Esra Gürel Şen’in ilk kitabı “Gündelik Cinayetler” Herdem Polisiye’den 2020 yılının son günlerinde yayınlandı. Gündelik hayatta karşılaşacağımız sıradan insanların cinayete varan sonlarına dair polisiye türünde dokuz hikâye yer alıyor kitapta.
İçinde cinayetlerin olduğu bir kitabın kapağının pembe seçilmesi okuyucunun zihninde bir ışık yakıyor adeta. Yazar da bu konuya dikkat çekerek; “cinayet ve ölümün karanlık dünyasına tezat olacak şekilde özellikle pembe renkli bir kitap kapağını tercih ettim” diyor.
ÖLDÜRMEK İNSANIN EN VAHŞİ DAVRANIŞ ŞEKLİ
Dedektif Dergi’deki öykülerinizden tanıyor polisiye okurları sizi. Bize kendinizden bahsedebilir misiniz, kimdir Esra Gürel Şen? Polisiye öyküler yazmaya ne zaman ve hangi ilhamla başladı?
Kendimi şöyle tanıtmaya çalışayım. 1959 Yılında Kütahya’da dünyaya geldim. İlk, Orta ve Lise öğrenimi mi aynı şehirde tamamladım. Üniversiteyi şu anda Anadolu Üniversitesi olan Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisi Kütahya Yönetim Bilimleri Fakültesinde okuyarak 1981 yılında mezun oldum. Sonrasında çalışma hayatı başladı. Yirmi yıllık devlet memuriyeti görevimi 2004 yılında emekli olarak tamamladım. Emeklilik sonrası hiç ara vermeden KOSGEB’te uzman ve çeşitli özel şirketlerde Kalite Yönetim Temsilcisi olarak çalıştım. 2017 yılının Ekim ayında çalışma hayatımı noktalandırdım. Ankara’da ikamet ediyorum, evliyim ve iki kız çocuğum var.
Çocukluğumdan beri çok okuyan biriyim. Kitaplar benim vazgeçemediğim arkadaşlarım. Klasikler, tarih kitapları, şiirler akla gelebilecek her türde okusam da polisiyelerin yeri her zaman farklı oldu. Çocukluk yıllarımda Jules Verne ve gençlik yıllarımda Agatha Christie, Artur Conan Doyle kitapları elimden bırakamadığım kitaplardı. En az kitaplar kadar filmler de zaman için de tutkum oldu. Sıkı bir izleyiciyim, tercihimse çoğu zaman polisiye filmler olur. Yazarak kendimi ifade etmeyi hep sevmişimdir. Yazma hevesimle polisiye sevdam birleşince ortaya bu kitap çıktı.
Hikayelerin kahramanları gündelik hayatta kolayca karşılaşabileceğimiz türden insanlar, nasıl olup da birer katil ya da cinayet mağduru haline geliyor? Her gün ölmeye ve öldürmeye bu kadar yakın yaşamak ruh sağlımızı nasıl etkiliyor?
İnsanlar pek çok sebeple bir diğer insanı öldürebilir. Bunlar kendini koruma ya da öfke gibi sıradan sebepler olabileceği gibi bunu kendinde hak görme gibi yanlış davranış biçimleri ve savaşlarda olduğu gibi emir altında da gerçekleşebilir. Ben hikayelerimde her gün karşılaştığımız sıradan insanın pek çok sebeple öldürebileceğini yani böyle bir ihtimalin var olduğunu yazıyorum. İnsan ölümlü bir varlık. Hepimiz bir gün öleceğimizi biliyoruz. Önemli olan öldürmek gibi insanın en vahşi davranış şeklini elimizden geldiğince yok etmeye çalışmak.
ÜLKEDE SADECE ON BEŞ GÜN İÇİNDE DÖRT KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR
Kitabınızdaki gibi hepimizin kendimizi korumak amacıyla bile olsa cinayet işleyebilecek durumlarla karşı karşıya kalabileceğimize veya bir cinayetin kurbanı haline gelebileceğimize inanıyor musunuz? Böyle bir durumda yazar Esra Gürel Şen’in tepkisi ne olurdu?
Öldürmek, insan tarihi kadar eski bir davranış biçimi maalesef. Zaman içinde bu eylemimiz bir parça törpülenmiş olsa da savaşların halen devam ettiğini düşünecek olursak pek de fazla yol almış sayılamayız bu konuda. Özellikle toplumumuzda son zamanlarda yaygınlaşan şiddet ve insanı hor gören davranış biçimlerinin özendirilmesi, bireyselliğin artıp çoğulculuğun azalması, insanların yaşadıkları maddi manevi sorunlarla başa çıkamayıp öfkelerini karşılarındakine saldırmak şeklinde göstermeye başlamaları, kabadayılığın alkış alması ve şiddetin cezasız kalması canımıza kastedilebilecek olaylarla karşılaşma riskimizi artırıyor bence. Gazetelerde ya da sosyal medyada her gün okuduğumuz cinayet haberlerinin üçüncü sayfa haberleri olmaktan çoktan çıktığını düşünüyorum. Çünkü bir ülkede sadece on beş gün içinde dört kadın öldürülmüşse ve bu cinayetler kadınların kocaları, erkek arkadaşları, oğulları gibi en yakınları tarafından işlenmişse toplumsal bir sorunla karşı karşıyayız demektir.
Her ne kadar yaşım ve yaşam alanım sebebiyle daha korunaklı bir çevrede yaşadığımı düşünüyorsam da benim de pekâlâ böyle durumlarla karşılaşma riskim var elbette. Öldürmektense ölmeyi tercih edeceğimi biliyorum fakat biz yine de bu konuyla ilgili “Allah korusun” diyelim.
Hikayelerinizi yazarken gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde yer alan gerçek kişi ve olaylardan yararlandınız mı, yoksa hepsi sizin kurgunuz mu?
Elbette, okuduklarımdan duyduklarımdan etkileniyorum. Karakterlerimi yazarken zaman zaman çevremde gördüğüm insanlara bakıyorum fakat hikayelerim tamamen benim kurgularım.
SESSİZLİK ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR
Özellikle kadınların, çocukların ve hayvanların maruz kaldığı şiddet ve artık bu şiddetin toplumda normal kabul edilmesi çok can sıkıcı değil mi? Ne yapmalı bunun önüne geçebilmek için?
Çok haklısınız Fatmacığım, gerçekten çok can sıkıcı bir durum. Şiddet, toplumun her kesiminde her zaman var oldu. Kadına, hayvana, çocuğa, hatta sadece farklı gördüğümüze karşı uygulanan hem psikolojik hem de fiziksel şiddet, kanayan bir yara ne yazık ki. Şiddete maruz kalan kişi hakkını arayamıyor ve şiddeti içselleştiriyor. Bizler ise sesimizi çıkarmak yerine karışmamayı, görmezden gelmeyi seçiyoruz. Çünkü bu işimize geliyor. Alıştığı düzenin dışına çıkmak istemeyen toplum sessiz kalıyor. Bu sessizlik şiddeti körüklüyor.
Şiddet sorununu kalıcı şekilde çözebilmenin en iyi yolunun her şeyde olduğu gibi yine eğitim olduğunu düşünüyorum. Eğitimin amacı toplumda olumlu yönde değişimi sağlamak olacaktır. Bunun için de önce kendimizi eğitmeli ve değiştirmeliyiz.
Aldığımız oyuncakları ve renkleri cinsiyetlere ayırmayarak, erkek çocuklarını yüceltmeyerek, kız çocuklarımızı aşağılamayarak, kullandığımız kelimelerde cinsiyetçi ayrımlara yer vermeyerek, pet shoplardan hayvan satın almak yerine, eğer gerçekten bakabileceksek barınaktan ya da sokaktan sahiplenerek ve elbette şiddete sessiz kalmamayı öğreterek bu konuda değişimin ilk adımlarını atabiliriz. Bu söylediklerim eğitim alanında ilk anda yapılabileceklerimizin küçük örnekleri ancak eğitim, değişim yolunda tek başına yeterli olmayacaktır. İşlenen suçun cezasız kalması, iyi hal indirimleri, ceza düşürücü etkenler caydırıcılığı yok etmekte mağdurları ise sessiz kalmaya yöneltmektedir. Bunu önlemenin yolu güçlü bir hukuk sistemi ve adil yargılamadan geçer. İşte bu nedenle hukuk sistemimizde bu konudaki düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini düşünüyorum ve umuyorum.
Güçlü ve akıcı bir kaleminiz olduğunu rahatça söyleyebilirim. Bir solukta okudum kitabınızı. Polisiye türü dışında bir öykü kitabı veya roman projeniz var mı?
Kitabımı beğenmenize çok sevindim. Ben hikayelerimi önce “Esra’dan Öyküler, Fotoğraflar, Anılar” isimli bloğumda yayınlamaya başladım. Orada polisiye olmayan pek çok hikayem var. Son zamanlarda Dedektif Dergi’ ye ve kitaba yoğunlaştığım için biraz ihmal ettim ancak şu an da blog için bir format değişikliği üzerinde çalışıyorum. Yeni hikayelerle ve sürpriz içeriklerle takipçilerimle yakın zamanda tekrar buluşacağım. Ayrıca yaklaşık beş senede kaleme aldığım bir dönem romanım var. Umarım onu da yakında raflarda görürüz.
Bir röportajınızda yakın zamanda kaybettiğiniz eşiniz Murat Şen ve annenizin en sıkı takipçileriniz, en zorlu eleştirmenleriniz ve en çok alkışlayanlarınız olduğunu ifade etmişsiniz. Ailenin desteği önemli tabi. Kitabınız yayınlandıktan sonra okurlardan nasıl geri dönüşler aldınız?
Ailemin desteği olmasa yine yazardım belki ama yazdıklarımı gösterme cesaretim hiç olmazdı herhalde. Özellikle eşim Murat Şen benim en önemli okurumdu. Okur, eleştirir ve cesaretlendirirdi. Yokluğu her zaman eksikliğim olacak.
Kızlarımın, kardeşimin ve tüm ailemin desteğini ve yardımlarını hep arkamda hissettim. Bu benim için çok kıymetli. Beni yazmaya, yazdıklarımı paylaşmaya teşvik ediyor.
Kitabın yayınlanmasının ardından pek çok okurdan pek çok geri dönüş aldım. Sadece polisiye severlere değil çeşitli yaş gruplarından farklı türleri seven okurlara da ulaşabildiğimi öğrendim.
Kitapta yer alan hikayelerin araştırma sürecinin fark edildiğini ve hikayelerin içine gizlenmiş kadın mesajlarının okuyucuma ulaştığını görmek beni mutlu etti.
Çok teşekkür ediyorum bu güzel söyleşi için kitabınızın yolu açık olsun. Bol okurlu olsun.
Ben de bana ve kitabıma gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim.
Röportaj ilk olarak 23.01.2021 yılında
fatmaerdem.com’da yayınlanmıştır.