Erguvan Agacinin anavatani Kuzey Amerika, Akdeniz havzasi ve Bati Asya iken; Türkiye’de Marmara ve Ege bölgesinde çok yaygindir
Kelimelerin kökenine baktigimizda hemen hepsi Akadçada mor rengi ifade eden “argamannu” sözcügüne denk gelir. Bu söz Aramiceye “argavana” diye geçmistir. Aramice’den Arapçaya “ercuvani” ve oradan da günümüz Türkçesinde erguvan halini almistir, bundan baska “deliboynuz”, “selecek” ve “zazalak” diye de bilinir (Kaynak: Mamikoglu, 2007, 224 –Etimoloji Türkçe
Hiristiyan inanisina göre meshur “Son Aksam Yemegi”nden sonra Hz. Isa’yi 30 gümüs lira karsiliginda sikayet ederek ona ihanet eden ve sonradan pisman olan Isa’nin havarisi Yahuda’nin kendini bu agaca astigi bilinir.
Bu olaydan sonra efsaneye göre beyaz olan erguvan çiçekleri utançtan kirmiziya dönüsür. Bu nedenle Erguvan agacinin Ingilizcedeki adi Judas Tree‘dir (Yahuda’nin Agaci).
Roma imparatorlugu döneminde erguvan rengi, kararliligin, gücün ve imparatorlugun rengi idi. Erguvan rengi dogal yollarla üretilebilecek en zor renk oldugu için sadece asiller giyerdi. Imparator disinda hiç kimsenin mor pelerini yoktu. O nedenle erguvan çiçegine Bizans Çiçegi de denir.
Yine Incil’e göre Hz. Isa çarmiha gerilmeden önce Romali askerler tarafindan üzerine erguvani elbiseler giydirilmistir. Romali askerler Hz. Isa’nin gögsüne “Yahudilerin Krali” yaftasini asmadan önce onunla alay etmek için erguvan giydirmislerdir, çiçekler Isa Peygamber’in gözyaslarini temsil eder (Kaynak: Zencirkiran, 2012, 205).
Yahuda ise olanlardan pismandir. Aldigi otuz gümüsü bas kahinlere geri götürerek, “Ben suçsuz birini ele vermekle günah isledim” der. Bas kahinlerin orali olmadigini gören Yahuda, paralari tapinagin içine firlatarak oradan ayrilir ve kendini bir agaca asar.
Diger yandan, Islam inancinda ise Yahuda, Hz. Isa’nin sekline büründürülmüs ve Isa yerine çarmiha gerilmistir, bu olmadan önce de erguvani renkte bir elbise giydirilmistir (Dogruyol, 2004, 58). Bir diger yandan, “Utancindan mosmor oldu” deyisi bu olayla baglantilidir.. Bugün bazi dillerde Yehuda sözcügü “kötü adam- hainlik” anlamina gelmektedir
Osmanlida Erguvan
Osmanli’da ise Erguvan moru Hürrem Sultan’in en sevdigi renk olarak bilinir. Erguvan, Istanbul’u, özellikle de Istanbul Bogazini bahar aylarinda kendine has mor rengine büründürdügünden Istanbul’un simgesi sayilir.
Erguvan, ayrica yüzyillar boyu Bursa sehrinin de simgesi olmustur. Osmanli Sultani Yildirim Bayezit’in damadi Emir Sultan’in her yil Bursa’da müritleriyle bulusmasi gelenegi günümüzde de sürdürülmeye devam etmektedir.
Osmanli sultanlarinin da erguvan agacini sevdikleri bilinir. 1ci Mahmut, 1735 yilinda Izmit, Karamürsel kazalari naiblerine gönderdigi bir ferman ile saray bahçesine dikilmek üzere ‘çinar, disbudak, ihlamur ve ergavan [erguvan] ve ahlat’ agaci gönderilmesini buyurmustur.
Bizans Çiçegi
Erguvan, Istanbul bogazini bahar aylarinda mor renge büründürür. Erguvan moru Bizans hükümdarlarinin kiyafetlerinde kullanilan bir renktir. Dogal yollarla üretilen en zor renk oldugu için, bir zenginlik ve güç belirtisiydi; imparator disinda hiç kimse mor pelerin takamazdi. Kendiliginden yetisen erguvanlar, Nisan ayi ortalarindan Mayis ortalarina kadar, çiçekleri ile Istanbul Bogazinin süslerler. Istanbul’un kokusunun ihlamur, renginin erguvan agaçlarindan aldigi bilinir.
Bogaziçinin iki yanindaki erguvan agaçlari en güzel vapurla yapilan seyahatlerde görülebilir. Yogun olarak Asiyan mezarliginda, Rumeli Hisarinin saginda ve solunda görülmektedir. Rumelihisari, Yildiz Korusu, Emirgan Korusu, Eyüp (Pierre Loti) yamaçlarinda da erguvanlarin görülebilecegi yerlerdir.
EDEBIYATTA ERGUVAN
Asiyan mezarliginda kabri olan Istanbul asigi edebiyat ustalari Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpinar’in birbirlerinin ayakucunda yatarlar ve kabirlerinin etrafinda erguvan agaçlari vardir, Asiyana her çikisimda bu insanlarin ve biraz ileride bulunan Orhan Veli’nin mezarina ugrarim.
Beklemem fecrini leylaklar açan nisanin,
Özlemem vaktini dag dag kizaran erguvanin.
Her sabah baska bahar olsa da ben uslandim,
Ugramam bahçelerin semtine gülden yandim.”
dizeleriyle Yahya Kemal de bahçelerden uzak geçen bir ömrün hüznünü ve Bogaz yamaçlarinda erguvanlari böyle anlatir..
Ahmet Hamdi Tanpinar:
''Gülden sonra bayrami yapilacak bir çiçek varsa, o da erguvan olmalidir! Der
”Düsünceli yürürken bir yol dönemecinde
Çikacak önümüze beyaz dallarla bahar…
Hatirlatacak bize sen çocuklugumuzu,
Erguvanli bir bahçe, mor salkimli bir duvar”
dizeleriyle erguvani resmeder Ziya Osman Saba
Ahmet Hasim, siirine erguvani söyle yansitir:
Gün bitti.
Agaçta nese söndü.
Dallar ates oldu.
Kus da yakut.
Yaprakla kusun pariltisindan
Havzin suyu erguvana döndü.
Orhan Veli
Ave Maria”da asaleti isaret ederek bu çiçekten söz eder:
Ve gemisinde Kleopatra
Neden yine kaynasti havalar?
Saadet mi getiriyor rüzgâr
Dolarak erguvan atlaslara?
Hilmi Yavuz’un erguvan siiri:
Kim bilir ki dün’dür, ölgündür kalbimiz
Yollarsa her zaman biraz küskündür
Yokuslarda ve inislerde...
Zamandir seni sardigim kumas
Bekledin örtünsün ki yavas yavas..
Erguvandin, kayboldun dile gelislerde.”
Orhan Okay, Istanbul, özellikle Bogaziçi ile ilgili duygu, düsünce ve hatiralarini dile getirdigi “Bogaziçi Hâlâ Güzel” baslikli bir yazisinda :
‘Eski Istanbullular, özellikle Bogaziçi sakinleri cemrelere, nevruza dikkat etseler de asil baharin geldigine erguvanlarin çiçek açmasiyla kani olurlardi.
Görülmektedir ki erguvan kelimesi farkli kültürler araciligiyla degisik isimler almistir ve genis bir tarih yelpazesine sahiptir.
Erguvan'nin renginin birçok seye ilham vermistir birçok sokak ismine, birçok kitaba, bir otobüs firmasina, mekana, sairlere, ressamlara ilham vermis erguvan agacinin çiçegi.
Kabus Satosu ve Sahika kitaplarinin da yazari Ingiliz yazar A. J. Cronin Erguvan Agaci diye gençlik yillarimda okudugum ask romani, türünde bir de kitabi vardir.
Cronin Erguvan Agaci kitabinda, gençlik zamaninda yapilan bir hatanin, üzerinden geçen yillarin sonunda duyulan pismanligi anlatir.
Divan Edebiyatinda Erguvan
Eyledi sermden görince yüzün
Çehresin reng-i ergavâna gonca
Açiklamasi: Gonca senin yüzünü görünce, çehresi utancindan erguvan rengine döndü.” (Hayâlî K13/13)
Kaslarin zerd olsa n’ola ey yanagi ergavân
Sehlere âdetdür altun tozlu olmak çün kemân
(Sunî, G-136/1)
Açiklamasi: Ey yanagi erguvan, kaslarin sari olsa ne olur, çünkü sahlarin kaslarinin altin tozlu olmasi bir adettir
Sitânun siddeti te’sîr ider mi rind-i mey-hâra
Isâl-i pembedür berf ü sarâb-i ergavân âtes
(Nev’î, G-198/4)
Açiklamasi: Sürekli bir sekilde içki içene kisin siddeti hiç etki eder mi? Çünkü yagan kar o kisi için sicak bir pamuk, erguvan sarabi da ates gibi gelir
Her tarafdan su’le-sâz oldi nihâl-i ergavân
Bâga âtes düsdi sandi eyledi bülbül figân
(Nev’î, M/1)
Açiklamasi: Ilkbaharin gelmesiyle birlikte açan erguvan agaci sanki her tarafa alev saçmaktadir. Bu manzarayi gören bülbül baga âtes düstügünü sanir ve feryat etmeye baslar
Ergavânî câmeni görüp n’ola kan aglasam
Yarasur âb-i revâna karsu zîrâ ergavân
(Bâkî G-390/2)
Açiklamasi: Sevgilim senin erguvan renkli elbiseni görüp de kan aglasam ne olur? Çünkü akarsuya karsi yetisen 10 erguvan yarasir.” diyerek sevgilinin giydigi elbise ile erguvan, sairin döktügü göz yasi ile de akar su arasinda güzel bir bag olusturmustur
Eski Türklerde Erguvan
Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Saman dininde samanlarin hastaliktan korunmak ve kötü ruhlari def etmek için erguvanlari kullandiklarini görmekteyiz.
Ayrica Amerikan yerli kabilelerinden Kiyovalar (Kiyi Ovalilar) ki bunlarda Orta Asyadan göç etmis ön Türklerdir bu kisa ömürlü çiçeklerin ilk tomurcuklarini ilkbaharin kesin isareti olarak görmekteydiler. Karakisi kovup uzaklastirmanin en kestirme yolunu, erguvanlarin çiçeklenmis dallarini çadirlarinin kapisina asmakta buldular (Demirel, 2009, 1000).
Bu gelenegin Anadolu’daki adi baharin gelisi kutlamasi olan Hidrellez’i çagristirmaktadir. Anadolu’da da evlerin ana giris kapilarina agaçlardan koparilan yesil yaprakli bir dal konur. Türk kültüründe canliligini sürdüren ve baharin gelisini kutladigimiz Hidrellez gibi erguvan da adeta baharin gelisini haber veren mevsimlik bir bayramdir.
Ünye’de Erguvan
Bu asil agaç ve çiçekten birkaç tane de Ünye’de vardir. Bir tanesi Haznedar Anaokulunun bahçesinde saray duvarlarinin üstünde iki tanesi de Yüzüncü Yil Kafe’nin karsisinda Mithat Kisacikoglu Sokagin basinda ve ortasindadir.
Bu agaçlar nisan ve mayis aylarinda çiçeklerini açarak mor renkli çiçekleri ile çevreye güzellik saçarlar.
Erguvan çiçeklerinin ömrü çok kisadir en fazla iki hafta sürer sonra agaç yesil yapraklari ilke kisa kadar kalir.


