İYİ BİR ŞANTİYE MÜHENDİSİ…
Tekniğe, şartname ve standartlara, fenni kurallara ve şantiyedeki “yapım-uygulama” tecrübesiyle, mesleğine hâkim;
konuşunca tereddütsüz ama hata paylarını da düşünerek konuşan-talimat veren-iş tarif eden;
projeyle, yapılan işle ilgili bütün verileri elinde ve kafasında bulundurup; işini bir savcı, bir avukat gibi savunan; adeta bir sanatçı titizliğiyle şantiye işlerini yürütebilen, “projesini” kendisi kadar iyi tanıyabilen bir görev adamı bir emekçi bir işçi bir sanatçı ve “mühendistir.”
İyi bir şantiye mühendisi; kendisinden, yürütmesi beklenen projeyi, detaylarını, “yapım yöntemlerini” içmiş, beynine kazımış, içselleştirmiş, “künhüne vâkıf olmuş” kişidir.
İşe, araziye, alana, malzemeye hükmedebilen, işi ve işçisini; “tatlı-sert” ama işi de süresinde, tekniğine uygun bitirebilecek şekilde bazen “soft power”’la, bazen adaletli otoritesiyle, kararlı-kesin karar ve talimatlarıyla yönetebilme becerisini gösteren bir mühendis çeşididir “İyi bir şantiye mühendisi”.
İYİ BİR ŞANTİYE MÜHENDİSİ; SORUNLAR KARŞISINDA HIZLI ÇÖZÜMLERİN VE UYGULAMALARIN ADAMIDIR.
O;
Şantiyesinde en etkileyici, hatta büyüleyici (abartmadım ya?) olabilmeyi ve işini şiir gibi yapabilmeyi başarabilen “Çamurlu Çizmeli Bir Kedidir”.
İyi bir şantiye mühendisi;
Bilgi kaynaklarını, müracaat edeceği doneleri, “o anda“ elindeki imkânları iyi bilen, onları optimum (en ekonomik, en doğru ve en hızlı) çözümler yolunda kullanabilen, işin gidişatına göre; bilgisayar, hazır hesap programları olamadan da anında yorum ve acil ihtiyaç hesapları yapabilen; detayları ve sorunları çözebilen bir delidir! (Eee.. “İyi bir şantiye mühendisi” demedik boşuna… “İyi” ise yapabilecektir bunları zaten…)
VE O İYİ ŞANTİYE MÜHENDİSİNE BENDEN TAVSİYELER
- Hiçbir şeye fazla “zırlamaa!”
- Kendi özgün tarzını kaybetme, unutma.
- Tecrübeli-ya da yeni mühendissen bile- yaşadığın deneyimlerinden, birikiminden damıtılan “üslubun”, “zamanlaman” senin “her şeyindir.” Ancak böyle olunca sen oluyorsun! İçindeki cevher, iyi şantiyecilik böyle çıkabiliyor.
- Sürekli öğrenmeyi de unutma; bir işçiden, bir ustadan da çok şey öğrenebilirsin, otoriteni sarsmadan; aklını kullanırsan.
- Çok ‘görmeli’, çok ‘dolaşmalı’, çok ‘gezmeli’, çok ‘bakmalı’, gereksiz işler ve adamlarla da fazla uğraşmamalısın!
- Sen öyle bir derinleş, tara ve toparlaki; görülsün, çalışma, birikim, emek, odaklanma nasıl güzel şeymiş, emek ve sabır nasıl mükemmel bir karışımmış... Sen hiç kimseye bakma, kendine bak, o kadar!
- “Ot” da olma yani! Şantiyene, işine gömülme; özel ve biricik hayatını ıskalama! Ailene, sevdiklerine ve sevdiğin “şeylere“ zaman ayır.
- Bir sanatın, bir hobin, bir meşgalen olsun hatta.. Yararını çoook görürsün.
- Dünyayı “oku”; haberin olsun olan-bitenden, yeni teknolojilerden, tekniklerden, gelişmelerden!
- Çoklu düşünmeye alış… Daha ne yoğun günler, daha sıkışık ve problemli işler olacak, o günler için hazırlık yap… Olan biten seni kitlemesin, sen kendi işine bak…
VE SONUNCU TAVSİYE…
BENCE; HAYATTA, İŞTE, EVDE HER YERDE BAŞARININ VE BAŞARILI İLETİŞİMİN, İŞ YAPTIRABİLMENİN, SEVGİ VE SAYGI GÖRMENİN SIRRI VE İLK ADIMI; insanlarla hep ilk karşılaşmanda “selam” vermektir kendi meşrebince (senin artık nasıl bir selamlama tarzın varsa…)
“Selamlamak” bir sihirli sözdür kanımca…
Sonrasındaki, bir “kolay gelsin”, “nasılsın”, “hayırlı işler” ise; her şeyin anahtarı ve bütün işlerin çözümü olabilir.
“Adam ol” önce diyorum yani “adam ol!”
Unutma!
“Önce insanız, sonra mühendis!”
-------------------------------------------
(İnş. Müh. İsmail Canbulat’ın 1985-2022 arası tuttuğu, şaküllediği “Özel Notlar”ından…)