SİBEL KURU

Tarih: 24.05.2024 17:46

Bir Yastıkta Kocamak

Facebook Twitter Linked-in

Eskiler bir yastıkta kocarmış, iyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta bir arada olurmuş. Ancak şimdilerde bu durum biraz değişmiş. Hiç bir şeyin kıymeti kalmamış! Her şeyi kolayca tüketen insanoğlu ilişkileri, aile bütünlüğünü de tüketir olmuş…

Birileri böyle düşünüyor, bunu dile de getiriyor. Haklılık payı da var belki bu durumun biraz da olsa… Her şey yastık sayısının ikiye çıkması ile mi başladı acaba diyorum ama yastık sayısı ikiye çıktığında da kolay değildi bir yuvayı yıkmak!!!

Sanırım önce ayrıştırmamız gereken önemli kısım burası. Mesele bir yuvayı yıkmak mı yoksa bir kişinin ait olmadığı yerde durmamayı öğrenmesi, tepki verebilmesi, gerçek anlamda bireyselleşebilmesi ya da kendi benliğini bulması, özgürleşebilmesi mi. 

Eskilerde ‘bir yastıkta kocama’ meselesi kaç insan için kendi tercihiydi ya da kimler için sadece zorunluluktan ibaretti acaba. Yaşadığı evin, yuvasının tutsaklığa dönüştüğü, oraya mecbur olduğu için uzaklaşamadığı kaç kadın ya da kaç erkek vardı kim bilir. Elalem ne der, bizim ailemize yakışmaz, rezil oluruz… hatta en acısı da gelinlikle çıktığın eve ancak kefeninle dönersin dayatması. Ve de başka gidecek yeri olmayan kadınlar. 

Elbette bu tutsaklığı yaşayan yalnızca kadın değildi. Ama muhakkak büyük oranda kadındı… Çünkü erkeğin elinin kiriydi, o zaten evliliğini sürdürse de paralelinde istediğini yapabilirdi. Kadın evdeki yaşamı sürdürür ve eşinin yolunu beklemeyi iyi bilirdi. Kadının ekonomik gücünün olmadığı, kendine güvenemediği, arkasında birilerinin desteğini hissedemediği ve de boşanmanın asla alışılmış bir durum olmadığı zamanlardı…

Ancak şimdilerde roller büyük ölçüde değişti. Kadın para kazanmaya başladı, söz söylemeye başladı, kendine güvenmeye başladı. En önemlisi de babası kadına nikah günü aile evinin anahtarını vermeye başladı, hatta yanında da taksi ya da bilet parası… Ne zaman istersen kapımız sana açık dedi. Ne yazık ki herkes bunu yapıyor diyemeyiz ama gün geçtikçe bu yaklaşımın arttığını da biliyoruz.

Bu durum çoğu kişinin gözünü korkuttu belki, aile bütünlüğünün önemi azaldı diye korkanlar çoktur. Ancak bir kişinin gidecek yeri olması ve gidecek yeri olduğu halde kalmayı tercih etmesi öyle kıymetli bir durum ki. Gidebilirim, yalnız da yapabilirim, kendi ayaklarımın üzerinde de durabilirim ama burada kalmayı tercih ediyorum diyebilmek… Gerçek aile bütünlüğü bu değil midir? Bulunduğun yeri tutsaklık değil özgürlük olarak tanımlayabilmek, kalma halini zorunluluk değil tercih olarak yaşayabilmek.

Boşanma meselesinin bu kadar normalleşmesi, tercih haline gelmesi zaman zaman kişinin doğru seçenekleri görememesine de sebep olabilir elbette. Yaşanan problemlerde boşanma kararı almak bir yanılgı da olabilir…Mesele o eş ile bundan sonraki hayatı paylaşamayacağını farketmek, onunla birlikte olmak istememek mi yoksa o eş ile yaşamı sürdürmek istediğin halde sorunların içinden çıkamıyor olmak mı… Boşanmanın çözüm ile karıştırılmaması önemli bir detaydır. Boşanmak beraberinde pek çok farklı sorun da doğurabilir. Boşanmak çözüm değil yalnızca bir karardır. Bu kararı sağlıklı şekilde verebilmek için de öncelikle belli başlı sorunları çözüme ulaştırabilmek önemlidir


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —