Tarimin ekonomi geneline etkileri ve katkilari düsünüldügünde, ekonomik kalkinma, yoksullugun azaltilmasi, gida güvenligi, gida güvencesi ve çevresel sürdürülebilirlik akla gelmektedir. Böylesine karmasik bir yapi, sorunlari iyilestirmeye yönelik olarak tasarlanacak politikalarin kapsayici olmasinin yani sira, ayni zamanda somut ve hayata geçirilebilir olmasini da gerektirmektedir.
Türkiye’nin tarim ve gida sektörleri için hem üretim tarafinda hem de küresel olarak rekabetçi bir sektörün olusumunda önemli bir potansiyeli bulunmakta ancak bu potansiyel yeteri kadar degerlendirilememektedir. Tarim ve Orman Bakanligi’nin 2023 yilina yönelik koymus oldugu 150 milyar dolarlik üretim ve 40 milyar dolarlik ihracat boyutuna erisebilme yolunda Türkiye için temel hedef, ülke politikalarinda stratejik olarak konumlandirilmis ve önceliklendirilmis bir tarim ve gida sektörü olmalidir.
Yasanan ekonomik, kurumsal, sosyal, hukuki, çevresel ve kültürel sorunlarin sonucu olarak deger zinciri boyunca üreticiden tüketiciye kadar yer alan paydaslarin durumlarinin iyilestirilmesine yönelik entegre ve bütüncül, kapsayici ve kalici çözümlere ihtiyaç duyulmaktadir. Bunlarin gerçeklesmesi için de mikro-mezo-makro ölçekte ve kisa-orta-uzun vadeli yol haritalarinin çikartilmasi; Türkiye’nin cografi ve iklimsel avantajlarindan yararlanma; yüksek teknoloji kullanimi; seçilen ürünlerde lider olup katma degerin ülke içinde yaratilmasi gerekmektedir.
Doga ve iklim dostu üretime ihtiyaç var
Küresel olarak basdöndürücü gelismelerin yasandigi bu dönemde ülkeler arasi yogun rekabet de eklenince tarim ve gida sektörleri gündemin üst siralarina yerlesmektedir. Karsi karsiya kalinan sorunlar aslinda hemen her ülke için geçerlidir. Küresel olarak tarimda nüfus yaslanmakta; kirdan kente göç artmakta; gençleri sektöre çekmek zorlasmakta; teknoloji sirketleri tarim ve gida sektörlerine kayitsiz kalmasa da yatirim sermayesi ayni ilgiyi göstermemekte; iklim degisikliginin etkileri bariz olarak ortaya çikmakta; degisen tüketici profili, nüfus ve talep baskisi sebebiyle gida arzinin hem güvenligi hem de güvencesi ile ilgili sorunlar ön plana çikmakta; doga ve iklim dostu, sürdürülebilir tarimsal üretime ihtiyaç duyulmakta; üretim sistemlerinin degismesi ile birlikte biyoçesitlilik kaybi belirmekte ve hem üreticinin hem de tüketicinin gelir ve refah kaygilari hükümetler üzerinde baski yaratmaktadir. Ilave olarak, tüm sektörler iyi yetismis beseri sermayeyi kendi bünyelerine çekmek istemekte ve özellikle tarim sektörü bu alanda zorlanmaktadir. Ülkeler bu sorunlara yönelik olarak tasarlamis ve uygulamis olduklari politikalar çerçevesinde kurumlarinin etkin bir sekilde çalismasini sagladiklarinda rekabetçi bir tarim ve gida sektörüne sahip olabilmektedirler.
Yapisal sorunlari çözmede zayif kaliniyor.
Türkiye tarimsal üretimde yüksek bir potansiyele sahip olmakla beraber yapisal problemlerine somut çözümler getirmekte zayif kalmaktadir. Özellikle ekonomi genelinde yasanan kirilganliklar tarim sektörüne de kuvvetli sekilde yansimakta ve uzun vadeli etkisi olacak kalici çözümlerin hayata geçirilmesi daha da önem kazanmaktadir.
Kisa vadeli ve palyatif politikalarin maliyeti uzun vadeli planlardan daha fazla olmaktadir; nihayetinde, aksaklik olan parçalara yapilan yatirim uzun vadeli yapisal sorunlari çözmede yetersiz kalmaktadir. Bu sebeplerle, Türkiye özelinde sektörde istikrari saglama amaçli olarak kisa vadeden orta ve uzun vadeli planlamaya geçmek; sektördeki temel yapisal sorunlari çözme amaçli güncel veriye dayali detayli planlari çalismak; yapisal sorunlara çözüm getirmek ve firsatlari degerlendirmek çok daha verimli sonuçlar doguracaktir.
Çok hizli bir sekilde degisen ve gelisen küresel düzende ülkemizin bu degisimin hangi noktasinda yer alacagina karar verilmesi ve sadece fiziksel ve rakamsal büyüklük olarak degil, rekabet açisindan da üst siralarda nasil yer alacaginin tasarlanmasi büyük önem tasimaktadir.
Hedeflere ulasmak için kamunun liderligi gerekiyor.
Unutulmamasi gerekir ki, kötü kurgulanmis politikalar, önerilerin deger zincirinde yer alan paydaslar tarafinda benimsenme ve hayata geçirilme sürecini yavaslatacaktir. Konulan hedeflere ulasmada öncelikle kamu tarafinda kuvvetli liderlik gerekmektedir. Kamu, politikalarin hayata geçme sürecine yönelik kapasiteyi ve bunu saglayacak organizasyonlarin ortaya çikmasi için gerekli kurumsal çerçeveyi olusturmalidir. Ekonomik, politik, sosyal ve ekolojik olarak degisen bir dünyada tarim ve gida sektörlerinin gelismesi ve kalkinmasi için kamu, sanayi, akademi, üretici örgütleri, sivil toplum kuruluslari ve özel sektörün de sürece katkida bulunmasi gerekecektir. Sürdürülebilir bir tarimsal üretim için hem dogal kaynaklarin korunmasi hem de beseri sermayeye sahip çikilmasi ve yatirim yapilmasi zorunludur. Tarim-Gida Sektörü deger zinciri içinde yer alan kurumlarin koordineli bir sekilde çalismasi, hedeflere ulasmada önemli bir araç olacaktir.
Saygilarimla


