HAKAN ŞAŞMAZ


ÇOCUKTA BEYİN &ZEKA GELİŞİMİ VE HER YÖNÜYLE ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ “EMPATİK HİKAYELER VE EĞİTİME BAKIŞ AÇISI(44)


       O kadar çok para vermişti ki avukata, Zengo'yu kurtarmalıydı o.
Mahkeme uzun sürdü. Sonunda sıra avukatın Zengo'yu savunmasına geldi. Ne olacaksa işte bu oturumda olacaktı.
       On süngülü candarmanın arasında mahkemeye gelen elleri kelepçeli Zengo'ya kalabalıktan çok kişi bağırıyordu.
-Geber Zengo!-İpe, ipe Zengo!
      Mahkeme salonuna girerken, Zengo'nun bileklerindeki kelepçeyi çözdüler. Zengo, iki candarmanın arasında mahkeme salonuna girdi.
Söz savunmanın. Avukat ayağa kalktı, öksürdü. Titrek, korkulu bir öksürüktü bu. Zengo'nun savunulacak bir yanı yoktu. Bütün suçları, tanıklarıyla, kanıtlarıyla ortadaydı. Yalnız bilineni yirmi cana kıymıştı. Daha bilinmeyeni kim bilir ne kadardı? Avukat, bir kurtuluş umudu olarak Zengo'nun deli olduğunu ileri sürmüş, ama tıbbi gözlem altına alınan Zengo'nun deli olmadığı doktor raporuyla anlaşılmıştı. Avukatın, Zengo'yu savunacak gerçekten bir sözü yoktu. Cüppe kolunun bol yeni içinde kaybolan elini önce yargıca, sonra 

 Zengo'ya çevirdi.Söze başladı.
    “-Pek muhterem reisim ve pek muhterem yüksek mahkeme heyeti. Müvekkilim masumdur. O'nun masumiyetini anlamak için temiz nasiyesine, şefkatle bakan gözlerine bir nazar atfetmek kafidir sanırım. Yüksek mahkemenizden rica ederim. Sanık mevkiinde bulunan müvekkilime dikkatle bakınız. Kendisine isnad edilen bunca suç, bu masum, bu temiz, bu açık çehreden memun edilebilir mi? Hayır.Edilemez!”
     Avukat heyecanla konuşuyordu. Bu konuşması bir saat sürdü.

        Konuşurken sesini bir alçaltıp bir yükselterek harp telleri gibi titretiyor, bir hızlanıp bir yavaşlıyordu. Ama bütün çabası boşa gitmişti. Sözlerinin hiçbiri, ne yargıçlarda, ne dinleyicilerde olumlu bir etki yaptı. Nasıl olsa Zengo'yu kurtaramayacağını bilen avukat, hiç olmazsa sanıktan aldığı parayı hak etmek için konuşmuştu. Yalnız bir kişi, avukatın sözlerinden büyük bir üzüntü duymuştu. Ağlıyordu.                                 

      Bu adam, Zengo'ydu. Alnındaki fincan iriliğindeki gözü yaşarmıştı. Avukatına bakarken gülümsemeye çalışıyordu. Mahkeme karar için bir ay ileriye atıldı.
      Zengo, salondan çıkınca avukatının elini öptü. Bütün hayatında, kendisine iyi diyen bir kişi bu avukattı. Hapishaneden avukatına beş bin lira daha gönderdi. Daha önce de çok para vermişti.
Helal olsun, böyle avukata helal olsun. diyordu.
       Yargıç kararını bildirdi. İdam! Zengo, avukatına gülümsüyordu. Hapishaneden avukatına ikinci kez beş bin lira daha gönderdi. Karar Yargıtaydan geldi: İdam onaylanmıştı. -Helal olsun, böyle avukata, helal olsun... diyordu Zengo.
İdam kararı Meclis'te onaylandı. Zengo, gülüyordu, sevinçliydi.       

       Zengo, bütün parasını avukatına bıraktı.İdam sehpasına götürülmek için hücresinden alınırken Zengo:
-Helal olsun, böyle avukata, helal olsun...-- diye söyleniyor, gülümsüyordu.”
 

Şimdi ne düşünüyorsunuz? Aileler aslında çocuk yetiştirmenin öneminin farkında olmayarak, bilinçsizce topluma Zengolar kazandırmaktalar. Yukarıdaki hikaye aslında biraz abartılı da olsa çocuk yetiştirirken yapılan hatalara değinmekte ve bu hatalar adeta bir canavar yaratmaktadır. Türk toplumunun genel yapısına bakacak olursak acaba evlenen çiftler gerçekten bilinçli mi? Acaba onların da desteğe ihtiyacı yok mudur? Toplumun en küçük kurumu aile ise, aileler bilinçlendirilebiliyor mu?

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593