HÜSEYİN OKUŞ


İnfak Malı Heba Etmemektir

Müftü


“Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine bir sağanak yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez.”(Bakara suresi,264)

İslam toplumunun her işindeki anahtar kelimesi “Allah için vermek, Allah için sevmek, Allah için yapmaktır” Bunun dışında atılacak her adım İlahi rızaya uygun olmayacağından bir anlamda yapılan iyiliğin, işin, alışverişin boşa gitmesi heba olması anlamına gelecektir.

Bu sebeplerden dolayı mali yardım olan sadaka, zekât vs. dini inanç ve uygulamaların rehberliğinde yapılması büyük önem arz etmektedir. Bir iyilik yaptığımızda, bir yardımda bulunduğumuzda bir sonuç bir karşılık beklemek bir hesabın içinde olmak toplumun Allah’a uzanan inanç ve itaat ayarlarını kökünden bozmaktadır.

Bu gün batı toplumunun anlayışı kesinlikle bu ayette anlatılanla tam örtüşür haldedir. Mesela ismini vermeyeceğim birçok kuruluş, belirli isimler altında öğrencilere burs yardım vs. yapmaktadır. Neticede oralardan aldığımız destekler, mali yardımlar bir şarta bağlanmakta tabir yerindeyse bizi ipotek altına almaktadır. Daha sonraki yıllarda onların çıkarlarına hizmet edecek bir şekilde buluruz kendimizi. Bu tür mali yardımlar tamamen dünyevi ve çıkar amaçlı veya gösteriş ve imaj amaçlı olmaktadır.

Biz burada çok kısmi bir misal verdik. Bunun onlarca yüzlerce örneği maalesef ülkemiz başta olmak üzere çeşitli şekilleri mevcuttur.

Hâlbuki inşa edeceğimiz İslam toplumunun her kademesi, mali sosyal hayatı bir önemli dinamik üzerinden gitmektedir/gitmelidir.

Şarta bağlı yardım ancak toplumu minnetten öte köleleştirmektedir. Kendisine bağımlı, efendisinin isteği dışında iş yapamayan bir karakter bir toplum bir insan topolojisi ortaya çıkarmaktadır.

İşte tamda bu ayet bize Allah inancından uzak, ahiret inancından uzak insanların, toplumların ruh hallerini, davranış şekillerini, hayata bakışlarını anlatmaktadır.

İnfak edebilmek, malını Allah için verebilmek ne kadar önem arz ediyorsa onu nasıl bir yol ve yöntemle tasarruf edilebilmesi de o kadar önem arz etmektedir.

Eğer bir dünyalık çıkar elde etmek için verirseniz, yaparsanız karşılığı dünya kadar olur. Geçici ve ömrünüzün bir kısmı kadar olur. Sonrası başkasına kalır. Yok, gösteriş ve algı vs. içinse onunda ömrü çok kısa olur, saman alevi gibi olur.

Tıpkı Rabbimizin çok güzel bir misalle anlattığı gibi. Yağmur yağdığında kayanın üstündeki toprakların silinip gidip, kayanın cascavlak kaldığı ve bir daha üzerinde bir bitki be ürün yetişmediği ve oranın artık bir ürün vermeyen yer haline geldiği gibi olur.

Hâlbuki başa kakmadan ve minnet altında bırakmadan ve geleceğe dair bir hesap ve beklenti ortaya koymadan yapacağımız her sakada meyvesi hiç bitmeyen bir toprak, bir ağaç haline gelir. Tıpkı yediveren gibi.

Dünyada iyiliğin konuşulurken öldükten yıllar sonra bile cömertliğinden bahsedilir olur.

İnanç ve devamında Allah’ın ayetlerinde müminler için öyle bir hayat vardır ki fasılası hiç olmayan kıyamete kadar baki olan bir hayat, bir iyilik.

Hayatı devam ettiren, topluma can veren, kardeş olmayı öğreten Ensar-Muhacir kardeşliğini biz, bin dört yüz küsur yıldan beri neden konuşup, örnek olarak gösteriyoruz. Çünkü yapılanlar Allah için yapılmıştı. Allah için verilmişti. Allah için sevilmişti. Başa kakılmamıştı.

O kardeşlik dünya medeniyetine örnek gösterilmiş ve gösterilmeye devam ediyor.

Her türlü kazancımızı heba etmemek için hayatımıza hayat katan Rabbimizin ayetlerine, Efendimizin uygulamalarına(usulüne) sımsıkı sarılmaya var gücümüzle devam edelim.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593