MİSAFİR KALEM


HZ. PEYGAMBER VE ŞAHSİYET İNŞASI


Halis İMANLIK   Ünye İlçe Vaizi 16.09.2024

……………………………

Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden ve bizlere sayısız nimetler bahşeden ve bizleri yeryüzünün halifesi ilan eden, Rahman ve Rahim olan Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun. O’nun kutlu elçisi, başlarımızın tacı, gönüllerimizin ilacı, sevdiğimiz, önderimiz ve iki cihan rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav.) Efendimizin ve ashabının üzerine binlerce salat ve selam olsun. Allah’ın rahmeti, merhameti, bereketi, af ve mağfireti siz kıymetli okurlarımızın üzerine olsun. “Mevlid-i Nebi” haftamız mübarek olsun. Yüce dinimiz İslam’ın öncelikli amaçlarından biri, yeryüzünü adalet, merhamet, güven, sorumluluk gibi ahlaki değerler etrafında herkes için yaşanabilir bir yer hâline getirmektir. Hiç şüphesiz bu da öncelikle insanın şahsiyetinin inşasıyla mümkündür. İnsanoğlu; doğuştan getirilen ve sonradan edinilen özelliklerin tümü olarak ifade edilen şahsiyet gelişimini yaşamı boyu sürdürmektedir. Fıtrî özelliklerin yansı sıra bireyin aldığı eğitim, sosyal çevresi ile kurduğu ilişkiler ve yaşam tecrübeleri bu süreci şekillendirmektedir. Sosyal bir varlık olarak insan, hayatına temel teşkil eden birçok değeri toplum içerisinde öğrenir. İnsanın karakteri de bu toplumsallaşma süreci içerisinde şekillenir. Bu açıdan içinde yaşadığı kültüre ait davranış ve fikir kalıpları, o kültür içerisinde yetişen bireyler üzerinde etkilidir. Sevgili peygamberimiz (sav.)’in kişilik-karakter ve şahsiyet inşasına baktığımızda bunun tezahürünün ahlak ve terbiye eksenli olduğunu görmekteyiz. Öyle ki Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz (cc.) Peygamber Efendimize (sav.) hitaben: “Şüphesiz sen en yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 68/4.) Buyrularak Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav.)’ı övmüştür. Allah Resulü de (sav.): “Ben, ancak ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim.” (Mâlik, Muvatta’, Husnü’l Hulk, 8.) “Kıyamet günü müminin terazisinde güzel ahlaktan daha ağır bir şey yoktur.” (Tirmizî, Birr, 62.) buyurarak güzel ahlakın bir mümin için ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz (cc.) Efendimiz (sav.) ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “(0) Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. O (size okuduğu), kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir.” (Necm 3-4) Yani Allah (c.c.) Peygamberimize neyi vahyetmişse Peygamberimiz (sav.) bizzat onu anlatmıştır. Ayrıca Efendimiz (sav.) bir hadislerinde: “Her doğan ancak fıtrat üzere doğar. Bundan sonra anne babası onu Yahudi veya Hristiyan ya da Mecusi yapar.” (Buhârî, Cenâiz, 79.) Tertemiz fıtratını muhafaza etmiş olan aynı zamanda vahiyle terbiye edilen Sevgili Peygamberimiz (sav.) bu durumu: “Beni Rabbim terbiye etti ve en güzel şekilde terbiye etti.” (Süyuti, Camiu’s-Sağir,1/12)şeklinde dile getirmiştir. Bu Hadis-i Şeriflerden Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav.) vahyin ve rabbimizin kontrolünde olduğu açıktır. Haliyle bu denli ilahi kontrolden geçen ve bu çizgide hareket eden Sevgili Peygamberimiz (sav.)’ın şahsiyet inşası, önce kendisiyle başlamış, bulunduğu çevreyi şekillendirmekle kalmayıp tüm dünyayı değiştirip dönüştürmüştür. Cahiliye kültürünün ideal karakterini teşkil eden özellikleri Kur’an perspektifinde incelediğimizde karşımıza bozuk bir ilah inancı ve bunun yansıması olarak arzu ve heveslerin ilah edinilmesi/sınırsız bir benlik anlayışı, güçlüden yana olan bir idari sistem, çarpık evliliklere imkân veren bir iffet anlayışı ve taassup gibi özellikler öne çıkmaktadır. Efendimiz (sav.), sistematik bir tebliğ faaliyetiyle yeni mikro ölçekte bireylerin karakterini, toplumsal ölçekte ise kültürün ideal karakter anlayışını değiştirmiştir. Yeni yeşeren bu örnek nesilde öncü şahsiyetler olarak öne çıkan kimseler önceki toplumsal yapıda olduğu gibi kabileleri, soyları, güçleri ile değil, adaletleri, infakları, hayırda yarışmaları ile dikkat çekmiştir. Kur’an-ı Kerim her yönüyle sağlam, kişilik ve karakterle şekillenmiş, ahlaki erdemlerle bezenmiş; kişinin kendisine, ailesine, toplumuna, bulunduğu coğrafyaya hatta evrensel anlamda tüm insanlığa faydalı olmasının yolunu Peygambere itaate, onun güzel ahlakını hayatın her alanına aktarmaya, yaşanıp yaşatmaya bağlamıştır. Rabbimiz (cc.) Efendimiz (sav.)’ı hayatın her alanında örnek almaya yönelik şöyle buyurmaktadır: “Ant olsun ki Allah Resûlü’nde sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çokça zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21.) Hz. Âişe’ye (ra.) Allah Resûlü’nün (sav.) ahlakının nasıl olduğu sorulduğunda “Onun ahlakı Kur’an’dı.” (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, Hadis No. 308.) şeklinde cevap vermiştir. Sonuç olarak; Bir Müslüman şahsiyetini inşa ederken ahlakı Kur’an olan Allah Resûlü’nü (sav.) örnek alır ve hayatı boyunca onun (sav.) sünnetine sımsıkı sarılır. Dünya ve ahiret huzurunun buna bağlı olduğunu bilir. Böyle bir Müslüman, Allah (cc.) ve Resûlü’nün (sav.) sevgisini kalbine nakşetmiştir. Hayatın her anında, bütün işlerinde Allah’ın (cc.) rızasını gözetir. Her hayırlı işine Allah (cc.) adıyla başlar. İbadetlerini noksansız yapar. Tövbe, zikir ve duayı ihmal etmez. Güzel ahlak sahibidir; vermeyene verir, gelmeyene gider, haksızlık yapanı affeder. Hem düşmana hem de nefsine karşı cihat eder. Birlik ve beraberliğin rahmet ve ilahî yardıma vesile, ayrılığın ise azaba sebep olacağını bilir. Anne babaya kıymet verir. Aile fertlerine karşı şefkatlidir. Akrabayı gözetir. Komşularıyla iyi geçinir. Salih kimselerle arkadaşlık kurar ve onları Allah (cc.) için sever. Müslümanların işlerine önem verir; sevinçlerinde tebrik eder, üzüntülerinde teselli eder. Çocuklarına bırakacağı en kıymetli mirasın güzel ahlak ve iyi bir terbiye olduğunu bilir, onlar arasında ayrım yapmaz, adaletle muamele eder. Bu yolda yürüyen bir Müslüman, her anında Allah’ın (cc.) izniyle huzur ve saadet bulur. Merhametlidir hem insanlara hem de can taşıyan her varlığa karşı şefkat doludur. Emin bir kişidir; doğru sözlü, dürüst ve verdiği sözde duran bir insan olarak sözü ile fiili birbirine uyar. Adildir; kimseye en küçük bir haksızlık yapmaz, hak ve hukuk gözetir. Affedici, hoşgörülü ve bağışlayıcıdır. Hayâ ve edeple süslenmiştir. Güler yüzlü, tatlı sözlü ve alçak gönüllüdür; zarif ruhlu ve yumuşak huylu olmasıyla tanınır. Misafirperver ve yardım severdir. Zor durumda olana yardım ettiği müddetçe kendisinin de ilahi yardıma nail olacağını bilir ve kardeşini hiçbir zaman yardımsız bırakmaz. Kardeşine yardım ettiği, sıkıntısını giderdiğinde kıyamet günü kendisinin de bir sıkıntısının giderileceğini bilir. İnsanlara faydalı olmaya çalışır. Kardeşinin kusurlarını örter. Büyüklerine hürmet eder, küçüklere sevgi besler. Emanete riayet eder, güvenilir bir kimsedir. Hastaları ziyaret eder, vefat eden kardeşlerinin cenazelerine katılır; bu şekilde toplumsal dayanışmayı ve kardeşlik bağlarını güçlendirir. Böylesi bir Müslüman, hayatın her anında örnek bir şahsiyet sergiler hem dünyada hem de ahirette huzur ve saadete erişir. Cömerttir; zor durumda olan borçlusuna mühlet verir, alacağının ya bir kısmını ya da tamamını affeder. İyiliğe teşekkür etmeyi ihmal etmez, vefakârdır. Sever ve sevilir; insanlarla iyi geçinir. Müslümanların arasını düzeltmeye çalışır, dargınları barıştırır. İstihâre ve istişareye büyük önem verir. Ortak iş yapılırken kendini kenara çekmez, işin bir tarafından tutar. Fiilî ve kavlî olarak şükreder, hiçbir nimeti kötülemez, nimetin sahibi olan Allah Teâlâ’yı asla unutmaz. Gücü yettiğince gönüllere neşe verir, insanlara hayrı gösterir. Her işte kolaylaştırmayı sever, zorlaştırmaktan kaçınır. Yetimlere şefkat eder, yoksulları doyurarak kalbini yumuşatır. Böyle bir Müslüman, gönülleri fetheder, her daim insanlara faydalı olmayı amaçlar. Cömertliği ve merhametiyle, toplumun her kesiminde sevgi ve saygı görür. Sevgiyle büyütülen her iyilik, topluma huzur ve barış getirir. Bu yolda yürüyen kişi hem dünyadaki huzura hem de ahiretteki ebedî saadete erişir. İlim öğrenmeye ve öğretmeye büyük önem verir. Kur’an okuyarak kalbini nurlandırır. Kur’an okur ve onunla amel eder. Yerken içerken, otururken kalkarken, selam alıp verirken daima İslami edebe dikkat eder. Geçmişlerinin kötülüklerini örter, onları iyilikleriyle anar. Evlenir, aile kurar. İffetlidir, zinaya asla yaklaşmaz. Temizdir, temizliğin imanın yarısı olduğunu bilir. Sabırlıdır. Yiğitliğini öfkesine hâkim olarak gösterir. Müslümanları güzel olan şeylere yönlendirip iyiliklerini ister. Harama el uzatmaz, rızkını helalinden kazanır. İşini sağlam yapar. Aldatmaz, kandırmaz, kul hakkına girmez, yalan yere yemin etmez. Malını ve vaktini israf etmez. İlim ve amel yönünden iki günü eşit olanın zararda olduğunu bilir. Böylesi bir Müslüman, ilim ve hikmetle dolu bir hayat sürer. İslam’ın edebiyle bezenmiş her davranışı, onu hem bu dünyada hem de ahirette huzur ve saadete ulaştırır. Dürüstlük ve helal kazançla hem kendi hayatını hem de toplumun hayatını güzelleştirir. Onun yolu, Allah Resûlü’nün (sav.) sünnetiyle aydınlanmış bir yoldur; bu yolda yürüyen herkes, Allah’ın (cc.) rızasına ve sevgisine nail olur. Hayâ sahibidir. Hayânın imandan olduğunu bilir. Müslümanlara karşı asla kin ve kötü düşünce beslemez. Haset, gıybet, yalan, kötü zandan ve dedikodudan uzak durur. Kimseyle alay etmez. Çirkin ve kötü sözden uzaktır. Kendisini ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmaz. İnsanların içine çıkar, onların verdiği sıkıntılara sabreder. Kimseye haksızlık etmez. İkiyüzlülükten ve riyadan uzak durur. Bir şey verdiğinde ya da iyilik yaptığında başa kakmaz. Kısacası İslam’ı hakkıyla yaşamak isteyen bir Müslüman; bütün işlerinde Kur’an ve sünnetin gereklerine göre hareket eder, şahsiyet inşasında Allah Resûlü’nü (sav.) ve ashab-ı kiram (ra.) başta olmak üzere onun (sav.) yolundan giden İslam büyüklerini örnek alır. Böylece kendisine dünyada salaha ahirette de felaha ulaşmak nasip olur. (Hz. Peygamberin Dilinden Mümin Şahsiyetinin İnşası Prof. Dr. Ali BULUT İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Hayatımızın her alanına Allah Rasülünün güzel ahlakını yerleştirmek umuduyla… Allah’a emanet olunuz.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593