AHMET DERYA VARİLCİ


Karadeniz Arkeolojisi – Assur Ticaret Kolonileri Çağı


Anadolu’da MÖ. 1.950 – 1.750 yılları Assur Ticaret Kolonileri Çağı olarak bilinir. Bu dönemde büyüyen ve zenginleşen Asur kent devleti ile ticari anlaşmalar yapan Anadolu beyliklerinin Mezopotamya ile aralarında büyük bir ticaret ağı oluşur. Anadolu halkı bu çağda yazı ile tanışır. Aşağı Mezopotamya’dan yola çıkan ticaret kervanları Anadolu’yu boydan boya geçerek Karadeniz’e kadar ulaşır. Beraberlerinde mutfak gereçleri, kalay ve dokuma ürünleri getiren kervanlar, Anadolu’dan çeşitli madenler ve yün taşımaktadırlar. Daha küçük kentler ve bölgeler nispeten büyük merkezlerin kontrolünde ticari ilişkiler ağına dâhil edilir. Anadolu’yla ilişkiler sadece ticari emtiadan ibaret olmayıpAssurlu tüccar Anadolu’ya yazıyı da getirmiş ve Anadolu’da tarihi çağları başlatmışlardır. 

 

Assur Ticaret Kolonileri 

 

İkiztepe’de (Samsun-Bafra) 1940-41 yıllarında gerçekleştirilen yüzey araştırmalarının ardından, 1948’de Türk Tarih Kurumu, Kültepe’de (Kayseri) kazı çalışması başlattı. Bu kazılar Tahsin Özgüç ve Nimet Özgüç başkanlığın da ilk etapta Kültepe’nin eteğinde yapılmıştır. Ardından tepe kısmına geçilmiş ve neticede, tepenin eteğindeki düzlüğün Asurlu tüccarlara ait Pazar mahallesi “Karum”, tepenin de Kāniš şehri olduğu anlaşılmıştır.

Asurlu tüccarların yerleşimi yanında başka bir iskân yeri daha bulunmuştur ki, burası da kendilerine Neşalı diyen Hititlere ait Neša şehri olduğu tahmin edilmektedir.

Bu dönemde Anadolu’nun yerel beyliklerinde kurulan Karum isimli ticaret yerleşimleri ve pazaryeri niteliğindeki Wabartum merkezleri aracılığı ile Anadolu’da oluşan ticaret ağı ve organizasyon çerçevesinde bir de hukuk sistemi ortaya çıkmıştır.

Karadeniz kıyılarına kadar ulaşan Assur Ticaret Kolonilerinin son durağı Zalpa kentidir. Hitit yahut Kültepe tabletlerinde geçen Asur ticari ağının uç noktası Zalpa kenti yahut Zalpawa yerleşimi, Kızılırmak’ın denize döküldüğü noktada; Bafra / İkiztepe bölgesinde kurulduğu tahmin edilmektedir. Ne var ki bugüne değin bu kente ait izlere denk gelinememiştir.

 

Karadeniz’in Kayıp Kenti Zalpa

 

Her ne kadar Hitit ve Kültepe tabletlerinde Zalpa kentinden “Hitit Şehri” gibi bahsedilse de, bu kentin bir Hitit kenti olup olmadığı anlaşılmamaktadır. Muhtemelen Hititlerle ilişkide ancak onlardan bağımsız bir kent yönetimine sahipti. Tıpkı bin yıl önceki İkiztepe halkları gibi özerk bir yapıya sahiptiler. 

İlk Tunç Çağı’ndan (MÖ. 3.500-2.000), Assur Ticaret Kolonileri Çağı’na (MÖ. 1.950 – 1.750) kadar süren dönem Karadeniz Arkeolojisi açısından çok önemlidir.

İkiztepe kazıları yanında dönemin üç önemli merkezi Kaneš, Hatuşa ve Alişar’dan çıkarılan tabletler süreci en iyi anlatan bulgulardır. 

Bazı tabletlerde Zalpa, Hititlere ait bir şehir devleti gibi gösterilmektedir. En ünlü kralları Uhna’dır. Kızılırmak'ın Karadeniz’e döküldüğü yerde yani bugünkü Bafra ilçesi sınırlarında olduğu tahmin edilen antik kenti bulabilmek için İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 1974’ten beri İkiztepe'de kazı yapmaktadır. Çok önemli objelere rağmen bugün için bu antik kente ulaşılamadı. Tahminen bu Hitit şehri Bafra yakınlarındaki "Asar Kale" civarındadır. Özellikle Paşaşeyh Höyüğü’nde bulunan Hitit keramikleri, bölgede olması gereken büyük bir Hitit yerleşkesine işaret etmektedir.

Hititler, şehirlerini Kızılırmak kavsi boyunca kurmuşlardır. Tabletlere göre Zalpa MÖ 1700'lü yıllarda Anadolu'nun üç büyük kentinden biridir.

Kaneş, Anadolu’da bulunan tüm koloniler için aynı zamanda bir merkez konumundadır. Ticaretin temelini Asur’dan Anadolu’ya kalay ve dokuma ürünleri ile Anadolu’dan Asur’a yapılan altın, gümüş ve bakır ihracatı oluşturur. M.Ö. 1945-1730 yılları arasını kapsayan bu dönem dört tabaka meydana getirmiştir. Bu tabakalardan arkeolojik belgeler yanında yazılı tabletler de çıkarılmıştır. Tabletler II ve 1b tabakalarında bulunmuştur. Tüccarlar ticaret mallarını genellikle eşekler yoluyla taşırlardı. Bu eşekler yaklaşık 1000 kilometrelik yolu takriben 10 haftada alıyorlardı. Bağımsız olarak yola çıkan kervanlar yolda bir araya gelerek konvoylar oluşturmaktaydılar. Asur ile Anadolu arasında gelip giden bu kervanlar genellikle 3 anayol üzerinde hareket etmekteydiler. Asur ile Anadolu arasında yapılan ticaret çeşitli kalem vergilerle yerli beylere ve Asur’a önemli bir gelir sağlıyordu. Ticareti yasaklanmış olan veya kısıtlanan malları alıp satmak yoluyla kaçakçılık yapıldığını da görmekteyiz. Asur’dan Anadolu’ya uzanan bu ticaret ağı sayesinde, Anadolu’da yazıya geçilmiş ve böylece Anadolu’da tarih başlamıştır. Bu açıdan bakıldığında Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın Anadolu için önemi çok daha iyi anlaşılmaktadır. [Ayrıntı için Bkz. Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları.]

Hitit tabletlerinde iki ayrı Zalpa kenti yer almaktadır. İkinci Zalpa kenti Gaziantep Maraş Adıyaman üçgeni içinde tarihi antik yol üzerinde olduğu zannedilmektedir.

Bazı tabletlerde Zalpa “Halpa” diye de yazılmıştır. Yanlışlıkla yazılan ikinci Zalpa'nın arandığı bölgede, Kummuh Krallığı içinde Asur Urartu yazıtlarında Halpa diye bir şehir vardır. Bu durum Gaziantep civarında aranan Hitit kenti Zalpa’nın bazı dillerde Halpa diye anıldığını düşündürmektedir. Halpa kenti Kummuh Krallığı’nın göller bölgesindedir. (Adıyaman ili Gölbaşı civarında.)

 

Kaneš Kraliçesi

 

Boğazköy’de bulunan ve “Kaneš Kraliçesi” olarak adlandırılan bir tablette Zalpa Kenti’nden bahsedilmektedir. Hitit Eski Krallık Dönemi’ne ait bu metinde Kaneš Kraliçesinin tek bir yılda 30 erkek çocuk doğurduğu ve oğullarını sepete koyarak ırmağa bıraktığını yazmaktadır. Irmak, bebekleri Zalpuwa Ülkesi’ne, denize kadar taşır. Tanrılar bu oğlanları denizden çıkarıp büyütür. Yıllar sonra kraliçe 30 kız doğurur ve kızlarını kendi yetiştirir. Daha sonra metinde 30 erkek çocuğun büyüdükten sonra Neša’ya geri geldikleri anlatılır. Tanrılar bu çocuklara başka bir görünüm verdiğinden anneleri onları tanıyamamış ve 30 erkeğe kızlarını eş olarak vermiştir. En küçük oğul durumu fark ederek kardeşlerini uyarmıştır. Metin bu kısımda kesilir, tablet kırık olduğu yerden sonra şöyle devam eder:

“Sabah olunca Zalpuwa’ya gitti(ler).” Bundan sonra metin Güneş Tanrısı’nın Zalpa’yı kutsamasıyla devam eder. Metin daha sonra Zalpa ile eski Hitit Krallığı arasındaki çatışmaları anlatılır. Çatışmalar Zalpa’nın yıkılmasıyla son bulur. Zalpa kentinin yıllar süren kuşatmanın ardından yıkılışı, Kaneş kraliçesinin çocuklarına atfedilen ensest ilişkiye bağlanmaktadır. Zalpa öyküsünde, Sargon ve Musa Peygamber ile ilgili anlatılarda sepet içinde nehre bırakılan çocuk motifleri bulunmaktadır. [Bkz. Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu II. İstanbul, 2003, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s. 180  ]

 

Kutsal Nerik Kenti

 

Zalpa gibi kayıp bir kent daha vardır,  Hitit tabletlerinde geçen; Kutsal Nerik Kenti. Nerik kentinin (Hititçe: Nerikka), 2007 kazılarıyla açığa çıkarılan, günümüzde Samsun'a bağlı Vezirköprü ilçesinin 7 kilometre kuzeybatısında bulunan Oymaağaç Höyüğü'nde olduğu tespit edilmiştir. Bu bölge, Hititler’in Kuzey’den gelen amansız düşmanları Kaşkalar arasında sınır bölgesidir. Hatta Hititlerin önemli kült merkezlerinden biri olan Nerik’i ele geçiren Kaşkaların, şehri yıllarca zapt ettikleri bilinmektedir. 

Nerik kentinin arınmasına yönelik kült uygulamalarının yer aldığı metin grubu Hatti Hitit dinsel geleneklerinin devamlılığına da örnek gösterilmektedir.

[Bkz. Uşak Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rainer Czichon, Oymaağaç Höyüğü Kazıları ve Hititlerin “Kutsal Suyu”]

 Kutsal Nerik Kenti, İkiztepe’ye bakır madeni getirilen eski kervan yolu üzerindedir. Vezirköprü İlçesi en eski ticaret yollarından biri olan Asur-Kültepe-Hattuşa-Merzifon Havza-Vezirköprü-Nerik-İkiztepe ile Vezirköprü-Durağan-Boyabat Taşköprü (Pompeipolis) güzergâhları üzerindedir.

“Nerik’in hava tanrısı dokuz dağlardan gel, Marassantiya nehrinden gel ve senin çok sevdiğin Nerik çeşmesinden çık” ibresinin yer aldığı tablette adı geçen Nerik Antik Kenti, Hititlerin dinsel merkezlerinden biriydi. İlluyanka efsanesinde ismi geçen ve Hitit kavmi açısından çok önemli olan Purulliyaş Şenliği’nin düzenlendiği ören yerinde, Fırtına Tanrısı Teşup adına kurulmuş bir tapınak bulunuyor. Hattuşa, Arinna ve Ziplanda ile birlikte Hitit devlet yapısında vergi ödemeyen dört kentten biri olan Nerik’te ortaya çıkarılan tabletlerdeki bilgilere göre, Hitit kralları şehre gelerek fırtına tanrısına adına törenler düzenler ve adaklar adarlardı. Kızılırmak’ın bereket saçtığı topraklara kurulan kent, Asur’dan yola çıkıp Anadolu’yu geçen ve Karadeniz’e ulaşan eski ticaret kervanlarının durak noktalarından biriydi.

En eski ticaret yollarından biri olan Asur-Kaniş (Kültepe)-Nerik ile Çorum Boğazkale (Hattuşa)-Amasya (Amaseia)-Havza (Thermae)-Samsun Vezirköprü (Neoklaudiopolis)-Kızılırmak (Halys)-Kastamonu Taşköprü (Pompeiopolis) (veya Dranas Geçidi’nden Sinop) rotaları, insanoğlu tarafından binlerce yıldan beri kullanılmaktadır. Günümüzde inşa edilen modern yolların büyük bir bölümü; söz konusu antik rotalar ile eski Roma yollarının geçtiği güzergâhlarla örtüşmektedir. [Ersin Demirel, İkiztepe-Nerik Kültür Yolu Yürüyüş Parkurları, Bafra Belediyesi Yay. 2015]

 

Karadeniz Arkeolojisi ve Hititler

 

Yapılan araştırmalara göre Hititler’in Anadolu’ya nereden geldikleri, hangi yolu takip ettikleri, Anadolu’ya göç tarihleri şimdilik kesin olarak bilinmemektedir. Hititler’in, Anadolu’ya, Trakya ve Boğazlar üzerinden geldiklerini, hatta Balkanlar’dan çıkarak deniz yoluyla Orta Karadeniz’e ulaştıklarını savunan görüşler varsa da, Hititler’in Kafkasya üzerinden gelmiş olabilme ihtimali de, bilim çevrelerince kuvvetli bir şekilde tartışmaya açık tutulmuştur. Ağırlıklı görüş itibariyle bu gizemli halk, Kafkaslardan Anadolu coğrafyasına geçti. Karadeniz kıyı şeridi boyunca ilerleyip Kızılırmak (Maraşantiya)’ın denize aktığı yere (Bafra’ya =Zalpa) gelerek, orada belirli bir süre kaldı. Sonra güneye yani İç Anadolu’ya hareket ettiler. Uzun süre Hattiler’in içinde barışçıl bir politika izleyen Hititler, ardından Kızılırmak (Maraşantiya)’ı takip ederek İç Anadolu’ya doğru hâkimiyet mücadelesini genişletti. İç bölgede otoriteyi sağlayan Hititler, tekrar kuzeyde Karadeniz bölgesine yöneldiler. Kral Anitta Anadolu’da bulunan bir takım krallıkları birer birer ele geçirdi. Bu şehirler arasında Neşa, Ullama, Harkimaş, Zalpuvaş (Zalpa), Hattuşa, Şalativara bulunmaktaydı. Alınan yerler arasında günümüzde Bafra’ya lokalize edilen Zalpa şehri de vardı. Zalpa’nın alınması ile birlikte, hinterlandı içerisinde yer alan İkiztepe’yi de Hitit orduları yerle bir etti. İlerleyen zamanlarda Hititler, bölgedeki egemenliklerini kısa süreli kaybetmiş olsalar da I. Hattuşili tekrar Bafra= Zalpa’ya yönelerek Orta Karadeniz ve Samsun bölgesindeki hâkimiyetini güçlendirdi.

İlerleyen dönemlerde Hititler’in karşısına ezeli düşmanları olacak, Kaşkalar çıktı. Kaşkalar Hititler’in kült şehri Nerik’i (Vezirköprü Oymaağaç) alarak Hititler’i büyük şaşkınlığa uğrattılar. Bundan sonra uzun yıllar Nerik, Kaşkalar’ın hâkimiyet sınırları içerisinde kalacaktır. Bitmek tükenmek bilmeyen amansız Hitit-Kaşka mücadelelerinin temelinde de bu sorun yatmaktadır. [Doç. Dr. Davut Yiğitpaşa, Samsun’da bulunan, Zalpa, İkiztepe ve Nerik yerleşmelerinde Hititler’in hâkimiyet mücadelesi, Amisos Dergisi, c.3, s. 5]

 

Bir Anekdot

 

Pandemi nedeniyle derslerin online yapıldığı dönemdi. Google Classroom üzerinden yaptığımız görüşmede, değerli hocam Doç. Dr. Davut Yiğitpaşa’dan kendisine İkiztepe kazılarına devam etme önerisinde bulunulduğunu öğrendim. Bakanlığın bu teklifi gerçekleşirse beni de kazı ekibine almasını talep ettim hocamdan, birlikte Karadeniz’in Kayıp Kenti Zalpa’yı arayacak, İkiztepe’de yeni buluntular ortaya çıkaracaktık. Maalesef olmadı.

Sonradan öğrendiğim kadarıyla, kazı görevini daha önce bölgede kazı başkanlığı yapan Önder Bilgi hocanın asistanı Aslıhan Beyazıt’a verilmiş. Beyazıt hocanın da ortaya çıkardığı son buluntuları geçen hafta yazmıştık.

Karadeniz Arkeolojisi’ne Hititler ve Amansız Düşmanları Kaşkalar ile devam edeceğiz.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593