Orman yanginlarinin ardindan sel felaketini yasadik.
Can ve mal kaybimiz artarak devam etti.
Hâlâ da devam ediyor.
Beraberinde su tartismaya tanik olduk...
Cografya kaderimiz mi?
Karadeniz’de yasayanlar iyi bilir, her saganakta sel veya su taskini endisesi duyariz. Ister istemez ünlü Islam bilgini Ibni Haldun’a atfedilen “Cografya kaderdir” deyisi aklimiza gelir.
Oysa Ibni Haldun Mukaddime adli eserinde cografyanin insan üzerinde etkilerini ele alirken öyle bir çogunun anladigi gibi “kaderci” ve teslimiyetçi bir anlayis öne sürmez.
Aksine cografyanin insan üzerindeki etkilerini siyasi ve fiziki açidan derinlemesine inceler, zaman ve mekân ötesi bir tespit gerçeklestirir.
“Yasadigi yerin havasi, nemi insan sagligina etki eder” diyen bilgin, “Siyasi mekanizmanin düzgünlügü ya da bozuklugu da insan hayatinin tüm akisini etkiler” der.
Ibni Haldun’un bu sözünü hem politika açisindan ele almak gereklidir hem de cografi kosullar açisindan...
Eserleri ve yasamiyla Ibni Haldun, modern tarih aktariciliginin, sosyolojinin ve iktisadin öncüleri arasinda yer alir. Yalana, abartiya ve yaranmaya dayanan dönemin tarih aktariciligi yerine, "bilime dayanan tarih” anlayisini getiren kisidir ki onun tarihçiliginde kadere ve safsataya yer yoktur.
Karadeniz Cografyasi
Her mevsim yagislidir ancak yazin denizden gelen termik özellikler nedeniyle son dönemde yagislarin su taskinlarina ve sellere dönüstügü bir iklim tipinden söz ediyoruz.
“Son dönemde!” diyoruz...
Çünkü bu süreç “küresel isinma” yaninda yasadigimiz cografyayi bizzat kendi ellerimizle tahrip ettigimiz gerçegini de içermektedir...
Hangi tahribattan söz ediyoruz?
Öncelikle HES’lerden, borulara soktugumuz akarsulardan...
Maden arama gerekçesiyle kesip yok ettigimiz ormanlardan söz ediyoruz.
Daha önceki yillarda istisnai bir durum olan sel felaketinin artik her yil yasanmakta olduguna dikkat edersek, cografyanin kaderini kendi ellerimizle nasil katlettigimizi daha iyi anlariz.
Tartisilan konu HES ile ilgili...
Regülatör kapaklarinin patlayip patlamadigi, bu düzeneklerde çok miktarda su tutulup sel ve taskinlara neden olup olmadigi tartisilmaktadir.
HES (Hidro Elektrik Santrali), akarsulari normal yatagindan kopararak borulara sokmustur. Suyun debisini ayarlamak için dag egiminin tiraslandigi bilinmektedir. Dogaya aykiri her müdahale gibi, HES’ler de dogal felakete davetiye çikarmaktadir.
Bu tür uygulamalar, akarsu yatagina insaat yapmak gibidir, sakincalidir...
Onlarca canin sel sulari altinda can verdigi Bozkurt ilçesine akan derenin HES’i, EPDK tarafindan 49 yilligina bir elektrik üretim firmasina verilmistir.
Akarsu yatagina kurulan kenti bir felakete karsi korumak yerine, felaketin boyutlarini büyütmek için ne gerekirse yapilmis sanki...
Facia “Geliyorum!” demis.
Ünye ve Fatsa’da da durum çok farkli degil.
Maden arama bahanesiyle kesilen agaçlar, kuruyan göller ve çöllesen daglar...
Sonuç:
Önüne ne gelirse alip götüren bir sel görüntüsü.
Zaten ince olan toprak tabakasinin heyelanlarla iyice topraksiz hale gelmesi..
Yagisi ve yesilligi bol olan bir cografyanin yoksullasmasi!
(Sel öyle yaparsan, doga da böyle yapar iste! Cografyanin kader olmasi böyle bir durum olsa gerek...)
Emperyalist Ekonomizm
Ibni Haldun’la basladik, O’nunla bitirelim.
Ibni Haldun, “Cografya Kaderdir” adiyla basilan eserinde "Adaletsizlik medeniyeti mahveder." diyor.
Neden sicak ve soguk iklimler her cihetten “geri” kalmisken, iklim kosullari iliman olan Bati medeniyetleri gelismistir? Gonçarov’un Oblomov adli eserinde de ayni konuya deginilir: “Bati’da hayaller gerçeklestirmek için kurulur, Dogu’da ise gerçeklerden kaçmak için!”
Bakin Diyanet isleri Baskani sel felaketiyle ilgili ne diyor?
“Bize düsen Allah’in takdirine riza göstermektir.”
Ya tedbir, ya akil.
Onlara ne oldu?
Ne yapmamiz isteniyor?
Basimiza gelen felaketleri kabullenecegiz, yapilan akil disi uygulamalara ses çikarmayacagiz.
Ibni Haldun’un sözünü ettig adaletsizligin yaratilmasinda en büyük etken emperyalist ülkelerin çikar hesaplaridir, vahsi kapitalizmdir, kâr hirsidir...
Cografyanin bu kaderi yenmesinin önündeki tek engel bunlardir...


