HAKAN ŞAŞMAZ


ÇOCUKTA BEYİN &ZEKA GELİŞİMİ VE HER YÖNÜYLE ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ “EMPATİK HİKAYELER VE EĞİTİME BAKIŞ AÇISI”(29)


Derken aradan saatler geçer. Diğer arkadaşları onun eksikliğini fark ederler. Her yeri aramaya başlarlar. Ama bir türlü bulamazlar.

 

Bir yer kalmıştır hiç kimsenin uğramayacağını sandıkları soğutucu vagon. Son bir çare olarak o vagona yönelirler. Ya da “Çalışma saatlerini beğenmemiş, gitmiştir”, diye aralarında düşünenler olmuş.

 

Vagona yaklaşırlar. Başlarındaki Şef “Bu vagonun kapısının kapalı olmaması gerekiyordu.” der.

Sonra hep beraber kapıyı güçlükle açarlar. Evet maalesef aradıkları adam orada, kapının dibinde kaskatı bir şekilde yığılıp kalmıştır. Adamda donma belirtileri görülmekte ve adam ölmüştür.

Şimdi hazır olun vagonun üzerinde pek dikkat çekmeyen kırmızı bir yazı vardı :“BU SOĞUTUCU VAGON ARIZALIDIR VE ÇALIŞMAMAKTADIR.” Adam ise bu yazıyı görmemişti.

Şimdi geriye dönelim: “Arkadaşları adamı gördüklerinde  “Donarak ölmüş” dediler. Oysa şef : “Bu vagon çalışmıyor ve bakın içerisi ne kadar ılık” der.

Daha sonra yapılan otopsite adamın donarak öldüğü tespit edilmiş.

Şimdi bu durumu inceleyelim.

Acaba böyle bir şey olamaz mı?

Yoksa, bu durum yanlış yönlendirilen sinir sisteminin bir oyunu muydu?

Acaba insan kendi kendine olmayan bir ortamı beynin de oluşturabilir ve bu ortam da yaşayabilir mi?

Beyin bu kadar güçlü yönlendirilebilir mi?

Beyin vücudumuza ne kadar zarar verebilir?

Acaba bu olay doğru olabilir mi?

İşte bütün bunların cevabını sanırım her gün, her an yaşıyoruz, gözlemliyoruz.

Çevremizde gördüğümüz her şer aslında daha öncede belirttiğim gibi algılamalarımızla ilgilidir.

Çocuklara en sevdikleri ve sevmedikleri hayvanlar sorulduğunda aslanı sevende olmuş sevmeyende, atı sevende olmuş sevmeyende,  kartalı sevende olmuş sevmeyende vs. Görülüyor ki Einstein’ın görecelik kuramı burada da devreye girmektedir. Hayata bakışımız tamamen algılamalarımız ile ilgilidir. Duyu organlarımızda algılamalarının beynimizde nasıl kodlandığıyla ilgilidir. Çocuklara değişik şekiller gösterildiğinde hepsinin şekillere farklı imgeler yüklediğini görmekteyiz. vs. Kümülüs bulutlarına bakıldığında veya bir resme baktığımızda hep farklı algılamalar çıkmaktadır. Bunu şöyle açabiliriz: Bir nesneye bakıp ta o nesnenin farklı algılanması, tamamen insanların farklı öğrenme geçmişiyle ve potansiyeli ile olmaktadır.

6.KISSA –PLANLI ÇALIŞMANIN ÖNEMİ

Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler elinden büyük işler gelmeyenlerdir.” Eflatun

Zamanın etkin ve verimli bir biçimde kullanılması konusunda zaman zaman kurslar düzenleyen bir uzman işte bu kurslardan birinde, çoğu gözde mesleklerde çalışan kursiyerlerine:

“Hadi, küçük bir sınav yapalım.” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş:

“Kavanoz doldu mu?” Sınıftaki herkes,

“Evet, doldu.” yanıtını vermiş.

“Demek doldu.” demiş hoca. Hemen eğilip bir kap dolusu küçük çakıl taşları çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş kursiyerlerine:

“Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler,

“Hayır, tam da dolmuş sayılmaz” demişler.

“Aferin” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir kap dolusu kum çıkartmış. Kumu kaya parçaları ve küçük taşların arasındaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar dökmüş. Ve sormuş yeniden:

“Kavanoz doldu mu?”

“Hayır, dolmadı!” diye bağırmış kursiyerlerine. Yine “Aferin” demiş hoca. Bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış. Sormuş:

“Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız?” Atılgan bir kursiyer hemen fırlamış: “Şu dersi çıkarttık. Günlük iş programınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabilirsiniz.”

“Hayır” demiş öğretmen. “Çıkartılması gereken asıl ders şu: Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız. Ve tabii, herkesin kendi kendisine şu soruyu mu sormalıdır: 

       “Çocuk eğitiminde büyük taş parçaları hangileri? Onları ilk iş olarak kavanoza koyuyor muyuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarıda mı bırakıyoruz?” 

Çocuk eğitilirken daima seçenekler verilmeli ve tercihinin muhtemel sonuçları incelenmelidir. Planlama da, öncelik sırasında yapılacak yanlışların hayatta geri dönülmeyecek sonuçları olması, farklı manevralar yaptırması ne kadar hayal kırıklığı yaratıcıdır değil mi?(şaşmaz) 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593