İnsanların helal ve kıymetli olan malını, servetini veya zamanını, gayretini sadece Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla, başka insanların hayrına sarf etmesine (kullanmasına) infak denir.
Yaradılış gayemiz Allah’a kulluk ve ibadettir. (Zariyat 56) Onun için bize emanet olarak verilen mal, mülk, sağlık, ilim vb. tüm nimetleri O’nun yolunda ve emrettiği şekilde infak etmek, elbette başlıca görevlerimiz arasındadır. Günümüz dünyasında Afganistan, Somali, Keşmir, Filistin, Gazze ve daha bir çok ülke savaş, işgal ve büyük yıkımlarla karşı karşıyadır. Bu gibi bölge ve ülkelerde milyonlarca insan muhtaç duruma düşmüşlerdir. Allah ve Rasulünün emir ve tavsiyeleri bizi onlara yardım için harekete geçirmiştir. Diğer taraftan tarih boyu ecdadımızın kurduğu VAKIF ve İNFAK medeniyeti unutturulmuş, insanlar arasındaki bu çok önemli bağ zayıflatılmış, hatta koparılmıştır. Bilindiği gibi her nimet bir külfet karşılığıdır. Yeryüzünün yaşanabilir hale gelmesi, herkesin huzur ve barış içinde birbirini sevip sayan, yüce ahlaki değerlerle süslenmiş topluluklar oluşmasını sağlar. Allah ve Rasulüne iman ve itaat ediniz, size verdiği nimetlerden Allah yolunda harcayın. Sizden iman edip de (Allah için) harcayanlar vay ya, onlar için büyük mükafatlar vardır. (Hadid 7 )
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça birr’e (iyiye-iyiliğe) eremezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir. (Ali İmran 92)
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın en iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Kötü malı ve mahsulü hayır diye vermeye kalkışmayın. (Bakara 267)
Ayeti kerimelerde de görülmektedir ki infak kazandıklarımızın en iyilerinden ve en çok sevdiklerimizden yapılmalıdır. Ayrıca Allah yolunda infak ederken (yardım yaparken) malınızın eksileceğinden endişe etmeyin. Allah Teala buyuruyor ki, “Şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım, eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım ise çok şiddetlidir.” (İbrahim 7)
Hz. Peygamber (s.a.v) asıl zenginliğin mal çokluğu değil, gönül tokluğu olduğunu belirtmişlerdir. Buna göre herkes kanaati kadar zengindir. Kanaat ise bitmez tükenmez bir hazinedir. Gerçek müminler bu zenginlik nimetine sahip olup infakta bulunanlardır. İnfak bir müminin hassasiyetinin ve mükellef olduğu üstün ahlakının kamil bir göstergesidir.
Müslüman şahsın(mü’minin) tıpkı namaz gibi, oruç gibi “olmazsa olmaz” değerlerinden birisidir.
İnfak etme/verme hassasiyetine sahip olmasıdır. Bakara Suresi’nin ilk ayetleri içinde iyi Müslüman diye nitelendirilen müttakilerin(takva sahiplerinin) temel özellikleri arasında, gabya iman etmek ve namaz kılmaktan sonra “kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler” ifadesiyle infak zikredilmektedir.
İnfak tereddütsüz vermektir. Onu sana veren ver diyorsa, vereceksin! Vermek bir müslümanın asıl karakteridir. Allah (c.c) müminlere malları ve canları karşılığında kurtuluş vad ediyor. En basit dünyevi şeylere bile sahip olabilmek için yıllarımızı, belki ömrümüzü harcarken, sonsuz hayatta cenneti kazanmak elbette bir bedel ödemeyi gerektirir. İşte bu bedel, Allah yolunda yapacağımız infaklardır.
Kaynak 1: İnfak ve Yetim Risalesi (Harun Macit- M.Hasan ÖZ)
Kaynak 2: İnfak (Mehmet Talu-Fetvalar 2)