ARİF TAKICI


Çağımızın Getirdiği Yalnızlık Yaşlılık


Eskiden kalabalık çekirdek aileler vardı bilirsiniz. Dede, nine, halalar amcalar dayılar iç içe olunur, yemek topluca yenilir, kalabalık sohbetli toplantılar yapılırdı. Böylece kimse kendisini yalnız hissetmez, paylaşan ve sosyalleşen olurdu. Bu durum özellikle yaşlıların hayatlarını güven içerisinde mutlu ve umutlu geçirmelerini sağlardı. 

Avrupa’da böyle olmaz, yaşlılar yalnızlıklarını, çocuk torun hasretini kedi köpek sevgisiyle gidermeye çalışırlar denirdi. 

İşte günümüzde bizde de böyle olmaya başladı. Artık kalabalık aileler yok. Gençler evlenince ya mesleği gereği ekmek peşinde başka şehirlerde yaşıyorlar, ya da doğduğu şehirde yaşasa bile ailesinden ayrı düzen kuruyor ayrı yaşıyorlar… Koşullar durumu buraya getirdi. Hal böyle olunca yaşlılarda genellikle yalnızlık duygusunu içlerine gömerek yaşamaya çalışıyorlar. Tek tesellileri çocukları ya da torunlarının arada bir telefonla yoklamaları, seyrekte olsa ziyaret etmeleri.  

Bölgemizde Tekkiraz hariç huzur evi yoktur. Peki, ihtiyaç var mıdır? Evet, ivedilikle ihtiyaç vardır!  

Tamam, ben anamı babamı huzur evine mi bıkacağım diyenler olacaktır. Peki, şartların böyle gerektirdiği durumları ne yapacağız? Çünkü içinde bulunduğumuz zamanın ruhunun bunu gerekli kıldığı haller var. 

Velhasıl Ünye’de huzur evi yapılması kaçınılmazdır. Yerel yönetim Aile Politikalar Bakanlığı ile iletişim halinde bu meseleyi halledecektir elbette. 

Bu durum yaşlıların belki tam olarak aile sevgisinin verdiği yaşam atmosferini karşılamayabilir… Ama sosyal olabilecekleri ve yalnızlıklarını paylaşabilecekleri bir hayat tarzı sunar. Bu da onların kendilerini avutacakları bir fırsat tanır onlara. 

Yaşlılığı bir işe yaramazlık, bir acizlik olarak görmemeli aslında. Her yaşı, her günü, her anı bir fırsat, nimet olarak düşünmek lazım. 

Bizde yaşlılık artık çaptan düşmüş lük olarak görülür genellikle. Bizzat yaşlıların çoğu böyle görür kendilerini… Ve şikâyet seansları başlar oram ağrıdı buram ağrıdı. Neden? Çünkü çoğu spor yapmaz, kendini, yani ağrılarını dinler mütemadiyen. Kendini dinleyeceğine başka meşguliyetlerle kendini oyalamak ve bu arada ağrılarını unutmak boşunadır onun için. Onun bir yerleri ağrıyordur işte… Ağrımalıdır zaten… Çünkü yaşlıdır ya.  

Hasan Şimşek kardeşim de önermişti. Ünye’de yaşlıların gideceği içerisinde kütüphanesi çayı olan salon yapmalıdır Ünye Belediyesi… Varsınlar orada sohbet etsinler eğlensinler yaşı kemale erenler.  

Orada tanış olurlar, hasbihâl eder mutlu olurlar yaşlılar. 

Biz millet olarak yaşlılığı çabuk kabul edenleriz. 

Bir şair şöyle demiş: Yaşlılık ne saçın ağarması ne de belin bükülmesiymiş. İnsanın hayat gayesinin bitmesi, umudunun tükenmesiymiş.  

İnsanın hayatta bir amacı olduğu sürece, yaşlanmak yalnızca bir rakamdan ibarettir. 

Dünyanın en yaşlı maraton koşucusu olarak bilinen Fauca Singh, ilk maratonunu 93 yaşında koşmuştur… Toronto Waterfront 100 yaşındayken maratonunu tamamlayarak tarihe geçmiştir. 

Mimar Sinan Süleymaniye camiini bitirdiğinde yetmişinden fazla, Selimiye camisini bitirdiğinde ise yaşı 86 olmuştu. Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı. 

Alman şair Geothe, en büyük eseri Faust’u 82 yaşında bitirmişti. 

Yıllar cildi buruşturabilir. Ama ruh ideallerin bitmesiyle buruşur. 

İnsan kendine olan güveni kadar genç, korkuları kadar yaşlı, umudu karar genç, bezginliği kadar yaşlıdır.  

Yerel yönetim, Aile Politikalar Bakanlığı İlçe Müdürlüğü, İlçe Spor Müdürlüğü ortak bir projeyle uzman eşliğinde yaşlıların yapabilecekleri egzersizleri yapmalarını sağlamak, onlara mahsus salonlar tahsis ederek sosyal olmalarını temin etmek, kabiliyetlerine göre onlara el becerileri de olmak üzere uğraş alanları ve konuları sunarak yaşlılarımıza daha konforlu bir hayatı inşa etmek mutlu olmaları ve özgüvenlerini kazanmalarını temin edecektir. 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593