HAKAN KORKMAZ

Tarih: 23.07.2024 17:36

Bir Tunceli yol hikâyesi…

Facebook Twitter Linked-in

Herkes giderken Akdeniz’e Ege’ye,  ben Doğu Anadolu’nun kuzey yarısını tercih ettim.

Sabah erken saatlerde Giresun Kümbet Yaylası üzerinden çizdiğim rotada, sahile göre nispeten serin olsa da, yolda aracın kliması biran bile durmadı.

Yaylada bile havanın sıcak olduğunu söyleyebilirim..

Tavsiye üzerine durduğum Tamzara’ da çay molası vermekle ne kadar doğru yaptığımı, varınca anladım.

Batıda turistik bir beldeye gitsem, beni ancak bu kadar etkilerdi..

Tarihi evleri korunmuş, yerli ve yabancı turistlerin ilgi kaynağı bir yer.  Dut altında çay keyifliydi. 

Sadece asfalttan geçerken,  girişini kaçırmamak için dikkat etmeniz gerekiyor. 

Ardından Şereflikoçhisar ve Sivas Suşehri güzergâhından ilk kez gittiğim Erzincan…

Mimari yapısıyla etkiledi. Şehri tanımak ve gözlemlemek adına, yüksekte hâkim bir yerden seyrettim.

Oldukça düzenli geldi bana.

Dümdüz bir ovaya kurulu..

Ta Ünye’de bile yıkım yaratan, Erzincan depremi sonrası yeniden yapılan, çok katlı binalara yer verilmeyen, bakıldığında estetik duran bir kent.

Büyümeye elverişli. 

Dev Atatürk Portesi yapılan tepe ilgimi çekti. Hemen altında fotoğraf çekindim. Valiliğin tertip ettiği aşure dağıtımına denk gelmem de ayrı bir güzellik oldu.

Hedef Tunceli olduğu için zaman kaybetmeden yola devam dedim.

Çok değil 3-5 sene önce terörle anılan, kimsenin gitmeye cesaret edemediği, kanlı saldırıların yaşandığı topraklar olarak düşündüm, ama ne yollarda ne de ortamda beni rahatsız edecek bir gelişme yaşamadım. 

Şimdi oralar tamamen huzurun ve turizmin adresi.

Kendi aracımla seyahat ettiğim bu yolculuk, birçok yerde durup gözlem imkânı bulduğumdan uzun sürse de, akşam saatlerinde Tunceli’de son buldu. 

Eski Ordu Valisi Tuncay SONEL’in burada izlerini gördüm. 

Konuştuğum halkın içinde, karşılığı var. Çok sevmişler. Tunceli’nin bugününü yaratan isim olarak bahsediyorlar. Sayın Valiyi ’de aradım bu düşüncelerimi paylaştım.

İlgi alaka ve yönlendirmelerine teşekkür ediyorum. 

Marina Restoran sahibi Zeki Bey.  

Çok ilgilendi. Akşam birçok yeri bizzat gezdirdi. Buradan da kendisine teşekkür ediyorum.

Çok sıcak insanları var. Adres sormaya görün, neredeyse gideceğiniz yere kadar sizi götürecek kadar içtenler.

Munzur Vadisi buraya hayat vermiş.

Amacımız Munzur Gözeler ’ini görmekti. 

Ertesi sabah ilk işimiz Ovacık oldu. 

Yaklaşık 80 km. dar ve virajlı bir yol. “Yaban hayvanı çıkabilir”  “Hayvanlara tuz vermeyin” uyarılarının sıkça konduğu tabelalarla, gözlerimiz hep acaba rastlar mıyız? Diye tepelerdeydi.

Munzur Gözeleri ’ne vardığımızda oraya hayat veren gözeleri, dağın eteğinden doğduğu yeri görmek gerçekten keyifliydi. Alevi kardeşlerimiz içinde ayrı bir ritüelin adresi..

En güzelini de dönüş yolunda yaşadık.

Giderken göremediğimiz çengel boynuzlu yabani dağ keçilerini, öğlen saatlerinde susamış olmalılar ki,  hemen yanı başımızda görüntüledik.

Aracımızdan kaçsalar da vidoya alıp, dağa gidişlerini fotoğraflamak, yavruların dönüp bakışlarını yakalamak mükemmeldi.

Sanki doğal bir hayvanat bahçesi.

3 ana mahalleden oluşan Tunceli’ye, hâkim bir tepede rafting yarışlarını da izlediğimiz Kahve Arası adlı kafe, dinlenme ve sohbet etme imkânı bulduğumuz nezih bir yerdi. 

Burada da bizleri en iyi şekilde ağırlayan, Tunceli’yi, insanlarını bizlere sevdiren, kısa sürede dost olduğumuz sevgili Ozan’a da teşekkür ediyorum.

İyi ki terör yok artık.

İyi ki bu coğrafyayı gördüm, doğayı,  endemik yapıyı tanıdım, iyi ki güzel dostlar edindim.

İyi ki Tunceli’ye gittim.

Şimdi arşivime bıraktığım yüzlerce fotoğrafla o güzel günleri anıyorum.

Sıcak ama rutubeti olmayan, 34 derecede bile terlemediğiniz bu coğrafyadan mutlu anılarla ayrılıyorum.

Ve gitmeyi düşünüyor, karar veremiyorsanız, bir dakika bile düşünmeyin…

Tatlı anılarla ayrılıp, dönüş yolunda uğradığım Kemaliye’de “Orada Bir Köy Var Uzakta” şiirine konu olmuş, babasının köyü olan, şair Ahmet Kutsi Tecer’in  Apçağa Köyü’nü de görmenizi istiyorum..

Dönüş yolunda Elazığ vardı.. 

Depremden etkilenmiş, yıkılmış binaların boşlukları 6 Şubat’ı hatırlattı.

Kent canlı ve kalabalıktı.

Çok durmadım ve akşam Ünye’de olmak adına, tatlı hatıralarla dolu 4 günü tamamlamak üzere memleketime döndüm.

Kalın sağlıcakla…

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —