MİSAFİR KALEM


Kahverengi Kokarca Böceğine Karşı Doğal Yöntemlerle Mücadele


Kahverengi Kokarca Böceğine Karşı Doğal Yöntemlerle Mücadele 

 

Ordu ilinin tarım alanın, ilin toplam il alanına oranı yaklaşık %44’tür (Kaynak: T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı). Bu oran, ülkenin adı tarımla anılan birçok ilinden daha fazla ya da yakın düzeydedir.

Tarım alanlarının yaklaşık %90’ı ise fındık bahçelerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla Ordunun toplam alanın yaklaşık %40’nın fındıklıklar olduğunu söyleyebiliriz.

Bu nedenle Ordu’nun neredeyse yarısı kahverengi kokarca böceği (halyomorpha halys) tehdidinden ötürü büyük ölçüde mayıs ayı ortalarından temmuz ayı sonuna kadar 2,5-3 ay boyunca yoğun bir biçimde kimyasal ilaçlarla yıkanacak denilebilir. 

Buna maruz kalmayan bölgeler ise göreceli olarak nüfusun zaten daha az olduğu ormanlar ve meralar olacak. 

Yapılacak ilaçlamanın hangi ölçüde bilinçli ve doğru dozlarda olacağı ise ayrı bir soru işareti. Çünkü bununla ilgili bir denetleme mekanizması bulunmamaktadır.

Bu durumun insan sağlığı bakımından sakıncaları yanında doğamızda yer alan diğer canlılar için de ciddi boyutta bir tehdit oluşturduğu açıktır. O nedenle yakın gelecekte kahverengi kokarca böceği sorunundan çok daha büyük problemlerle karşılaşmamız olasıdır.

İlaçlı mücadele, doğada zaten var olan ya da biyolojik mücadele amacıyla doğaya salınan diğer canlılara da zarar vermektedir (Kaynak: Laboratory and field efficacy of natural products against the invasive pest Halyomorpha halys and side effects on the biocontrol agent Trissolcus japonicus / Elena Chierici, Elisa Marchetti, Adriana Poccia, Antonio Russo, Vito AntonioGiannuzzi Lorenzo Governatori, Luca Zucchi, Gabriele Rondoni & Eric Conti)

Kimyasal mücadeleden farklı olarak doğal yöntemlerle mücadele ancak topyekün, eşgüdümlü ve geniş işbirlikleriyle başarılı olacaktır. Bunun olabilmesi ise ancak üzerinde çalışılmış ve kararlaştırılmış bir mücadele yönteminin hep beraber uygulanmasıyla olabilecektir. Bu konuda yapılmış bilimsel çalışmalar doğal yöntemlerle de mücadelenin başarılı olabileceğini göstermektedir (Kaynak: Application of Kaolin Protect Fruiting Vegetables from Brown Marmorated Stink Bug / T. P. Kuhar, J. A. Morehead, A. J. Formella).                   

Bu yöntemlerin samuray arısına karşı zararları da tespit edilip zararsız olanlar ortaya çıkarılmıştır.  

Benim önerim fındık alanlarında ulusal düzeyde belirlenen strateji ile bilimsel olarak etkileri kanıtlanmış tamamen doğal yöntemlerle mücadele edilmesidir. Bunların yanında biyolojik mücadele amacıyla diğer canlılar (predatörler, parazitoidler, patojenler, kanatlılar gibi) kamu yönetiminin öncülüğünde ve kontrolünde en verimli olacak biçimde kullanılmalıdır. 

Çiftçi kayıt sistemine göre Ordu’da çiftçi başına tarım alanı 20 dönümü bulmuyor. Fındık bahçeleri ise çok daha küçük parçalar halinde. O nedenle her bir çiftçinin ayrı yöntemlerle mücadele etmesi hem başarı düzeyini düşürecektir hem de doğal yöntemlerle mücadele edeceklerin sağlayacağı yararı azaltacaktır. O nedenle ulusal düzeyde, olmuyorsa en azından il boyutunda ortak bir stratejinin belirlenip uygulanması gereklidir.

Diğer yandan kimyasalların aksine, kullanılabilecek doğal ürünlerin çoğu ülkemizde üretilen ya da üretilebilecek ürünlerdir. Maliyetleri çoğunlukla kimyasallardan daha düşüktür. Ülkemizin böyle bir şansı varken bunun gündem olmaması, tartışılmaması çok üzücü bir durumdur. 

Bu mücadele, çiftçilerin bireysel çabaları ve kendilerine özgü yöntemlerle yapılabilecek bir şey değildir. Kamu otoritesinin öncülüğünde ve kontrolünde yapılmalıdır. Bilimsel bir yöntem benimsenmeli ve uygulanmalı. 

Bu belki hibrid bir yöntem de olabilir. Kokarcanın hangi aşamasında (yumurta, nymph, yetişkin ) hangi yöntemlerin etkili olabileceği, hangi mevsim ve sıcaklık koşullarında nelerin kullanılacağı belirlenir. Sonuçta belki bazı dönemlerde kimyasal belli dönemlerde doğal yöntemler kullanılması kararlaştırılabilir. Bunların yanında biyolojik yöntemler, koku tuzakları aynı anda birbirlerini destekleyecek ve birbirlerine zarar vermeyecek biçimde kullanılabilir. Bu durumda ise kimyasal ilaç kullanımı tamamen sıfırlanmasa bile mümkün olan en alt düzeylere düşürülerek çok daha etkili bir mücadele yapılabilecektir.

Tüm bu süreçler tek tek çiftçilerin yapabileceği işler değildir. Çiftçiler ağırlıklı olarak uygulamayı üstlenmek durumundadırlar.

Kokarca ile mücadele görünen o ki daha yıllarca sürecektir. Bu yıl belki kaçırılmış olabilir ama önümüzdeki yıllar için bugünden çalışmaya başlanmalıdır. 

Yukarıda da belirttiğim gibi üretici başına fındık alanları oldukça küçük ve giderek üretim maliyetleri artmakta ve getirisi azalmaktadır. Kokarca etkisinin eklenmesiyle de birçok çiftçi fındık hasadı yapmama noktasına gelmektedir. Bunun bir sonraki aşaması ise fındık bahçelerinin niteliğini kaybetmesi ve fındık tarımından vaz geçilmesidir. Bu durumun sosyal ekonomik kültürel sonuçları ise ayrı bir tartışma konusudur.

 

 

 

 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593