Evlilik, karşı cinsten iki kişinin yaşam boyu sürdürmek amacı ile kurdukları ve çeşitli sonuçları olan gerek bedensel gerek ruhsal birlikteliktir. Toplumun en küçük birimi olan aile, modern hukuk düzenlerinde koruma altına alınmış ve çitli düzenlemelere tabi tutulmuştur. Bununla beraber, evlilikte sorunlar yaşanabilir. Öyle ki kimi zaman evliliğin getirileri mutluluktan çok üzüntü ve keder olabilir. Bu durumda evliliğin sona erdirilmesi gerekebilir.
Boşanma davaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son derece yaygın görülmektedir. Boşanma davaları kendi içlerinde çok yönlü davalar olmalarının yanında boşanmanın ferîleri olan nafaka, velayet, kişisel ilişki, maddi ve manevi tazminat gibi talepler de bir o kadar kapsamlı ve çok yönlüdür.
Boşanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Genel boşanma sebeplerinden biri olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması, takdire bağlı nisbi bir boşanma sebebidir.
TMK 166/1 hükmüne göre evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Evlilik birliğinin temelinden sarılması nedeniyle boşanmanın koşullarına bakılacak olursa, öncelikle evlilik birliğinin temelinden sarsılması gerekmektedir. Buna ek olarak ortak hayatın sürdürülmesinin eşlerden beklenemez olması ve davalının, davacıdan daha ağır kusurlu olduğu itirazını ileri sürmemiş ya da ileri sürülen itirazın kabul edilmemiş olması gerekmektedir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylara Yargıtay kararlarından örnekler vermek gerekirse;
Bu örnekler arttırılabilir. Burada önemli olan somut olayda ortak hayatı sürdürmelerinin eşlerden beklenemez hale gelmiş olması ve hakimin bu yönde kanaat getirmesidir. Bu bakımdan ileri sürülen vakıaların ispat edilmesi önem arz etmektedir.