Yeni Zelanda'da yapilan son seçimden, Isçi Partisi lideri Basbakan Ardern, oylarin yüzde 49'unu alarak zaferle çikti.
Isçi Partisi, Ardern liderliginde, son 50 yildaki en büyük basariyi yakalayarak 120 kisilik parlamentoda 64 milletvekilligi kazandi.
(1996'dan bu yana hiçbir parti parlamentoda salt çogunluk kazanamamisti.)
Seçim sonrasi yaptigi konusmasina,
Yeni Zelanda yerlileri Maori'lerin diliyle baslayan Ardern, dünyadaki büyük tehlikeye dikkat çekti:
"Dünya artan bir sekilde kutuplasarak gitgide, bir digerinin bakis açisini anlama kabiliyetinin yittigi bir yer haline geldi. Umarim bu seçimle Yeni Zelandalilar bizim böyle olmadigimizi gösterdi..."
dedi.
Konusmasinda baska nelere dikkat çekti?..
Küresel isinmaya karsi daha fazla politika üretme sözü verdi...
Dezavantajli okullara daha fazla destek saglanacagini söyledi...
Yüksek gelirlilere daha fazla vergi yüklenecegini ve sosyal bir devlet olmanin gereginin çok daha iyi yerine getirilecegini belirtti...
Sonuç sürpriz mi? Hayir...
Biliyorsunuz, Jacinda Ardern geçen yil bir irkçinin camilere düzenledigi ve 51 müslümanin yasamini yitirdigi saldirida sergiledigi tavirla tüm dünyanin sayginligini kazanmisti.
Yeni Zelanda, onun liderliginde, küresel korana virüs salginini en iyi atlatan ülke oldu.
(Uzun zamandir 0 vaka sayisi ve su ana kadar sadece 25 ölüm.)
Gelin simdi de bir karsilastirma yapalim:
Jacinda Ardern'in sarayi, saraylari yok...
Basbakan olmadan önce nasil yasiyorsa, o yasantiyi sürdürüyor; sade bir evi var ve her Yeni Zelandali gibi evinden isine, isinden evine arabasi ya da kitle ulasim araçlari ile gidip dönüyor...
Önünde arkasinda onlarca konvoyluk koruma arabalari, kosturan korumalari yok...
Hatta, nasil korundugu sorusunu, evinin minik bahçe çitini gösterip
"iste korumam!.."
diyerek yanitliyor...
Çocugunu dogurmak için hastaneye kendi arabasiyla gidiyor !.
Dogum sonrasi özel bir oda yerine bir odayi dört kisinin paylastigi kogusu tercih ediyor, sonra da yine kendi arabasiyla evine ve alti haftalik dogum izni bitmeden de isine dönüyor...
Uçagi, uçaklari yok...
Birlesmis Milletler toplantisina bile emzikteki bebegini de yanina alarak tarifeli seferle, ekonomi bölümünde gitmeyi tercih ediyor...
Örnek olmak için, önce kendinin sonra da tüm bakan ve milletvekillerinin maasini düsürüyor...
Öte yanda, asgari ücreti olabilecek en yüksek düzeye çikariyor, sosyal yardimlari artiriyor.
Devlet okullarina bütçeden ayrilan payi yükseltiyor...
"Eyy!.." diye hitap etmek bir yana,kararliligini incelik ve zerafeti ile sergiliyor, yalnizca komsularinin degil, tüm dünyanin sayginligini kazaniyor...
Kutuplastirici liderlik yerine, birlestirici dili tercih ediyor...
Geçen yil ki terör saldirisi sonrasi yasamini yitirenler ve müslümanlar için:
"Yeni Zelanda bizim evimiz,onlar biziz..." diyor...
Müslüman ve diger göçmen topluluklari, toplumun temel parçasi olarak gördügünü yalniz sözle degil, tavir ve kararlariyla da kanitliyor.
"Biz 200'den fazla etnik kimligi içeren, 160 dilin konusuldugu onurlu bir ülkeyiz..."
diyerek ülkesindeki bu birliktelikle gurur duyuyor...
Beyazlarin üstünlügünü savunanlara:
"Bizi seçmis olabilirsiniz ama biz sizi tümden reddediyor ve kiniyoruz..."
diye sesleniyor ve tüm dünyaya su mesaji veriyor:
"Biz, çogulculuk, nezaket ve sefkatle bu ülkeyi bizimle paylasanlar için bir yuvayi, ihtiyaç duyanlar için bir siginagi temsil ediyoruz..."
Yeni Zelanda yerlilerini ülkenin gerçek sahipleri olarak görüp, en genis olanaklara sahip olmalari için gerekli yasalari çikariyor...
Kizinin adini bile Maori dilinde koyuyor:
Neve Te Aroha (Aydinlik Sevgi)
(Seçim sonrasi ilk konusmasina Maori diliyle yapiyor...)
Halkina hep dogrulari söylüyor.
Seçim öncesi ana muhalefet lideriyle birlikte çiktiklari canli yayinda,
moderatörün sordugu,
“esrar kullanip kullanmadigi”
sorusuna oy kaygusunu düsünmeksizin
"evet kullandim, uzun zaman önce..."
diye dürüstçe yanit veriyor...
Bir gazetecinin (Cris Urquhary)
tanimlamasina yürekten katiliyorum:
"Jacinda Ardern, bilge olmak için
yasli olmak gerekmedigini gösterdi..."
Karsilastirma yaptigimizda nasil?...
Bizim için hiç de yabanci degil!..
Öyle degil mi?!..
Sevgiyle...
(Muammer Toprakçi’ya tesekkürler..)


