MUHAMMED SIDDIK ÖZ

Tarih: 13.12.2024 09:00

Dünya Bizden Sorulur!.. Hükmetmek ve Yönetmek !..

Facebook Twitter Linked-in

 

Değerli Okuyucular,15 Kasım 2024 Cuma günkü "Neysek O" başlıklı yazımızda merhum Profesör Osman Öztürk'ün Kulluk adlı kitabından bir bölümü sizlere sunmuştum. Bu defa aynı kitabın bir başka bölümünü istifadelerinize sunmak istiyorum.

                                                    

Biz müslümanlar olarak dünya insanlığının yönetimi ile vazifeliyiz ve bütün insanlık bizden sorulur. Dolayısıyla sürü değil, çobanız. Bu vazifemizin gerekleri ne ise o uğurda; sabır, sebat, azim, ilim, amel ve ihlasla yürürüz.

  İdare etmek ve idareye talip olmak manasına gelen Siyaseti yaparız.  Ancak bunu yaparken de dini sınırları da kollarız. Dünyevi maksatlarla söz sahibi olmak için her yolu mubah sayan Politika dan ve Politikacılardan uzak dururuz.                                                           

Buna karşılık Kur'an'ı Kerim'e baktığımızda Muhammed aleyhisselamın ümmetinin bütün insanlık için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmet olduğu gerçeği ile karşılaşıyoruz. Burada bütün insanlık için  "emri bil mağruf ve nehyi anil munker" kalıpları (İyiliği emretme ve kötülüğü nehy etme/yok etme) anahtar ifadeler durumundadırlar.  Yani Müslümanlar bütün insanlığa doğruları ve yanlışları öğretmek ve emretme ile vazifelidirler. Bu ise yönetilen olarak değil, yönetenler olarak ifa edilebilecek bir görevdir.  Osmanlı Cihan Hakimiyeti Mefkuresi ayni pınardan kaynaklanmıyor mu idi? Bütün bunlar dünya bizden sorulur inancının tabii bir neticesi olarak ortaya çıkmıştı. Gittiği ve fethettiği yerlerin maddi- manevi servetine el koymak yani sömürmek de işin içinde olmadığına göre bu külfete başka maksatla katlanmak mümkün değildi. İşte bunun adı SİYASET Yani HÜKMETMEK VE YÖNETMEK.  Zulümsüz ve sömürüsüz idare, yani SİYASET. Bunun için diyoruz ki siyaset bizim, Politika PRENSİP ve sınır tanımayanların yolu.   Bizim siyaset anlayışımızda hedefin meşruiyeti kadar vasıtanın meşruiyeti de önemlidir. Bir başka deyişle gayenin meşru oluşu, buna ulaşmak için her vasıtayı kullanmayı meşru hale getirmez. Yani siyaset yapma iddiasında olanlar Politika yapanların izinden yürüyemezler. Siyasetçi Politika yapmayacaktır. Siyasetçilerin hareket noktası; Allah’ın rızası, Politikacınınki ise hırs tatminidir.                                                     Müslüman her vesileyle olduğu gibi Siyaset vasıtası ile de iyilik ve doğrunun takipçisidir. Allah'ımız dünyaya iyilerin sahip çıkmasını istemektedir. Dünyaya sahip çıkmanın yolu da Siyasetten geçmektedir. O halde Müslümanlar önce yaşadıkları ülkeyi sonra da bütün dünyayı yönetmek durumundadır. Bu onlara Allah'ın verdiği bir vazifedir.  İdare boşluk kabul etmez. Siz ihmalkar davranırsanız birileri öne atılır, biraz Demagoji, biraz zulüm, biraz sahtekarlık ve biraz da Münafıklıkla sizi Politikacı olarak yönetir.

İşin diğer bir tarafı ise; siyaset olarak ve Siyaset yapacağım diyerek ortaya çıkanların bir müddet sonra Politikaya kaymaları hadisesidir. Bunun sonucu bölünmek, parçalanmak, güç ve maneviyat kaybı, sonra da erimek, bitmektir. Siyasetçiyi bekleyen en büyük tehlike de budur. Siyaset belirli prensiplere bağlı olarak yapılması gerektiğinden zordur. Siyasetçi bu işi ölçüler içersinde yapmaya çalışırken zorlanır ve imtihan olunur, sabır sebat göstermeli hedef ve vasıta meşruiyerti prensibinden taviz vermemeli.  İşin gereğini yerine getirdikten sonra da takdire boyun eğmesini bilmelidir. Hoşa gitmeyen tecelliler Siyaset yerine Politika yapmaya sebep olmamalıdır.       


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —