Germanic Vapuru, Kuzey Irlanda’nin Belfast sehrinde 1874 yilinda insa edildi. 1875 yilindan 1910 yilina kadar Atlantik’i defalarca kat eden Germanic yüz binlerce insani Yeni Dünya’ya tasidi. 9 Eylül 1910 günü Tanzimat Dönemi’nden itibaren çesitli isimlerle faaliyet gösteren denizcilik idarelerinin sonuncusu olan Osmanli Seyr-i Sefain Idaresi kurulacaktir. Donanma Cemiyeti’nin topladigi yardimlar ve hükümetin ayirdigi bütçe ile 1911’de Akdeniz, Bahr-i Ahmer, Derne, Gülcemal, Karadeniz, Kizilirmak, Nilüfer ve Plevne gemileri satin alindi. 25.110.60 altin liraya satin alinan Germanic Vapuru en büyük ve en pahali olanidir. Germanic/Ottawa Vapuru alindiktan sonra Istanbul’a gelip Dolmabahçe Sarayi önünde demirledi. Sultan Resad’in istegiyle gemiye annesi Gülcemal Kadinefendi’nin ismi verildi. Gemi bundan sonra Karadeniz ve Akdeniz seferlerine baslayacaktir. Temmuz 1911’de Inebolu’dan Samsun’a gitmekte olan Galiçya Vapuru, Samsun açiklarinda demirledi karantina sebebiyle yolcular gemide bekletildi. Ancak vapurda seyahat eden Ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin ileri gelenlerinden Cavid ve Naci Beyler Samsun’da karantina uygulamasi olmasina ragmen karaya çikti. Tanîn Gazetesi yazari Ahmet Serif Bey’de onlara katildi. Samsun halki da kiyidan uzakta demirleyen gemideki kisileri selamlamak ve bir seyler satabilmek için kayiklarla geminin yanina kadar gittiler. Ahmet Serif Bey ve Ittihat ve Terakki üyeleri Samsun’dan karayolu ile Ünye’ye geçecek ve burada Gülcemal’e bineceklerdir. Bu olay karantina uygulamasini delen kisilerin kolayca baska bir limanda yeniden gemiye binebildiklerini göstermektedir. Ahmet Serif Bey ve digerlerine; Samsun’dan Ünye’ye kadar olan yolun herhangi bir yerinde hastalik mikrobu bulassaydi, Ünye’de bindikleri Gülcemal Vapuru’na da bu mikrobu tasimis olacaklardi. Bu hadiseden birkaç hafta sonra Istanbul-Karadeniz hattinda 1200 küsur yolcusuyla sefere çikan Gülcemal Vapuru’nda karantinaya karsi beklenmedik bir olay yasanacakti. Gülcemal yolculari karantina uygulamasi için rutin islemlerin yapildigi yerlerden biri olan Kavak Tahaffuzhanesi’ne istimbotla ulastiklari sirada Sinop Idadisi muallimlerinden Edhem Efendi çevresine topladigi bir grup yolcu ile görevlilere tas atti. Bu protestonun sebebi kadin yolculara erkek doktorlarin ve hemsirelerin dokunacagi endisesiydi. Tahaffuzhane Doktoru Esad Beyin, kadin yolculara kadin müstahdemlerin bakacagini söylemesine ragmen yolcular sakinlesmedi. Kavak polisi bu olaya karisan basta Edhem Bey olmak üzere süpheliler hakkinda tahkikat baslatti. Adliye Naziri Necmeddin Bey, Meclis-i Mebusan Reis-i Sanisi Ahmet Mahir Efendi ve Kastamonu eski Valisi Süleyman Nazif Bey bu esnada gemide bulunan yolculardandi. 1911 yili Temmuz ayinda Samsun’da karantina uygulamasini delip karaya çikan Ahmet Serif Bey, Samsun’un sahil kasabalarini gezdikten sonra Ünye’ye geçmistir. 17 Temmuz’da Ünye’den bindigi Gülcemal Vapuru ile Trabzon’a seyahatini anlatan Tanîn yazari, geminin durumu hakkinda önemli bilgiler vermektedir. Ahmet Serif Bey, Ünye iskelesinden Cavid ve Naci Beyler ile yaptigi yaklasik yarim saatlik bir kayik yolculugun ardindan Gülcemal Vapuru’na geçmistir. Ünyeliler yolculari ugurlamak için Türk bayraklari ile süsledikleri kayiklariyla gemiye kadar gelmistir. Mektep talebeleri de ugurlamaya katilmistir. Sahilden açikta bekleyen gemiye, acente kayikçilari ve yerel kayikçilar belirli bir ücret karsiliginda yolcu ve yük tasiyordu. Ünye esnafi da kayik ile gemiye kadar gidip ücret mukabilinde gemiye çikiyor, hareket saatine kadar ürünlerini yolculara satmaya çalisiyordu. Gülcemal Vapuru’na duyulan muhabbet Karadeniz sahillerine düzenledigi bu ikinci seferinde de azalmisa benzemiyordu. Halk limanda uzun bir süreden sonra Türk bayrakli bir gemi görüyor olmanin hakli sevincini yasiyordu. Ahmet Serif Bey, Gülcemal Ünye’den demir aldiktan sonra gemi içerisinde gezintiye çikmis, Vapurun teknik özellikleri hakkinda bazi bilgiler verip gemideki insan manzaralarini tasvir etmistir. Vapur memurlarinin uyarilarina kulak asmayan yolcular Donanma Cemiyeti’nin topladigi yardimlarla alinan gemiyi kendi mallari addediyor ve gemiyi istedikleri gibi kullaniyorlardi. Ünye’den yola çikan gemi Istanbul’a gitmekte olan Hilâl vapuru ile karsilasmis sonra Ordu’ya geçilmistir. Cavid ve Naci Beyler burada gemiye gelen heyetin karaya çikma israrlarina karsi gemiden ayrilmamistir. Birkaç saat sonra Ordu’dan Giresun’a geçilmistir. Giresun’daki acente yetkilileri yolcularin saglik durumlari hakkinda yeterli bilgi toplayamadiklari için gemiden disari çikilmasina izin vermediler. Bu nedenle yolcular geceyi vapurda geçirdi. 18 Temmuz sabahi geminin etrafi kayiklarla çevrildi. Giresun yolculari sabahin erken saatlerinden itibaren karaya çikmaya basladi. Cavid Bey, Giresun’daki Ittihat ve Terakki kulübünde bir konusma yapti. Daha sonra tekrar gemiye geçilmis ve Trabzon’a dogru yola çikilmistir. Bir süre sonra Avusturya Lloyd sirketine ait bir vapurla Gülcemal arasinda bir yaris yapildi. Yarista Gülcemal’in öne geçmesi yolcular için gurur verici bir an oldu. Birkaç saat sonra Trabzon’a yaklasan gemiyi ahali, kayiklardan tüfek atislari ile karsiladi. Trabzon halki, Cavid ve Naci Beylere büyük ilgi gösterdi. Yolcular karaya çiktiktan sonra Ittihat ve Terakki kulübüne geçildi.
Yeni Türk Devleti zamaninda da Karadeniz hattindaki seferlerine devam eden Gülcemal Vapuru 15 Mayis 1923 günü sis yüzünden Yason Burnu’nda karaya oturmustu. Gemideki kömür ve safranin bir kismi Trabzon Vapuruna aktarilarak geminin hafifletilmesi saglandi. Bu sirada Samsun’da görevli olan Amerikan savas gemisi de bölgeye gidip yardim manevralari yapti. 20 Mayis günü Gülcemal Vapuru saplandigi yerden kurtarildi. Trabzon Vapuru, Gülcemal’den yükledigi kömürü ve mallari Ünye’de tekrar Gülcemal’e aktarip 23 Mayis’ta Trabzon’a geri dönmüstür. Gemiyi kurtaran Trabzon ve Alemdar gemilerinin personelleri Millî Savunma Bakanligi tarafindan takdir edilmistir. 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasinda imzalanan bir protokol ile karara baglanan Türk-Rum Nüfus Mübadelesinde Gülcemal Vapuru aktif olarak kullanilacaktir. Mustafa Kemal, Cumhuriyet Dönemi’nde yurt gezileri kapsaminda Gülcemal Vapuru’nu üç defa (1926-1933-1934) kullanmistir. Mustafa Kemal’e suikast planlayan Ziya Hursit, Laz Ismail ve Gürcü Yusuf 11 Haziran 1926’da Gülcemal Vapuru ile Izmir’e gelmislerdi. Sonrasinda suikast tertibinin arkasinda olduklari düsünülen bazi üst düzey eski Ittihatçilar da tutuklanarak Gülcemal Vapuru ile Izmir’e gönderilecekti. 1937 yilinda alinan bir kararla Gülcemal Vapuru metal eskimesine bagli olarak hizmet disi birakilacaktir. Balkan Savaslari, I. Dünya Savasi ve Millî Mücadele’yi konu alan romanlarda Gülcemal’e siklikla rastlanir. Pek çok ani eserinde Gülcemal’den bahsedilmis olmasi onun Türk insaninin yasaminda özel bir yeri oldugunu göstermektedir. (R.Ekrem Koçu, Tarihimizde Garip Vakalar, 3. Baski, Varlik Yayinevi, Istanbul 1971; Fatih Demircioglu, Bir Geminin Hikâyesi: Germanic/Gülcemal Vapuru (1874-1950),Y.Lisans Tezi, Ankara 2019; Ahmet Serif, Anadolu’da Tanîn, C: I, hz.: M.Çetin Börekçi, TTK Yayinlari, Ankara 1999)