Arkeolojik kazı bakımından ülkemizin son sıralarında yer alan Karadeniz Bölgesi, Pontus Krallığı dönemine ait buluntularla yeniden gündeme gelmektedir. Kuzey Anadolu’nun özelikle doğu kesiminde yer alan Pontus yerleşimleri, Türkiye’nin son dönem kazı çalışmalarına yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu kazılarda ele geçirilen Pontus Krallığı’na ait sikkeler, bölgedeki Hellenistik geçmişe netlik kazandırmaktadır.
Karadeniz Arkeolojik kazılarının sistemli ve en uzun süreni, 2010 yılında başlatılan Ordu-Kurul Kazısı’dır.
Kurul Kalesi Yerleşkesi, Altınordu/Ordu
Kurul kalesi Karadeniz Bölgesinde ilk arkeolojik kazı alanıdır. 2010 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. S. Yücel Şentürk başkanlığında başlatılan kazı çalışmalarına, 2024 yılı itibariyle devam edilmektedir.
Kazı alanı, Altınordu'ya 13 km. mesafedeki Bayadı köyü sınırlarında bulunan sivri bir kaya üzerine kurulmuştur. 1. derece arkeolojik ve Doğal Sit alanı olup, antik bir yerleşmedir.
Yapılan kazılarda sayıları 300’e yakın merdiven, giriş kapısı, dinsel yapılar, kült alanlar, seramik, sikke, ok ucu, tanrı ve tanrıça figürleri gibi birçok buluntu çıkarılmıştır.
Alan içinde tarihi dehliz ve su sarnıcı bulunmaktadır. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Müze Müdürlüğünce 2010 yılından itibaren başlatılan kazı çalışmalarında 2300 yıl öncesine ait, tapınak ve kale duvarlarına rastlanmıştır. 2016 yıllında, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığı katkısı ile yapılan kazı çalışmasında, Kalenin kapısında mermerden bir Kibele heykeli açığa çıkarılmıştır. Helenistik döneme tarihlenen Kibele heykelleri içerisinde ilk in-situ örneği olmasıyla önemlidir. 2018 yılında Kibele'nin devamı olarak 3 farklı Dionysos heykeli çıkartılmıştır. 2010 yılından 2019 yılına kadar yapılan kazılarda bulunan 310 adet eserin envantere kaydı yapılmış olup etütlük 984 adet eser için çalışmalar devam etmektedir.
Kurul’a Dair Bir Anekdot
Roma saldırısı sırasında giriş kapısının yıkılarak heykelin üstünü örtmesiyle ait olduğu yerde, günümüze kadar korunabilmiş. MÖ 6. ve 7. yüzyıllarda Frig döneminde de Kibele heykellerinin koruyucu olarak kent kapılarına koyulduğu düşünülürse, bu heykelin Ana Tanrıça Kibele olduğu şüphe götürmez.
Heykelin tarihi MÖ. Birinci Yüzyıl civarı.
Kurul Kalesi’nde yaşayan Pontos Krallığına bağlı halkın inancı, Anadolu’nun o döneme ilişkin Pagan dinidir. Kale’de daha önce de Dionysos, Pan, Apollon heykelcikleri ve dini ritüellerde kullanılan pişmiş toprak rhytonlar, masklar bu inanışın diğer ayrıntıları… (Dr. Akçay’ın daha önemli bulduğu eserler, sanıyorum bunlar.)
Kim ne derse desin, Kibele Anadolu’da önemli bir figür. Anadolu’da yaşayan her topluluk ana tanrıça heykelinden kendine ait bir parça buluyor. Kibele heykeli bulunduğunda, Kurul Kalesi’nin bunca ilgi uyandırmasını anlamak gerekir.
Kibele’yi görmeye gelen Harut Usta’nın Şenyurt Hoca’ya:
“Hocam, sen Azize Meryem’i bulmuşsun!” demesi boşuna değil…[1]
Cıngırt Kayası Kazısı Fatsa
Kurul’un ardından Fatsa Cıngırt’ta bölgenin ikinci önemli arkeolojik kazısı başlatıldı. Kazı, yine Ankara Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ayşe Fatma Erol ve aynı üniversiteden Araştırma Görevlisi Ertaç Yıldırım ve Doktora Öğrencisi Deniz Tamer tarafından gerçekleştirdi.[2]
Cıngırt Kayası, Fatsa- Ünye ilçe sınırlarının kesiştiği, Kavaklar Deresi yakınında, Fatsa Yapraklı köyü sınırlarının başladığı yerdedir. Denizden 200 m. yüksekte bir tepe üzerinde bulunan “Cıngırt Kayası” yahut “Cıngırt Kalesi‘’ adıyla bilinen bu sit alanı Fatsa'ya 5 km. mesafededir. Fatsa Küçük Sanayi’nin hemen arka cephesinde yer alan bu tarihi belde, Ünye Kalesi yahut Ordu Kurul Kayası gibi bölgemizin önemli arkeolojik sit alanlarından biridir.
Cıngırt’ta, Kurul’daki gibi askeri tahkimat ve korunaklı surlar bulunmuyor. Daha çok standart bir yerleşim ve sunaklı yapılardan oluşan kutsal bir alan görüyoruz. Kazı buluntularının ana malzemesi günlük kullanım nesnelerinden oluşuyor.
“Cıngırt Kayası 2012-2014 kazı sezonu çalışmaları ağırlıklı olarak yerleşimin zirve kesiminde yürütülmüş olup, söz konusu kesimde yürütülen kazı çalışmalarından ele geçen kalıp yapımı kabartmalı kâselere ait parçalar arasından seçilen örnek, bu çalışma kapsamında değerlendirilmektedir. Katalogda belirtildiği gibi, bunların 23 adedi K16 açmasından, geriye kalan 4 adedi K17, L17, L18 ve P20 açmalarından ele geçmiştir.”[3]
Kalıp yapımı kâseler Hellenistik Dönemin önemli seramik formları arasındadır. Hemen hemen her Hellenistik yerleşimde rastlanan bu kâseler, yarı küresel formlu, kulpsuz ve ayaksız, genellikle dış yüzeyleri kabartma bezemelerle süslenen içki kaplarıdır. MÖ 3. yüzyılın ortalarından biraz sonra Atina’da ortaya çıkan ve kantharosların yerini alan kalıp yapımı kâseler, metal kapların taklitleri olarak üretilmişlerdir. Fatsa Cıngırt’ta ele geçen örnekler; Ağız Kenar Bandı ve kalyks üzerinde yer alan motifler, Uzun Taç Yapraklılar, Kozalaklılar ve Bindirme Yapraklılar olmak üzere 4 grup altında incelenmiş ve bu kâselerin çoğunluğunun bölgesel/yerel üretimler olduğu anlaşılmakla birlikte, ithal örneklerin de olduğu tespiti yapılmıştır.[4]
Ünye Yüceler Mevki
1960 yılında İsmail Kılıç KÖKTEN tarafından Ünye'nin Yüceler Köyü Cevizdere'si sekilerinde yapılan arkeolojik çalışma sonucu Achelleen tipte el baltası bulunmuştur.
Kökten tarafından Ünye'nin 7-8 km doğu-güneydoğusunda yer alan Yüceler Köyü'nün batısında, Cevizderesi'nin hemen doğusundaki sekiler ve Cevizderesi yakınında bulunan mağara ve kaya sığınakları incelenmiştir. Sekiler deniz seviyesinden yaklaşık 5; 10; 15 ve 20 m yüksektedir.
2006 yılında Prof. Dr. Mehmet Özsait ve ekibinin yaptığı yüzey araştırmasında yerleşmenin kaçak kazılarla tahrip edilmiş olduğu görülmüştür. Aynı zamanda tüm çevre Ünye Çimento'nun tehdidi altındadır.[5]
“Ordu'da arkeoloji ve Eski çağ tarihi ile ilgili pek az araştırma yapılmıştır. Bunlardan bizim için en önemlisi kıymetli hocam Prof. Dr. İ. Kılıç Kökten'in Unye Yüceler köyü Cevizderesi sekilerinde bulduğu Paleolitik taş aletlerdir. (İ.K. Kökten, A.U. DTCFD, XXl3-4, 1963, s. ?-.75 vd., Lev. I-II). Yine İ Kökten Ünye’nin Tozkoparan mevkiinde yaptığı bir sondajda Üst Paleolitik, Kalkolitik ve İlk Tunç Çağ'a ait buluntular veren bir yerleşme yeri tespit etmiştir. Bu buluntular Ordu'nun kültür tarihi için son derece önemlidir.”[6]
Özsait ve ekibi, Kökten’in kazı ve araştırmalarıyla bilim dünyasına duyurduğu Tozkoparan yerleşmesini ve çevresini de ayrıntılarıyla incelemiştir. Hemen her tarafta olduğu gibi, burada da yapılmış olan kaçak kazılar sonucu açılan çukurların çevresinde Kalkolitik Çağ ve İlk Tunç Çağı yerleşmelerine ait keramikler görülmüştür. Tozkoparan yerleşmesinin hemen kuzeyinde, monoblok bir kayaya yapılmış tipik bir kaya mezarı da bulunmaktadır. Mezar çevresinde az da olsa, Roma Dönemi yerleşmesine tanıklık eden keramikler de görülmektedir. Bu mezar, bölgede Geç Hellenistik ve Roma Dönemindeki yerleşme sürekliliğini göstermesi bakımından önemlidir.[7]
Ünye Kalesi (Çaleoğlu Kalesi)
Özsait ve ekibi tarafından ayrıntılı olarak incelenen bir diğer eser, Ünye’nin en önemli antik kalıntılarından biri Ünye Kalesi’dir. Bugün Ünye-Niksar karayolunun 7. kilometresinde yer alan Ünye Kalesi, Özsait’in suyla ilgili olduğunu düşündüğü basamaklı tünellere sahiptir. Bu yapılar, M.Ö. 301–63 yılları arasında Karadeniz Bölgesi’nde egemen olan, Anadolu unsurlarının yanı sıra Pers kökenli Pontos Krallığı toprakları üzerinde yaygın olarak görülmektedir. Bunlara, daha birçok örnek yanı sıra bizim bizzat görerek incelediğimiz Amasya Kalesi’nde iki (Cılanbolu), Ordu’nun Kurul Kayalıkları’nda bir, Mesudiye’de Arık Musa’da bir ve Fatsa Kalesi’nde (Cıngırt) de bir tane olmak üzere beş örneği verebiliriz.[8]
Ünye Kalesi’nin hangi tarihte yapıldığı hususunda kesin bir belge bulunamamıştır. M.Ö. III. yüzyılın ikinci yarısında, Pontos Krallığı’nın güçlü olduğu II. Mithradates (M.Ö. 250–220) zamanında kurulduğu sanılmaktadır. Bununla birlikte, henüz bu görüşü destekleyecek herhangi bir epigrafi k belge bulunamamıştır. Yalnız, burada yaptığımız araştırmada, kalenin ana giriş kapısının 50 m. kadar ilerisinde, sol üst kesimde yükselen tahkimat duvarlarının bir bölümünün Hellenistik Dönem taş örgü sisteminde olduğunu gördük. Ayrıca, yukarıda işaret ettiğimiz alınlıklı, akroterli çok güzel bir işçilik gösteren kaya mezarı da kalenin inşa edilişi sırasında yapılmış olmalıdır. Bu da genel durumu itibariyle Hellenistik Dönem yapı özellikleri göstermektedir.[9]
Kaynaklar:
Şenyurt – Akçay-Kurul Kalesi (Ordu) VI. Mithradates Dönemi Yerleşimi Üzerine Ön Değerlendirmeler / Seleucia | Sayı 6 | Mayıs 2016
Ayşe F. Erol, Ordu İli Fatsa İlçesi Cıngırt Kayası Kazısı, Kazı Sonuçları, 2013
Ayşe F. Erol, Safiye Aydın, Fatsa Cıngırt Kayası Günlük Kullanım Kapları Işığında Antik Çağda Karadeniz Mutfak Kültürü, Bilgin Kültür Sanat Yay. Ankara 2021
Mehmet Özsait, Arkeolojik Verilerin Işığı Altında Ünye, 25. Arş. Sonuçları, 2008
Mehmet Özsait, Ordu-Mesudiye Çevresinde Yapılan Yüzey Araştırmaları, 1990
İ. Kılıç Kökten, Ünye’de Eski Taş Devri’ne Ait Yeni Buluntular, DTCF, 1964
[1] Varilci, Kurul’da Bir Azize, 06.05.2020, Ünyekent
[2] O yıllarda Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı olan Arkeoloji Bölümü, 2018’de yeni açılan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne taşındı. Sn. Erol, Profesör unvanı aldı ve Arkeoloji Bölüm Başkanı oldu.
[3] Ayşe F. Erol-Deniz Tamer, Ordu Fatsa Cıngırt Kayası Hellenistik Dönem Kalıp Yapımı kabartmalı Kâseleri, Anatolia 43, 2017, s. 115
[4] Ayşe F. Erol, Safiye Aydın, 2021, s. 57
[5] Mehmet Özsait, 2008, S. 295
[6] Mehmet Özsait, 1990, S. 2
[7] Mehmet Özsait, 2008, S. 295
[8] Mehmet Özsait, 2008, S. 296
[9] Mehmet Özsait, 2008, S. 297