ÇIMDIKLEYEN FILMLER!
Söylenen söz dogru da olsa, çok tatli dille ve güler yüzle de söylenmis olsa, nefsine agir gelir; otomatik olarak reddeder onu; Çünkü günümüz insani nasihat almaktan, ögüt verilmekten hoslanmiyor.
‘Kizim sana söylüyorum, gelinim sen isit’ deyisinde oldugu gibi; Dolayli, baskasinin hikâyelerini anlatir gibi mesellerle bir meseleyi anlatmak daha tesirli bir yöntem.
O halde, ey “anlatici”, yazar, senarist, sinemaci...
Insanligin geldigi son noktadaki hassasiyetlerini, hususiyetlerini, biricik ve benzersiz durumlarini gözeterek kur ifadeni...
‘Onun’ degil de, ‘baskasinin’ hikâyesinden söz edermis gibi cezbedici ve kusatici bir yumusaklikla anlat, baska hayatlardan misallerle, merak ettiren hikmetli hikâyelerle anlat derdini... (Derdin yoksa bu isleri birak zaten!)
Kavra onun gönlünü ve çimdikle beynini!
Iste o zaman kelimelerin/sahnelerin nasil tilsimli bir sekilde kalplere tesir ettigini göreceksin…
FILMLER, GÜZEL KOKULU BOSLUKLARDIR…
Iyi filmler, kisa ve öz anlatirlar.
Seyirci;
hayatin hengâmesi içinde,
onu omuzlarindan tutup çevirmemizi, o anki hâl-i pürmelalini ona göstermemizi ister, etkilenmek ister. Bileti alip salona gelir
ve filme hodri meydan çeker!
'An’in Çocugu' olan sinema, iste bunu yapabiliyor;
senin kalbinin filmini finanse edebiliyor.
Insanlar, güzel anlatilan, ‘kendisiyle irtibat kuran’, ‘onu anladigini hissettiren’ hikâyeleri seyretmek istiyorlar, içine çabuk girebildikleri.
DÜNYADA “TÜRK SINEMASI” DIYE BIR SINEMA YOK!
-Isik dogudan yükselir, köklerini bul ve beslen!-
Türk aydini, Türk sanatçisi, Türk sinemacisi deyince aklima;
beyninde ve vicdaninda dayali döseli labirentleri olan, ‘kendi icadi olan kaliplarin’ içine kendini hapsetmis insanlar geliyor.
Arastirmaktan ve tarihte, edebiyatta, kültürde, hayatin içinde "kendine rastlamaktan", “kendisi ve sanat(i) için dogru olani bulmaktan” korkan insanlar/sanatçilar görüyorum...
Oysa; sekli birakip, özü aramak, kaliplari kirmak, kaos labirentinden ‘gerçege’ kisilikli bir yol açmak ve kendi tarzini bulmak gerekiyor.
Insaninin, toplumunun gerçegini, tarihini, kültürünü, ‘kendini’ reddeden sanatçi; ‘yok’ hükmündedir, ‘gecekondu’ sanatçidir!
Damarlari kesilen hiç bir canli yasayamaz çünkü. Bu yüzden kendi sinemamiz yok çünkü...
Halâ, kendi toplumundaki "hikâyeleri", "sinema cümlelerine" döküp de anlatmayi becerememis bir sinemadir Türk Sinemasi.
Çünkü insanini tanimak dahi istemez çogu, kendi küçük dünyalarinda kendilerini tatmin ederler... -Birkaç büyük yönetmenimiz birkaç güzel filmi istisna tabii...-
Dünyadaki ismi, Iran Sinemasi kadar markalasamamis bir sinemamiz var. Komsu kültürümüz Iran sinemacilari kadar bile arastirmaci, ‘kendi içine bakici’ olamadik. Kendi hikâyelerini, hayattaki farkli, dokunakli, çarpici detaylari anlatan bir sinemamiz olamadi.
Nerede yanlis yapiliyor ? Neyi yakalayamiyoruz ? Eksik olan ne?
Yasadigimiz dünya nasil bir dünya, halkimiz nasil degisti, toplumsal ve bireysel sorunlarimiz nedir, modern zamanlar, siber dünya, dijital devrim toplumlara hangi boyutlari ekledi, insanlar hangi dünyalarda yasiyorlar; hangi analizlere, sentezlere, sonuçlara ulasmislar ve bunu hayatla nasil harmanlamislar? Neleri birbirine 'karistirarak' yasiyorlar?
Yani sinemacilarin anlamadigi, ulasamadigi neler oldu, oluyor insana dair, hayata dair?
Türk sinemasi nerede yanlis yapti? Ve hâlâ yapiyor? Neler oluyor da biz disinda kalmisiz; Sanatimiz, romanimiz, tiyatromuz, sinemamiz disinda kalmis? Zamanin ve toplumun ruhunu, insanimizin asil “dertlerini” neden iskaliyoruz habire? Hayati da halki da ‘okuyamiyoruz’ çünkü!
Sadece, arada bir alinan ödüllerle, istisnai olarak ortaya çikan bir kaç iyi yönetmenimiz ve filmlerimizle yani bireysel basarilarla övünür olduk.
Her ne olmus ve olacak olursa olsun, sanatçinin en dogru yorumu ve yerle bir edici de olsa en keskin tavri; kendi öz elestirisini yapmak, koparttigi köklerini tekrar kesfetmek ve ülkesinin sanatinda / sinemasinda yeni bir yol açmak olmalidir.
Biz yapamadik.
Bu yüzden dünyada, “TÜRK SINEMASI” diye bir tarz, bir ekol yok.
“SINEMA NIYE MI BU KADAR ÖNEMLI?”
Su anda herkes cep telefonlarindan, videolarla=sinemayla ifade ediyor kendini...
“Çekerek”, “Seyrederek” ögreniyor, ögretiyor, bag kuruyor...
Büyük Emperyalistler=Büyük Aileler/Uluslararasi Sirketler=Küreselciler=Amerika/Amerikan Ordusu hep kendilerini; Filmlerle, dizilerle, simdilerde evimizin tam ortasina kurulmus olan “dijital film platformlariyla”, yani sinemayla ifade edip, büyük kitleleri istedikleri gibi yönlendiriyorlar...
Sinema iste bunun için artik dünyamizda 1. Derecede önemli bir iletisim sanati, araci ve silahtir.. Artik sen ona ne dersen!
ÇAGIMIZIN BÜYÜSÜ SINEMA!
“Sihir ve büyü haramdir. Yasaklanmistir. Lakin tesirli ve güzel sözler kalp üzerinde çok etkilidir. Sihirler, büyüler içinde helal olan ise sadece 'güzel sözdür'.
Çagimizda ‘sinema’;
En kalici, en tesirli sözü söylemenin en sihirli yoludur...”


