Eski bir tanidik.
Mahalle komsum, baba dostum…
Pazar yerinde karsilastik.
Bir süredir ortaliklarda yoktu.
- Nerelerdesin? Diye sordum.
Agabeyiyle birlikte Etiyopya’daymis.
- N’apiyorsun orada, dedim.
- Ayakkabi satiyorduk.
Ikimiz de, bir dönem baba meslegi olan “ayakkabi” satisiyla ugrasiyorduk, daha çok “toptanci” denen türden.
- Iyi de, Etiyopyalilar ayakkabi giymezler, dedim; bildigim kadariyla.
Plastik ayakkabiymis sattiklari. Eskiden Habes ülkesi anlaminda, Habesistan denirdi oraya. Arslanlariyla ünlü krali Haile Selasiye’den taniyorduk. 70’li yillarin ortasinda kralin ölümüne yakin büyük bir açlik felaketi yasaninca ülkede rejim de isim de degisti. Etiyopya adini aldi. Ama ülkede açlik bitmedi. Komsusu Somali, Sudan ve Çad gibi Afrika’nin en yoksul ülkeleri arasinda yerini aldi. Habesistan’dan kopan Cibuti ise, bir liman sehri olarak, daha gelismis bir yerdi…
****
Eski bir tanidik, meslektas ve baba dostuyla karsilasmak beni Afrika’ya kadar götürdü.
Ne macera ama…
Pandemiye ragmen sen deniz asiri, çöl asiri git, Etiyopya’yi bul.
Içimdeki Martin Eden kipirdadi, Jack London’in roman kahramani gibi tüm dünyayi dolasma istegim bir kere daha depresti.
- Bravo, dedim içimden…
Ekmek kavgasi da olsa, gezip dünyayi görüyorlar.
Zaten agabeyinin 90’li yillarda bir Arnavutluk macerasi vardi.
Ünye’deki lastik ayakkabi atölyesini Arnavutluk’a tasimis, orda bir süre üretim yapmisti.
Arnavutluk’ta iç çatisma baslayinca, götürdügü kaliplari bile alamadan ülkeye döndügünü hatirliyorum.
****
- Isler nasil, çalismaya ara mi verdiniz? diye sordum.
Orada da iç karisiklik çikmis.
Kabile savasi.
Bir türlü düzelmek bilmiyor Afrika’nin kara yazgisi…
Devam edip etmeyecekleri belli degil.
Etiyopya’yi daha çok siirlerden tanimistim:
Taranta Babu’ya Mektuplar
Babasinin yirmi besinci kizi
benim üçüncü karim,
gözlerim, dudaklarim
TARANTA - BABU.
Sana bu
mektubu
içine yüregimden baska bir sey komadan
yolluyorum
Roma'dan.
1935’ye Italya, fasist önderleri Musollini öncülügünde Etiyopya’yi Eritre ve Somali ile birlestirerek Italyan Dogu Afrikasi adi altinda bir sömürge yapmislardi.
Nazim’in siiri iste o dönemi anlatiyor.
Siirin bir bölümünde yasamayi söyle tanimlar Nazim…
Ve dünya öyle büyük,
öyle güzel
öyle sonsuz ki deniz kiyilari
her gece hepimiz
yan yana uzanip yaldizli kumlara
yildizli sularin
türküsünü dinleyebiliriz...
Yasamak ne güzel sey
TARANTA - BABU
yasamak ne güzel sey...
Anliyarak bir usta kitap gibi
bir sevda sarkisi gibi duyup
bir çocuk gibi sasarak
YASAMAK...
Yasamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumas dokur gibi...
Hep bir agizdan
sevinçli bir destan
okur gibi
YASAMAK..


