ARİF TAKICI


Kendimiz Olmak


Insanlik son yüzyil da büyük degisim yasadi. Bu degisim önceki asirlarin gelisim hizindan tarifi zor derecede yüksek ve hizli oldu. 

  Cansiz ya da canli, her varligin kendi olan denklemi ve özü vardir. Siz o özü ne kadar dönüstürmeye kalksaniz ya da izole etsenizde, öz uymayani püskürtüp sadeligine dönmek ister.

 Sadelik varligin kendi olanidir… Kendi olan kendi olmak, kendi kalmak, hür olmayi yudumlamak ister.

    Kendi olmak biz olmak birligine aykiri degildir… Kendi olmak özgürce akan bir derenin bagimsizca akma hürrüyetine sahip iken,  irmak, nehir ve sonrasinda denizlerle bir olmayi kendi iradesiyle istemesidir.

  Tabi biz diyecek bir olacagiz…   Ama kendim olmadan nasil bir olayim? Tutsak olan insan ruhlari bagimli olduklari halde kendi olabilmeyi bilemezken biz olabilmeyi nasil kavrasin?

  Birligin beraberligin kiymetini anlamak için insan ruhunun özgür olabilmesi, özgüvene sahip olabilmesi, bagimsiz düsünebilmesi, kendini geçmisini tarihini bilmesi ve önce kendi olmasi lazim, öyle degil mi?

 Kendi degilse öyleyse bir hiç… Bir hiç ise olur piç ve kendini bilenlerce yönetilir olur!

   Yirmi yil Yasilay Ünye Temsilciligi yaptim… Yesilay faaliyetlerim sirasinda sunu yakinen görmüs oldum:  Milli bütünlügü, kültürü, tarih bilinci ve özünü kaybetmis bir ülkeyi uyusturucu kültürüyle tutsak etmek  ‘’topla tüfekle tutsak etmekten’’  çok daha kolay ve az maliyetlidir.

  Gelismis zengin ve emperyelist, yani sömürü düzeninin agasi olan ülkeler bu uyusturucu kültürünü siyaset ve istihbarat birimlerini kullanarak basarili bir sekilde yürütüyorlar.

  Bizim mayamizda var olan hatir, sevgi,  saygi, merhamet,  aile iliskilerine baglilik, dini inanç ve maneviyat kavramlari, Devleti bas taci bilmek, nicedir türbülansa ugramaktadir.

  Bunun etken sebeplerinden biride yabanci hayranligidir. Yabanci hayranligi Osmanli döneminde Jöntürklerin zamaninda baslamis olup, halen devam etmektedir.

 Dogrudur… Milletler, halklar arasinda birbirinden yasama dair çasitli kavramlar adetler ve kültür alisverisleri olur.  Ancak olmasi gereken,  halkinizin egitim düzeyi ülkenize disardan giren yabanci kültür akimini filtre edecek seviyede olmasidir.

   Eger hem zengin ülke olmayip hem de dünyanin kanini emmeye doymayan ülkelerin sömürü kapsami alanindaysaniz, sizin öz benliginiz sürekli onlarin operasyonuna maruz kalir.

 Özgür iradeye sahip olmayip, baskalarinin tavsiyeleri ve yönlendirmeleriyle hayatini idame etirmek, sürekli modayi takip etmek, baskalarinin ne yaptigina göre hayatini yasamaya çalismak kendi olmak degil esaret altinda olmaktir. Bunun ucu modern kölelige kadar gider.

  Artik köle ticareti yapilmiyor… Ama egitimi iskalamis bir ülkenin halkini emperyalist ülkeler basta medya,  bilisim teknolejileri ve uyusturma kültürünü kullanarak pek ala kölelestirebiliyorlar.

Öyleyse bireyler egtimli olacak, egitimli bireyler yetismis egitimli insan gücüne sahip halki meydana getirecek, bu egitimli ve bilinçli halk devleti meydana geticek ki o ülke kartondan bir ülke olmasin ve ‘’üzerinde yapilan kurgulari bozup’’  düzenbazliklarini dümencilerin kursaklarinda biraksin.

 O zaman yapilacak is çocuklarimizi özgüvene sahip, baskalarinin yönlendirmesiyle degil kendi hür iradesiyle karar verebilen insanlar olarak yetistirmektir.

  Bu sekilde yetismis gençler ve yetiskinlerden mütesekkil ülkenin topraklarini isgal etmek mümkün isede, köle etmek ve bagimsizligini elinden almak mümkün degildir. Biz kurtulus savasini o ruhla yapmadik mi? Topraklarimiz isgal edildi ama tutsak olmadik, Musta Kemal önderliginde küllerimizden yeniden dogduk ve var olduk.

 Lazi,Türkü,  Kürdü, Çerkezi , Gürcüsü, Türk Milleti ruhunda yek vücut olarak ates topuna dönüp düsmani denize döktük… Çünkü onlarin kendi özü,  çelikten ruhu vardi… Taklit sorunlari yoktu, öz be öz kendileriydi… Onlar Anadoluydu, anadolu onlardi

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593