YAHYA CUMHUR TAPÇI

Tarih: 28.10.2024 19:24

Kadim Bir Dostla Şiir Üzerine

Facebook Twitter Linked-in

“Ya hayır söyle ya sus…”

 

Bundan altı yıl önce başladığımız fakat olumsuz pek çok etkenlerden dolayı bu günlere kalan çalışmamızı Ünye Kalem-Der bünyesinde oluşturduğumuz bir komisyonla tamamlamaya çalıştık. Netice itibarıyla “ Ünye Şairleri Antolojisi” çalışmalarımız son aşamaya geldi. Ulaşabildiğimiz, şair ve şiirlerinden derlediğimiz bilgi ve belgeleri değerlendirirken derin düşüncelerim beni yıllar önce yazdığım bir yazıyı aklıma getirdi. 

 

Şairliğinden şüphe etmediğim bir dostumla sosyal medya aracılığıyla özelden yaptığımız bir söyleşide düşüncelerimi ifade ettiğim bu yazımı, şiir hakkında bilgisi, ilgisi ve sevgisi olanlar için sizlerle de paylaşmak isterim. 

 

***

 

Şiir nedir?

Bu soruya bugüne kadar kaç kişi gerçek manada bir cevap verebilmiştir ki?

Şiiri tarif mümkün müdür?

Şairi tarif mümkündür ama…

O zaman şair kimdir diye sormak gerekir. Şair… Şiir yazan kişi midir gerçekten? O zaman tekrar başa dön şiir yazana şair deniliyorsa şiir nedir?

Sorular, sorular, sorular… Kısır bir döngü içinde aynı sorular: Şiir nedir? Şair kimdir?

 

Şiirin kaynağı insandır. İnsanın olduğu yerde şiir vardır. İnsanın duygu ve düşüncelerinin, hassasiyetlerinin, sevincinin, öfkesinin dışa vurumudur belki… Belki de bütün bunlardan farklı, başka bir âlem… Velhasıl insanla vardır şiir. Çünkü insan güzeldir. Şiir de güzeldir. Şiir güzel söyleme, anlatma sanatıdır aynı zamanda.

 

Güzel olan güzeli yansıtır.

 

Şiir bir şeyler anlatmamalı diyenler var. Beki haklı olabilirler ama bana göre bir şeyler anlatmayanlar ne anlatıyor olabilirler? Bir şey anlatmayanlar gereksiz laftan başka ne söylüyorlardır?

 

Gereksizse neme lazım!

 

Son zamanlarda ortalarda şiir diye dolaşan ve belli çevrelerce de itibar gören; ne anlattığı, hangi duyguları taşıdığı belli olmayan sicili bozuk, şeceresi belli olmayan, bizim olmayan ve bize hitap etmeyen şiir(?)lere ne ad verilebilir?

 

Günümüzde şöhretlilerin, çok ilericilerin ve fazla aydınlarımızın gayri meşru ilişkilerinden ortaya çıkan çok popüler bebeklerine günümüzde çok fazla itibar ediliyor. Resimleri, görüntülerini elde etmek için yayın kuruluşlarımız birbiriyle yarışıyor. Bu tür şiirlerin durumu da böyle bence.

 

Gönül adamı olamayanların farklı olma sevdasıyla ortaya attıkları ucubelere fazla itibar edersek bir gün bizim de kafamız karışmaya başlar. 

 

Şiiri tarif edemiyorsak da neyin şiir olmadığını anlamamız gerekmez mi? Haydi bir şeyler anlatmasın… Hiç olmazsa gönlümüzü hoşnut etmeli, kulağımıza hoş gelmeli değil mi? Boş laf, hiç olmazsa hoş laf olmalı değil mi?

 

Çok doğru: “Kalbi pas tutanın şiiri olmaz.” Paslı gönüllerden ancak gıcırtı sesi gelir ve insanı rahatsız eder. Bu sese katlananlar, herhalde moda uğruna kendine işkence eden; kışın mini etekle ve uzun topuklu ayakkabıyla dolaşan kadınlar gibi olsa gerektir.

 

Herkesin fikrine, tavrına ve tarzına saygı duymakla beraber, bu işi bilen insanların dağınıklığına, nemelazımcılığına, yabana itibarına, yerliye hoşgörüsüzlüğüne ve bizden olana istihza ile bakmasına/ yaklaşmasına dayanamıyorum. 

 

Saygı ve selamlar sevgili dostum. “Sürç ü lisan” ettik ise affoluna…       05. 03. 2007

 

***

 

Yirmi üç yıl önce yazılmış bir yazının günümüzde ne kadar bir değeri olur bilmem amma ben hala aynı düşünüyorum. “ Ya hayır söyle ya sus!” düsturumuz olmalı diye düşünüyorum. Yıllarca beni yakından tanıyanların neden suskun olduğumu anlamış olması dileklerimle… 25.10.2024


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —