçekleri davet ediyoruz yaşantımıza diye düşünüyorum. Nasıl evimiz mahremimizse ve bize zarar vereceğini düşündüğümüz kişileri evimize davet etmiyorsak, aynı şeyi ruhumuz, bedenimiz ve hayatımız için de yapabilmek gerekir gibi geliyor bana. Bizler beşeriz ve elbette şaşacağız. İşte bu şaşmaların ardından gelen öğretiye kulak vermeliyiz. Sanırım bu şekilde hayatla iyi bir dans eşlikçisi olabiliriz.
Deniz, hayatından mazeretleri çıkarıp, yerlerine nedenlerini koydu ve başarıya ulaştı. Çok da kolay bir şey değil bu yaptığı, bunu başarmak için sizin önerileriniz nelerdir?
Bazen bir şeyleri çok isteriz. Kariyer gibi, sağlık kazanımları gibi, kilo vermeyi istemek gibi... Sayısız örnek var bu şekilde. Bir şeyi istemekle, o şeye ulaşmak konusunda kararlı olmak arasında fark var diye düşünüyorum. İstemekle yetinen birinin en ufak bir engelde zihni çok sayıda mazeret üretir. İşin ilginç tarafı, bu mazeretler çok da geçerli görünür. Çünkü insan egosu başarısızlığını kendisi dışındaki nedenlere bağlamaya yatkındır. Aynı kişi istediği şeye ulaşmak için kararlıysa mazeret gibi görünen şeyler bir anda nedenlerine dönüşür. Örneğin, kariyeri için özel eğitim alması gereken biri, “evde iki tane küçük kızım var bu eğitimlere katılmam çok zor olur” diyorsa haklı görünen mazeret üretiyor demektir. Aynı kişi eğer kararlıysa, “kariyerime yatırım yapmam gerek çünkü geleceğini düşünmem gereken iki kızım var” diyecek ve eğitim saatinde kızlarının bakımına destek olacak birilerini mutlaka bulacaktır. Başarıyla vazgeçmenin arasındaki ince çizgi bu diye düşünüyorum iki durumu da deneyimlemiş biri olarak.
“İnsanı en acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.” - Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Deniz evliyken, evli birine âşık oluyor bu konuda eleştiriler aldınız mı?
Deniz çok genç yaşta bir evlilik yapıyor. Hayatın çok başında... Kendini keşfe çıktıktan sonra büyük bir cesaret örneği göstererek hayatının sorumluluğunu alıyor. Dürüst davranıyor. Yaptığı hataların da aldığı kararların da dimdik arkasında duruyor. Bir insanın en büyük haksızlığı kendine yapabileceğini o yıllarda fark ediyor. Ne kendine ne de bir başkasına haksızlık etmeden dürüstçe, maskelerin ardına saklanmadan kalbinin sesini dinliyor.
Romanın yolu açık olsun, çok teşekkür ediyorum bu röportaj için hayallerinizin her zaman gerçek olmasını diliyorum. Devam romanı veya yeni bir roman olacak mı?
Evet. Birinci kitapta adı bile olmayan karakterlerden biri ikinci kitabın ana karakteri olacak. Kurgusu hazır. Yine gerçeklere dayalı bir roman olacağı için röportaj yapmam gereken kişiler var. Yakın bir zamanda da yazmaya başlayacağım sanırım. BenDenİz’e gösterdiğiniz ilgi ve güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim.