ARİF TAKICI


Kendimiz Olmak ya da Olmamak


Milletlerin gelenekleri görenekleri, kültürel değerleri vardır… Bu onları ötekinden farklı olan kendisi yapar.

Birde evrensel ahlaki değerler vardır hayatın tabi normlarıyla tokalaşan.

Milletler kültürel değerleri ve milli şuuruna sahip çıktıkça kendileri olmaya özlerini muhafaza etmeye devam ederler.

Tabi tüm milletler birbirinden kültürel manada az ya da çok etkilenirler. Bu etkilenişim davranış ve adetlerden birbirlerinin dillerine kelime geçişlerine kadar yaşam eksenine yansır kuşkusuz.

Ancak, bu etkilenişin normalin üstüne çıkmaya başlamasıyla, yani mesele ülkenin temel kültürünün aşınmaya ve erozyona uğramaya başlamasıyla genel kültürde eksen kaymasına yol açar.

Hele birde emperyalist ülkelerin ülkenizdeki ajanları vasıtasıyla milli kültürünüz kontrol altına alınıp köpürtülürse, kültür emperyalizminin vesayetine girer kendiniz olmaktan uzaklaşarak uyuşturucu kültürünün yalancı mutluluğuyla sersemlenerek hezeyanlara duçar olursunuz.

Ülkemiz insanlarının zamanlara göre farklı düzeylerde yabancı kültürlerden oldukça etkilendiklerini biliyoruz.  Zira Ülkemiz öyle ki uyuşturucunun da, uyuşturucu kültürünün de, yani yabancı kültüründe geçiş güzergâhında olan bir coğrafyadadır. Bu madem böyledir, milletimizin, bilhassa gençlerimizin yabancı kültürün olumsuz etkisi altında kalmaması için alınması gereken tüm önlemler alınmalıdır.

Sadece şimdi değil, ülkemizin geçmiş zamanlarda da yabancı ülkelerin kültürümüzü yok etmeye çalışan tuzaklarıyla karşı karşıya kaldığını biliyoruz.

1800’lü yıllardan başlamak üzere Osmanlı döneminde yabancı misyoner okullarının ülkemizin istikbal ve istiklalini ne denli etkilediklerini, bu okullardaki öğretmenlerin birer ajan olduklarını biliyoruz.

1914 yılında birinci dünya savaşının başında Osmanlı topraklarında sadece Amerika’nın 426 tane misyoner okulu vardı, bu okullarda 25 bin öğrenci eğitim görüyordu.

Avrupa ülkelerinin ülkemizdeki okullarından bahsetmedim bile!

1831 yılında ülkemizdeki Amerikan okullarındaki misyonerler Ermenileri aleyhimize örgütlemeye başlamışlardı bile.

Tabi zamanla Padişahlar bunu fark edip durdurmaya çalışmadılar değil… Ama başarılı olamıyorlardı. Çünkü hemen Amerika elçiliği ya da konsolosluğu kapitülasyon anlaşmalarını gösterip birde üstüne donanmalarıyla tehdit ediyorlardı.

Bu yabancı okullarda elbette eğitimciler Hıristiyan misyonerler oluyordu. 

Nasıl ki FETÖ konusunda geç uyandık… Osmanlı yöneticileri de misyonerler ve ülkeye verdikleri zararlar konusunda biraz geç uyanıyor.

Bu uyanış 1878 Rus Osmanlı savaşıyla başlıyor.  Rus Osmanlı savaşında Osmanlı nerede ise çökme noktasına gelince, Amerika’nın Türkiye’deki ajanları misyonerleri tarafından teşkilatlandırılan Ermeniler çok ciddi ayrılıkçı hareket başlatıyor.

Hatta Ermenilerin rolü dış güçleri o kadar iştahlandıyor ki, İngiliz ve Ruslar ’da bir yandan Ermenileri devşirebilmek saflarına katabilmek için ABD ile rekabete giriyor.

İstanbul’daki Robert koleji de Amerika misyonerleri tarafından kuruldu.

Yine İstanbul Amerikan kız kolejde misyonerler tarafından kuruldu.

Osmanlı sınırlarındaki Amerikalı misyonerlerin kurduğu en gözde okullardan biri de Merzifon Amerikan kız kolejidir. 1895 1896 Ermeni olayları büyük oranda ülkemizdeki misyoner okullarında yeşermiştir.

Amerika birinci dünya savaşıyla birlikte Anadolu’da ABD güdümlü bir Ermenistan devleti kurma hayali taşıyordu. Hele 1918’de Osmanlı tamamen çöküp işgale uğradığında her şey nerede ise hazır gibiydi. Avrupa devletleri de Anadolu’da bir Türk varlığının var olmasını düşünmüyorlardı.

Ama 1919 da bambaşka bir şeyler oldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direniş hareketi bu emperyalistlerin hayallerinin kâbusa dönüşmesini sağladı, oyunlarını bozdu.

Tıpkı 15 Temmuz darbe girişimiyle Amerika’nın Türkiye’yi teslim alma hayallerini yeniden bozduğu gibi. Bu sorunlu coğrafyada yaşarken bunları bilerek yaşamak, birlik olarak düşmanın oyunlarını bozmak zorundayız.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593